Gürcan Banger
Facebook’ta paylaş
Twitter’da paylaş
Duygu Güncesi
Facebook’ta izle
Twitter’da izle
Lületaşı, çok eski dönemlerden beri bilinen bir madendir Eskişehir ise Dünyada bu madenin en önemli rezervlerinden birisinin bulunduğu bir bölgedir. Lületaşı, az bulunur ve değerli olması nedeniyle “Beyaz Altın” olarak da isimlendiriliyor. Arkeolojik buluntular ve tarihçilerin yazdıklarından öğrendiğimiz kadarı ile birkaç bin yıldır bilinmekte ve işlenmektedir. 5000 yıla varan zaman diliminde Avrupa ve Asya’ya dağılan ham lületaşının ve işlenmiş ürünlerinin Eskişehir’den yola çıktığı anlaşılıyor.
Uzun yıllar lületaşının, öncelikle Avusturya’ya (Viyana’ya) ham halde satılıp buradan işlenerek Dünyaya yayılması nedeniyle bu maden, “Viyana Taşı” olarak tanınmış ve bilinmiştir. Pek çok değerine sahip çıkmakta atıl ve ilgisiz davranan Eskişehir, bu madenin “Eskişehir Taşı” olarak tanınması konusunda da fazlaca mesafe alamamıştır. Lületaşı ile ilgili olarak önümüzdeki mesafe taşlarından birisi, lületaşının “Eskişehir Taşı” olarak tanınmasında daha kapsamlı ve yaygınlaştırıcı çalışmalar yapmaktır. (Bu çalışmaların yapılmasına, lületaşının bir maden olarak giderek azalıyor olması dahi engel yaratmamalıdır. Çünkü ortada değer kabul edilebilecek bir lületaşı geçmişi ve gerçeği mevcuttur.)
Lületaşı ve Eskişehir
Lületaşının Eskişehir’e özgü olmasındaki nedenler arasında yörenin jeolojik ve hidrolojik (yer altı ve yer üstü suları) ve hidro-termal (yer altı sıcak suları) yapısının özel bir önemi vardır. Yine Eskişehir’deki lületaşı oluşumlarında, bölgenin manyezit ve bor gibi zengin ve az bulunur yer altı maden kaynaklarına sahip olmasının etkisi vardır. Tüm bu faktörler, lületaşının Eskişehir’e özgü bir maden olduğunu ve bir “Eskişehir Taşı” olduğunu doğrulamaktadır.
Lületaşı, Eskişehir’in bir yöre olarak kimlik kazanmasında ciddi katkıları olan bir değerdir. Geçmiş uzun yıllar boyunca tarihi anıtları taş-toprak diye yurt dışına sattığımız düşünülürse, lületaşını işlemek yerine hammadde olarak satıp onun “Viyana Taşı” olmasına katkı koymamız şaşırtıcı değildir. Bor madeni konusunda da aynı hatayı yapmaya devam etmiyor muyuz? Dün lületaşının başına gelen, bugün bor madeninin başına gelmeye devam ediyor. Değerli yer altı kaynaklarımızı yok pahasına yurt dışına satmayı sürdürüyoruz.
Sepiyolit
Lületaşı, genel anlamda sepiyolit adı verilen bir maden grubunda yer alıyor. Sepiyolitin sanayiden tıbba kadar pek çok kullanım alanı var. Diğer yandan sepiyolit grubunda özel bir tür olarak yer alan lületaşının az bulunur bir maden olması, onu değerli yapan tek faktör değil. Lületaşına değer katan unsurların en önemlisi, onu işlemekte kullanılan ustalık emeği…
Dünya’da yaşamış veya yaşayan pek çok ressam veya heykeltıraşı tanıyoruz. Pek çok uluslararası sanatçının ismini kolaylıkla söyleyebiliyoruz. Ama her biri taş işleme alanında Dünya lideri olan lületaşı ustalarımızı bundan mahrum bırakıyoruz. Örneğin üniversitelerimizin sanat bölümlerinde veya ulusal ve yerel sanat çevrelerimizde kısa bir araştırma yapınız. Pek çok yabancı sanatçının kolaylıkla bilinirken lületaşı ustalarının tanınmadığını göreceksiniz. Kitapçıları bir dolaşın; bakalım lületaşı ile ilgili bir kitap, bir CD/DVD veya benzeri bir materyal bulabilecek misiniz? Kendi madenini, kendi sanatçısını, kendi şaheserlerini tanımayan Eskişehir, lületaşını daha büyük ölçekte nasıl tanıtacak ki?
Lületaşı ekonomisi
Eskişehir’deki işletmelerin en ciddi sorunları arasında küçük olmaları yanında aile işletmesi olarak büyümeye çalışmalarını görüyorum. Bir başka deyişle ciddi boyutlarda kurumsallaşma ihtiyacı var. Lületaşı sektöründe de aynı benzer bir sorun yaşanmaktadır.
İşçilik konusunda kendisini bir noktaya kadar geliştiren işçilerin kendilerine bir işletme açarak çalışmalarını sürdürdükleri görülmektedir. Bu nedenle sektör, küçük işletmeler halinde kalmaya devam etmektedir. Lületaşı sektöründe kobi kapsamında olmakla birlikte daha büyük ölçekli işletmelere gerek vardır Bir anlamda lületaşı sektöründe yer alan firmalar kendilerini birer sanayi kobi’si olarak düzenlemek zorundadır. Şu an var olan ölçekte kalarak ne lületaşının daha yüksek getiri elde etmesi mümkündür ne de sektörün sağlıklı olarak büyümesi…
Sektördeki küçük yapılanmaların birleşerek büyümeleri konusunda meslek odaları ve üniversitelerin katkılarıyla ciddi arayışlara ihtiyaç vardır. Sektörde çalışan firmalar genelde destekler, teşvikler, krediler, ihracat imkânları konusunda yeterli birikimde değildir. Yabancı dil konusunda ciddi eksiklikleri bulunmaktadır.
Sektörün bence en önemli problemleri arasında pazarlama konusundaki eksiklik ve zafiyet gelmektedir. Pazardaki tüketici talepleri ve yönelimleri iyi bilinmediğinden ürün çeşitlemesi ve yeni ürün karmalarının oluşması mümkün olmamaktadır. İç pazar son derece zayıftır. Takı konusunda ülkemizde önemli gelişmeler ve çeşitlenmeler olmasına karşın lületaşı ürünler, bu pazarın uzağında durmaktadır.
Lületaşı başta olmak üzere el sanatları ürünlerinin pazarlanmasında en etkin araçlardan birisi olan e-ticaret (Internet üzerinden satış), sektörde henüz yeterince yaygın değildir. Bu konuda sektörün desteğe ihtiyacı var.