Aşka Dönüşür mü Arkadaşlık?
Gürcan Banger
Arkadaşlık aşka dönüşür mü? Karşı cins ilişkilerinde çok ve sık sorulan bir soru… “Evet” ya da “Hayır” diye cevap vermek çok kolay değil. Muhtemelen buna verilecek cevaplar, kişilerin kendi deneyimlerinden ibaret olacaktır. Daha kapsamlı ve doğruya yakın bir cevap bulabilmek için arkadaşlığı ve aşkı var eden yapı taşlarına bakmak gerekir.
Arkadaşlık kavramı ile başlayalım. Bir sosyolog olan Dr. Jan Yager, arkadaşlığı tanımlarken dört ana ilkeden söz ediyor: 1) Aralarında kan bağı olması gerekmeyen iki kişi arasındadır; 2) Gönüllü bir birlikteliktir; 3) Bir sözleşme gerekmez; 4) karşılıklıdır. Bu tanımı aşk açısından yorumladığımızda; bu özelliklerin (evlilik dışında) neredeyse tümünün aşkın da unsurları olduğunu görürüz. Muhtemelen (sadece bu söylediklerim çerçevesinde kalmak üzere) bundan çıkaracağımız sonuç, aşkın da bir tür arkadaşlık olduğudur.
Arkadaşlığın temel taşlarına göz attığımızda; en önemlisinin güven (karşılıklı güven) olduğunu hatırlarız. Her ilişkinin belli oranda güven gerektirir. Aşk da ise yakınlaşmanın daha ileri düzeyde olması, güven unsurunu vazgeçilmez hale getirir. Eğer karşılıklı bir aşk ilişkisi varsa karşılıklı güven, bu ilişkinin olmazsa olmaz bir unsurudur. Dolayısıyla arkadaşlık aşka dönüşecekse, karşılıklı güvenin bu yeni duruma uygun biçimde güçleniyor olması gerekir.
Arkadaşlar yakınlaştıkça birbirlerini daha iyi anlar hale gelmeliler. Karşı tarafı iyi anlamanın özüne ise empati (duygudaşlık) adını veriyoruz. Kişi kendisini arkadaşının yerine koyup onun gibi hissedip düşünebildiğinde empati alanında gelişme adımları atıyor demektir. Bu bağlam, bize aşkın taraflarının da (diğer bireylere için olamasa bile en azından karşılıklı olarak) empati ile donanmış olmasına işaret eder. Özetle; bir arkadaşlık ilişkisi aşka doğru ilerleyecekse, bu ilişkinin taraflarının birbirlerini daha iyi anlamak için empati özelliklerini geliştiriyor olmaları gerekir. Bir aşk ilişkisinde tarafların empati niteliği yoksa veya zayıfsa onun sürdürülebilir ve mutluluk veren bir aşk olduğu sorgulanmaya açıktır.
Birbirine sürekli yalan söyleyen veya kişilerin karşısındaki kandırmaya ya da yanıltmaya çalıştığı bir arkadaşlık düşünebiliyor musunuz? Bir arkadaşlık ilişkisinin yoğunluğu ve paylaşım düzeyi ne olursa olsun, bu ilişkide taraflar dürüstlük konusunda istekli ve gayretli olmalılar. Arkadaşlıkta dürüstlüğün bir sözleşmeye veya taahhüde bağlanması gerekmez. Dürüstlük arkadaşlığın vazgeçilmez içsel özelliklerinden biridir. Birbirlerine karşı dürüst olmayı başaramayanların ne arkadaşlıkları (eğer söz konusu ise) ne de aşkları mümkündür. Özetle; dürüstlük hem arkadaşlıkta hem de aşk ilişkisinde birincil önemdedir. Yeterince sorgulayamadığınız bir arkadaşlık ilişkiniz var ve bunun aşka dönüşüp dönüşmeyeceğini merak ediyorsanız, kendinizin ve arkadaşınızın dürüstlük niteliğini inceleyin. Kuşkular ve sorular giderilip bu konuda güven oluşmadan ilerleme kaydetmek mümkün değil.
Sevmediğim bazı alışkanlıklar var. Halk arasında buna “Ağzında bakla ıslanmaz” denir. Dedikodu sevdiğinden midir yoksa boşboğazlığından mı; bu tür bir insanın sırdaşlık özelliği adeta yırtık çuvala dönmüştür; bir yandan koyduğun diğer yandan akar gider. Arkadaşlar gerçek anlamda sırdaş olmalıdırlar. Bir yandan birbirlerinin düşünce, duygu ve sorunlarını dinlemeye niyetli ve hazır olmalılar; diğer yandan da öğrendiklerini bir gevezelik ve dedikodu malzemesi yapmamalılar. Bir aşk ilişkisi, arkadaşlığa oranla sırdaşlıkta birkaç kademe daha ileri olmak durumundadır. Eğer “ağzı torba değil ki büzesin” türünde bir arkadaşınız varsa onunla bir aşk ilişkisine yürüme konusunda dikkatli ve sorgulayıcı olmanızı öneririm. Aşk özel bir durumdur. Aşka kendine has bir tat veren unsurların başında özel olması gelir. Özel olan ise asla genel hale getirilmemelidir. Her özeli genel hale getirenden iyi âşık olmaz.
Arkadaşların alışkanlıklar, yaşam tarzları ya da hobileri açısından birbirinin kopyası olmasını beklemiyorum. Birbirlerinin tercihlerine saygı duymalarının yeterli olduğu kanaatindeyim. Diğer yandan arkadaşlık bir tür ortaklıktır. Saygı, empati, hoşgörü, karşılıklı anlayış ile duygu ve düşünce paylaşımı ortaklığı… Bir aşk ilişkisindeki ortaklık olgusu ise arkadaşlıktan birkaç merhale daha gelişmiş olmalıdır. Bir aşk ilişkisinin (tanımlanmamış olsa bile) beklenen sonuçlarından birisi uzun süreli birlikte ortak yaşamdır. Bu nedenle arkadaşlığın aşka dönüşüp dönüşmeyeceği konusu, daha baştan ortaklık (ortak yaşam) ihtimaline sağlam cevaplar verebilmelidir. Eğer bir ilişkide ortaklığın yerini önemli ölçüde bencillik işgal ediyorsa, arkadaşlığın aşka dönüşeceği (ya da aşk sanılan ilişkinin sürdürülebilirliği) ciddi derecede kuşkulu olacaktır.
Arkadaşlığın cinsellik yönüne girmedim. Hiç kuşkusuz; aşkın arkadaşlığa göre cinsel bir yönü var. Cinselliği dışlayan bir ‘gerçek dünya aşkı’ düşünmek kolay değil. Ama şunu kesin olarak söyleyebiliriz ki; gerçek anlamda arkadaş olamayanlar bir aşkın tarafları da olamazlar. Karşınızdaki insan “Seninle arkadaş olabilir miyiz?” diyebilirsiniz. En azından birbirinize zarar vermeden bir deneme şansınız olacaktır. Ama “Âşık ve maşuk (âşık olan ve âşık olunan) olabilir miyiz?” şeklinde bir soru yok. Aşk kimi zaman yıldırım hızıyla bazı durumlarda da içten içe özümsenerek oluşuyor. Bir arkadaş ilişkisinin aşka dönüşmesi elbette mümkün… Ama yukarıda özetlediğim nitelikleri içermeyen bir aşk ilişkisinin uzun ömürlü, sürdürülebilir ve mutluluk verici olacağı şüpheli… Aşkın mutlu ve acılı yönleri var. Ama onu isteyişimizin arkasında mutluluk arayışı var. Bunu asla akıldan çıkarmamak lazım.