Hayallere ve Yaşama Dair
Gürcan Banger
Merdivenleri çıkmakta biraz zorlansanız kendinize spor yapmayı tavsiye eder ve bu yönlü bir karar alırsınız. Aşırı kilolu bir arkadaşınızı gördüğünüzde ya da TV kanallarının birinde son derece sağlıklı ve canlı görünen bir oyuncuyu izlediğinizde artık rejim yapmanız gerektiğine karar verirsiniz. Yaşamınızın monoton bir hale gelmesi canınızı sıkmaya başladığında daha hareketli ve çeşitliliğe sahip bir yaşama adım atmak düşüncesi o anki gündeminiz olur.
Hiç kuşkusuz; insanı insan yapan en büyük özelliklerden birisi düşünme yetisinin gelişmiş olması… Ama bir konu sadece düşüncede kaldığında bir anlam ifade etmiyor. Bir düşüncenin veya kararın gerçek değeri onun ne ölçüde uygulamaya geçirildiği ile yakından ilgili. Eğer düşünce ve kararlarımızı uygulamaya geçirmede gayretsiz olursak bu durumda sadece hayal kuruyor olmanın ötesine geçemiyoruz.
En kötü karar kararsızlıktır. En az bunun kadar kötü olan bir başkası ise verilmiş kararı süründürmek oluyor. Karar verildikten sonra (zaman, mekân veya kaynak olarak) uygun şartlar oluşturulduğunda o kararı uygulamaya geçmek için bir plan yapmalı; buna uygun ilk adımları atmalıyız. İşin sürdürülebilirliğini, bu amaçla ısrarlı, azimli ve gayretli olmak gerektiğini de unutmamalı.
Hayaller
İnsanın düşünmesini, hayaller kurmasını veya kararlar almasını uygulanma şartı ile kısıtlamamak lazım. Her düşündüğümüzü mevcut şartlar altında gerçekleştirme şans ve imkânımız olmayabilir. Hayal kurmak insanın düşünsel ve duygusal yönlerini geliştirici etkiler yapar. İç dünyasını zenginleştirir. Hayal kurma becerisi, gelecek hakkında bir tasarım yapabilmenin önemli araçlarından birisidir.
Eğer düşünmeyi ve hayaller kurmayı yaşamımızın doğal unsurlarından birisi olarak kabul etmezsek insan olarak sınırlarımız daralır. Kendi etrafımıza dört duvar örüyor gibi oluruz. Özellikle sistemli olarak düşünmek ve ‘bir ölçüde düzenlenmiş’ hayaller kurmak, yaşam sepetimizdeki yumurta (yani seçenek) sayısını artırır. Böylece ‘tek seçeneğe mahkûm’ olmaktan kurtuluruz.
Sınırlarımız
Özgür olmak… Dile getirmesi kolay bir söylem. Üzerine sayısız yaklaşım geliştirilebilir. Ama çevre şartlarından kişisel saplantı ve takıntılarımıza kadar o kadar fazla kısıt ve sınırlarımız var ki, çoğu zaman özgür olmayı aklımıza bile getiremiyoruz. Hâlbuki bu ‘imkânsızlık’ öncelikle zihnimizin zincirli olmasından kaynaklanıyor. Zihnen zincirli olan kişinin yaşam olarak da özgür olmasını bekleyemeyiz.
Yaşamı derinlemesine ve tadını alarak yaşayabilmek için özgürlüğü kendi öz niteliklerimizden biri haline getirmek gerekiyor. Yaşamda özgürlük ise öncelikle zihnin özgürleşmesi ile başlıyor. Kısıtlara ve sınırlara dokunmadan düşünmeye ve hayal kurmaya çalışan bireyin özgürlük yolunda ciddi engelleri var demektir. Kişi önce kendi zihnini engellerden kurtarmayı öğrenmeli ve bilmeli. Zihin özgürleştiğinde yaşamın özgürleşmesi için yaşam sepetindeki seçenek sayısı da artacaktır. Zihni özgür olmayanın kendi de özgür olamaz.
Yaşamınızın sonraki adımını değerlendirirken neyi dikkate alıyorsunuz? Öncelikle korkularınızı ve çekincelerinizi mi? Eğer durum buysa, sizi ‘kutlamak’ gerekir; çok yaygın görüldüğü biçimiyle özgür olmayan bir zihniniz var.