Kaba Olma Durumu Olarak Kabalık
Gürcan Banger
Hiçbirimiz toplumsal yaşamdan kopuk değiliz. Dar veya geniş; yaşadığımız çevre yaşam kültürümüzü ve etki-tepki modelimizi doğrudan şekillendiriyor. Kendi genetik özelliklerimiz kadar toplumsal ortamlarda edindiğimiz kültür nasıl bir birey olacağımızı belirlemekte etkili oluyor.
Diğer yandan teknolojik gelişmeler topluluklarla ve diğer bireylerle olan ilişki tarzımızı değiştiriyor. Özellikle iletişim ve ilişkideki sanallaşma yönelimiyle birlikte geçmiş dönemlerin saygı, görgü ve nezaket kurallarından uzaklaşmaya başladık. Bu tür kurallar insanlarla veya doğayla yüz yüze ve birebir ilişki kurduğumuz dönemlerde üretilmişlerdi. Şimdi fiziksel ve mekânsal olarak farklılaşmanın bir sonucu olarak bu tür kuralları daha az önemser olduk.
Her birimizin o kadar çok meşguliyeti var ki… Daha fazla konuyla ilgilenmek ama hiçbirinden bigâne kalmamak için biteviye koşuşturuyoruz. İletişimin ve ilişkilerin saygın gelişimine imkân tanımak zaman kaybı gibi geliyor. Her şey bir an önce ve tam da istediğimiz gibi olsun çabasındayız. Bu özensiz acelecilik iletişimi sığlaştırıyor ve kabalık olarak isimlendirebileceğimiz bir kayıtsızlık halinin oluşumuna yol açıyor.
Bugünün toplumsal yaşamında özensizlik, kayıtsızlık ve sonuçta kabalık genel karakter özelliklerinden birisi haline dönüştü. Saygılı, özenli ve nazik olabilmek geçmişte olduğu gibi gerekli bulunmuyor. Aceleyle ve salt daha fazla tüketim güdüsüyle hedefine bir an önce ulaşmak isteyen bir toplumda (ayırımsız olarak her katmanda ve kurumda) kabalığın hızlı gelişimi ve yaygınlaşması kadar doğal ne olabilir ki? Devlet yönetiminden arkadaşlık ilişkilerine, iş ortamı ilişkilerinden komşuluğa (ve daha nicelerine) kadar her sosyal düzeyde bunu görmüyor muyuz?
Kabalık
Her sosyal kurum veya toplulukta insanların birbirleriyle kurdukları iletişim ve ilişkide karşılıklı olarak saygı kurallarına uymaları gerekiyor. Bu gerçek, toplumun ve birlikte yaşamın varlığı ve sürdürülebilirliği adına kişilerin tercihlerinden bağımsız olarak yaşanmak zorunda. Hiç kuşkusuz; kabalığın daha net ve ağır bir tanımı da var: Hedef alınan kişiye zarar vermeyi hedefleyen sosyal kurallara, ortak yaşam ilkelerine ve karşılıklı saygıya aykırı normal dışı davranış biçimi…
Kişinin kendi kabalığını keşfetmesi kolay değil. Bu konuda bazı ipuçlarına ihtiyaç duyar. Bu ipuçları arasında olumlu ve güleryüzlü iletişim kurabilmeyi başarmak ilk sırada gelir. Selam vermek, iyi günler dilemek, teşekkür etmek, özür dileyebilmek ya da olumlu etkileyen hitap sözcükleri kullanmak basit ama değerli örneklerdir.
Kabalık ve Bağnazlık
Kabalık, dar görüşlülüğün ve bağnazlığın ikiz kardeşi gibidir. Bu nedenle görgülü ve nazik bir insan, asla ayrımcılık özellikleri taşımaz. Her düşünceye ve inanca saygılıdır. Toplumu oluşturan kesimler ve bireyler arasında ayrımcılık yapmamak, bu güzel insanın temel özelliklerinden birisi haline gelmiştir. Bu nedenle ırk, din, etnik kimlik veya cinsiyet gibi herhangi bir konuda ayrımcılık yapmayı karakterinin bir parçası haline getirmiş bir kişiyi görgülü ve nazik bulmak mümkün değildir.
Çevremizdeki örneklerle kendi davranışlarımızı eleştirel bir gözle incelediğimizde; bir konuda ciddi yanlışlar içinde olduğumuzu görebiliriz. Bu, sevgi ile laubaliliğin, ilgi ile aşırılığın birbirine karıştırılmasıdır. Eğer iki ayrı insan varsa, aralarındaki ilişkinin türüne bağlı olarak diğerlerinden ayrılan bir iletişim modeli var demektir. İki arkadaşın aralarındaki iletişim ile müdür ile memurun iletişimi aynı değildir. Arkadaşlık ilişkisi ile iş ilişkisi birbirinden farklıdır. Belli mesafede durmayı gerektiren ilişkiler ile laubaliliği ve aşırılığı net biçimde birbirinden ayırt edebilmek gerekir. Görgülü ve nazik bir insan genelde yaşam çevresine karşı sevgi doludur ama bunu laubalilikten ve aşırılıktan kesin olarak ayırır.
Tembellik, kolaydır ve alışkanlık yaratmaya yatkındır. Bazı kişiler özensiz bir yaşamın kolaycılığını ve tembelliğini temiz, bakımlı, düzenli ve çalışkan olmanın karşısına koyarlar. Hâlbuki insanın kendi bedenine, sağlığına ve görünümüne önem vermesi bir kolaycılık ile eşlenemez. İnsanın özellikle kendi sağlığı konusunda özensiz olması, kendi bedenine karşı kaba olmanın açık bir göstergesidir. Diğer yandan toplumu hiçe sayan davranışlarımızın, toplumun bizi hiçe sayması ile karşılanabileceğini unutmamamız gerekir. Rüzgâr eken fırtına biçer.
Her şey incelikten, insan kabalıktan kırılır. (Türk Atasözü)