AVM ve Sonrası
Gürcan Banger
Facebook’ta paylaş
Twitter’da paylaş
Duygu Güncesi *** YENi ***
Türkiye’nin her yerleşim noktasında peşpeşe alışveriş merkezleri (AVM’ler) açılıyor. Yaşadığımzı kent de bu organize perakendecilik rüzgârından kendi nasibini her geçen gün daha fazla alıyor. Yıllar öncesinden beri öngörüleri güçlü kişi ve kuruluşlar tarafından gündemde tutulmaya çalışılan bu konu, ‘yumurta kapıya dayanınca’ günlük konuşma gündemlerinde yerini almaya başladı. Süreç, özellikle esnaf ve küçük tüccar kesimlerinde bazen bir şaşkınlık, kimi zaman korku ile sorgulanır oldu.
Küçük ticaret ile uğraşan kesimden sıklıkla şu soruyu alıyorum: “Bu kent, bu kadar çok perakendecilik organizasyonunu kaldırabilir mi? Peşpeşe açılan süper ve hiper marketler ile alışveriş merkezleri bu kentte tüketime ayrılabilir kaynaklar açısından fazla değil mi?”
Şu noktanın farkında olmak lazım. Serbest piyasa sisteminin, (kitabî ifadelere göre) kendiliğinden düzenlediği bazı konular olsa da, arz ve talep dengesini (ya da bir başka deyişle arz edenle talep eden dengesini) kendiliğinden kurduğunu söyleyemeyiz. Bugünün iş dünyasında (piyasa işlemlerinin fiilî net görünümü olarak) müşteri az, buna karşılık üretici ve satıcı çoktur.
20’nci yüzyılın son çeyreğinde üretim teknolojisi sorunlarının aşılmasıyla üretim alanında bir patlama oldu. Mallar ve hizmetler Dünyanın herhangi bir noktasında istenen kalitede elde edilir hale geldi. Buna bağlı olarak da bu ürün ve hizmetleri pazarlamak isteyen satıcılar piyasayı doldurdu. Bu ürün ve hizmet patlaması (ve tabii ki satıcı patlaması) karşısında, adeta alıcıların azaldığı şeklinde bir görünüm oluştu.
Bir örnek üzerinden gidelim. Bugün piyasada 100 birim müşteri (bir başka deyişle 100 birim ihtiyaç) varsa, bunun çok ötesinde (lafın gelişi, 300 birim ürün, bir başka deyişle 300 birim satıcı) mevcut. Bu örnek üzerinden gidersek, 300 birim satıcı, 100 birim müşteriyi paylaşmak zorundalar. Kim ne satarsa satsın, kolaylıkla anlaşılıyor ki; 200 birim satıcı (üretici), mallarını satamayacak.
Azalan müşteri – çoğalan satıcı ortamında; süper ve hiper marketlerle alışveriş merkezleri, organize perakendecilik teknikleri ile geleneksel ticaretin payını elinden alıyorlar. Bu nedenle geleneksel esnaf ve küçük ticaret kesimleri hızla işlerini kaybediyorlar.
Organize perakendeciler, esnaf ve küçük ticareti bitirdikten sonra savaşı kendi aralarında sürdürmeye başlıyorlar. Tüm Dünyada gerileyen alışveriş merkezlerinin tarihi bu gerçeği doğruluyor. Önümüzdeki günlerde alışveriş merkezleri arasındaki savaşın (rekabetin sınırlarını fazlasıyla aşar biçimde) sertleşerek süreceğini gözleyeceğiz.
AVM’lerin bir yerleşime gelmesi ile birlikte gözlenen bir diğer gelişme, cadde mağazalarının bir bölümünün, İngilizce ‘outlet’ adı verilen indirimli ve kampanyalı karma ürün satış noktalarına dönüşmeleridir. Tüm Dünyada AVM’lerin yoğun baskısı karşısında geliştirilen tekniklerden birisi budur. Önümüzdeki günlerde bu tür örnekleri de çevremizde artan sıklıkta göreceğiz.
Bir başka gelişme olarak; satın almak için alışveriş merkezinin karmaşasına girmeye değmeyecek ürünlerle ilgili dükkânların (küçük işyerlerinin) çoğalması beklenir. Sigara-içki satıcıları veya az sayıda seçilmiş ürünler satan bakkallar bu türün örnekleri arasındadır.
Sözün iyisi sona kaldı. Bir alışveriş merkezi, tüketici için bir sanal dünya yaratır. Müşteri yaşamının pek çok noktasına hitap etmeye çalışır. Ama sonuçta hedef daha fazla mal ve hizmet satmaktır. Burada çoğu zaman düşük fiyat ile önemli bir avantaj sağlanmaya çalışılır. AVM’lerin ürün çeşitliliği ve ucuz fiyat baskısına karşı koymanın yollarından en önemlisi, ürün ve hizmet satarak kâr elde etme modeli yerine ‘nitelikli ve tercih edilir çözüm satmaktır.’ Organize perakendeciliğe karşı en etkin yöntemin, bu yol olduğu kanaatindeyim. “Nasıl?” derseniz, onu da bir başka yazıda anlatırım.