Ar-Ge Becerileri
Gürcan Banger
Araştırma ve geliştirme (ar-ge) faaliyetlerinde yer alacak bir kişinin hangi beceri ve yeteneklere sahip olması gerekir? Ar-ge olgusu birbirinden farklı özellikleri olan pek çok farklı alan ve sektörde yer alıyor. Bu durumda –alan bilgisini bir yana bırakarak– belli beceri ve yetenekleri bir ar-ge disiplini oluşturacak biçimde belirleyebilir miyiz? Alan ve sektör farklılıklarına rağmen ar-ge çalışanlarının ortak beceri ve yeteneklerinden söz etmek mümkün mü? Bu soruya tam anlamıyla “Evet” cevabını veremesek bile yaşanmış, kişisel ve kurumsal ar-ge deneyimlerine bakarak bazı dersler çıkarabiliriz.
Ar-ge, kaçınılmaz biçimde bir alan ve sektör kültürü konusudur. Bu nedenle ar-ge fonksiyonu içinde yer alan bir çalışanın kendi pozisyon tanımı içinde kalan bilimsel ve teknolojik bilgi ve deneyim birikimine sahip olması gerekir. Bu şartı “bilimsel, teknolojik ve mesleki arkaplan” olarak isimlendirebiliriz. Gene aynı bağlamda olmak üzere ar-ge çalışanının imalat, prototipleme, sınama (test etme) ve kalite denetim süreç ve faaliyetleri ile tanışık olması beklenir. Tasarım, doğru malzeme belirleme ve projeye uygun modelleme işleri konusuna kendi çalışma alanını ilgilendirdiği ölçüde hâkim olması gerekir.
Ar-ge; hangi amaçla ve türde yapılırsa yapılsın karmaşık, bu nedenle adımlar halinde planlama, bütçeleme ve başka kişi ve birimlerle koordinasyon gerektiren bir süreçtir. Aynı zamanda takım halinde çalışılan bir projedir. Plan hazırlama ve yönetme, proje hazırlama ve yönetme, bütçeleme ile takım çalışması ar-ge süreci konusunda ihtiyaç duyulacak bilgi ve deneyimleri oluşturur. Ar-ge çalışanının bu konularda eğitim almış, bilgi edinmiş ve deneyim kazanmış olması beklenir.
Diğer yandan temel bilimler ve mühendislik temalı ar-ge çalışmaları laboratuvar ortamında deney yapmayı kaçınılmaz kılar. Sosyal bilimler alanındaki ar-ge çalışmalarının laboratuvarı ise toplum ve farklı insan topluluklarıdır. Ar-ge; laboratuvarda yapılan deneyler ve diğer faaliyetler elde edilen sonuçların raporlanmasını, değerlendirilmesini ve yazılı – görsel olarak sunulmasını gerektirir. Ar-ge çalışanı bu beceriler (laboratuvarda çalışma, analiz etme, raporlama, yorumlama, değerlendirme ve sunma) konusunda bilgi ve deneyime ihtiyaç duyar. Bu faaliyetler sırasında bazı bilgi ve becerilerini kullanarak bilişim ortamını kullanması, büyük veri yapılarına erişmesi ve veri analizi yapması gerekecektir.
Bir ar-ge’ci için ödün verilemez nitelikteki bir başka özellik düşünme sistematiği ile ilgilidir. Ar-ge çalışanı analitik ve eleştirel düşünme becerilerine sahip, kendini problem çözme konusunda geliştirmiş kişidir. Merak, onu tanımlayan en önemli özelliklerden birisidir; bunu kendine ve takımına sorduğu sorularla ortaya koyar. Eleştirel düşünme becerisi sayesinde sorulara yeni ve ilginç cevapları (aynı zamanda bunları çözüme yönelik süreçlere dönüştürecek yapı ve faaliyetleri) bulmayı başarır. Ar-ge süreç ve faaliyetleri her adımda ar-ge çalışanlarının önüne çözmeleri gereken yeni ve zorlu problemler koyar; bunların bazıları moral bozucu ve demotive edici niteliktedir. Bu gibi durumlarda ar-ge çalışanının öz motivasyon (kendi kendini motive etme) özelliği devreye girmek zorundadır. Ar-ge’ci hem yeni projeler başlatmakta hem de bir proje sürecinde işin sınırlarını zorlamada olumlu yönde motive olmayı başarmalıdır.
Ar-ge; adından da anlaşılacağı gibi araştırma ve bulunanı geliştirme faaliyetidir. Kimi zaman çalışmalar sonucunda elde edilen fikir mükemmel olarak algılanır. Bazı durumlar ise istenen mükemmel sonuca varılmamış gibi görünür. Ar-ge felsefesi sonuca her zaman esnek yaklaşmayı gerektirir. Bazen üzerinde çalışılan konuya farklı bakışların geliştirilmesi, başa dönülerek yeni öğrenme süreçlerine yönelinmesi, hatta başlangıçta ‘âşık olunan’ fikrin devamda yarar olmaması nedeniyle terk edilmesi tercih edilir.
Yaşam bir dersler manzumesidir. Doğru gözlem yapabilen ar-ge çalışanı her an yaşamdan yeni şeyler öğrenir. Öğrenilenlerin önemli bir bölümü başka kişi ve kuruluşlar tarafından bulunan veya geliştirilen yeniliklerdir. Dolayısıyla ar-ge çalışanı, çevresinde geliştirilen başka iyi fikirlere açık, iyi niyetli ve saygılı olmayı bilmek zorundadır. İyi ilişkinin dayanakları olan iyi niyet, saygı, empati ve hoşgörü ar-ge ilişkileri için de geçerlidir.
Ar-ge bir takım oyunudur. Bu nedenle ar-ge çalışanı takım oyunculuğunun tüm şartlarını yerine getirmelidir. Ama takım oyunculuğu ar-ge’ci olmanın sadece bir yönüdür. Bununla birlikte ar-ge çalışanı, zaman yönetimi konusunda mükemmel olmayı başarmış, aynı zamanda bağımsız çalışma becerisine sahip kişidir. Ar-ge’cinin bir diğer bireysel özelliği sektörden ve temadan bağımsız olarak teknolojiye meraklı oluşudur. Başta kendi çalışma alanı olmak üzere teknoloji gelişmeleri yakından izler. Teknolojiye yaklaşımı ne ondan korkmak ne de teknolojiye ‘karasevda’ ile bağlanmaktır; teknolojiyi kendi alanında ve yaşamında doğru konumlandırmayı bilir.
İnovasyon, kendi yol haritası için ar-ge’den yararlanır. Özellikle inovasyon sürecinin başlangıcında ar-ge temel araştırmaların, devamında uygulamalı araştırmaların ve ürüne dönüşürken geliştirmenin özel bir yeri olur. Bunun yanında ar-ge’nin kendi faaliyet ve eylemleri de inovasyona tabidir. Bu nedenle ar-ge’cinin inovasyona ilişkin bilgi ve deneyimle donanmış olması gerekir. Ar-ge çalışanı ar-ge süreç, faaliyet ve eylemleri geliştirmede; yeni iş yapma biçimleri, farklı yöntem, teknik, araç ve yol haritaları oluşturmada yaratıcı ve yenilikçi olabilmelidir.
Ar-ge çalışmaları her biri proje olarak hazırlanıp yönetilecek biçimde yürütülür. Dolayısıyla planlama ve bütçeleme fonksiyonlarını içerir. Ancak ar-ge’nin çıktıları operasyonel işler gibi önceden tam olarak kestirilemez. Yapılan tüm planlamalara ve ölçümlere rağmen kimi ar-ge projelerinde gidişat beklentilere uygun biçimde ve olumlu yönde gelişmez. Böyle bir durum, ar-ge çalışanı için gerekli niteliklerden bir başkasını ortaya koyar. Ar-ge’ci; bilimsel, teknolojik ve finansal ölçümlere bakarak işlerin bir çıkmaza doğru gittiğini kavramalı ve yol haritasını değiştirmeye veya projeyi sona erdirmeye karar verebilmelidir. Sonuçta projenin devam kararını bir bütün olarak takım veya yönetim ekibi verecek olmakla birlikte ar-ge’ci bu noktada kendi kararını üretebilmeli ve savunmalıdır.
Bir kez daha yinelersek; ar-ge bir takım oyunudur. Bu nitelik, ar-ge çalışmalarında takım çalışmasının yanında liderliğin ve iletişimin önemini ortaya koyar. Ar-ge iletişiminin bir yönü çalışmaların takım içine veya diğer birimlere yönelik olarak raporlanması ve sunulmasıdır. Bir başka yönü ise gerek fikirler gerekse bulgular üzerinde yapılacak görüşme ve tartışmalar şeklinde iletişimdir.
Ar-ge takımı, pek çok bilim ve disiplinden gelen kişilerden oluşur. Bu tür takımlarda teknik veya sosyal temalı eğitim almış kişiler birlikte çalışırlar. Diğer yandan bu kişilerin farklı duygusal ve düşünsel yapılarda olmaları da beklenen bir durumdur. Takım içi uyumun bir sinerji yaratacak biçimde oluşması ve tartışmaların gerginlik ve darboğaz yaratmaması liderlik mekanizması ile sağlanır. Takım liderliği takım içi ve dışı ilişki ve iletişimin sağlam ve sağlıklı biçimde yürütülmesi için vazgeçilmez önemdedir. Bu durum; takım çalışanlarında yönetişim, ilişki yönetimi, iletişim ve liderlik becerilerinin –eğitimle ve takım yaşamı içinde– öğrenilmesini gerekli kılar.
Teknik işleri yaparken bazı yöntem, teknik ve araçlar kullanılır. Ar-ge kapsamında düşünme, fikir ve karar oluşturma gibi faaliyetlerde de bazı teknik ve araçlardan yararlanmak gerekir. Bunları kabaca yaratıcılık, karar verme, problem çözme ve proje yönetimi için gerekli teknik ve araçlar olarak kategorize edebiliriz. Bunlar arasında beyin fırtınası, Pareto analizi, problem veya karar ağaçları, GZFT (SWOT), TRIZ (yaratıcı problem çözme), Gantt şeması, kritik yol analizi, görselleştirme (grafik kullanımı), iş amaçlı yazma, yazılım kullanma gibi bazı teknik ve araçları sayabiliriz. Bu sayılanlar fikir üretme ve karar oluşturmayı kolaylaştıran araçlardır; asla fikri veya kararı kendi kendine üreten bir mekanizma olarak bakılmaması gerekir. Aracı amaç olarak algılamamalıyız, ama bu araçlar olmadan düşünsel ar-ge faaliyetlerini kolayca yürütemeyiz.
Bir alanda (işte) öğrenilmiş beceriler bir başka alanda da (projede de) kullanılabilir. Bu şekilde çalışma alan veya konuları arasında, birinden diğerine bilgi ve deneyim brikimi olarak transfer edilebilen uzmanlıklara “aktarılabilir beceriler” adı verilir. Kolay bir örnek verirsek; bir uzman kişi, bir özel sektör kuruluşunda (örneğin ekonomik işletmede) etkili biçimde kullandığı planlama ve bütçeleme becerilerinden iş dışı zamanını değerlendirdiği sivil toplum (dernek, vakıf vb.) çalışmalarında da yararlanabilir. İletişim, problem çözme, takım çalışması, ağ ortamında çalışma ve yönetim becerilerini bu türden aktarılabilir beceriler arasında sayabiliriz.
Ar-ge projelerinde çalışan kişilerin daha önce edindikleri beceri, yetenek ve yetkinlikleri ar-ge süreç ve faaliyetlerinde kullanabilmeleri gerekir. Örneğin mühendislik dallarından birine mensup uzmanlar bu alanda edinmiş oldukları bilgi ve deneyimi, içinde yer aldıkları ar-ge projesi kapsamında da kullanmak isteyebilirler. Ama ne yazık ki, örneğin meslek okulunda veya üniversitede verilen eğitimden kaynak bulan bilgileri kolayca ar-ge becerisine dönüştürmek mümkün olmamaktadır. Önceki bilgi, deneyim ve becerileri ar-ge alanına aktarmak için bu konuya odaklanmış sistematik ve kaliteli eğitim gerekmektedir. Bir örnek üzerinden gidersek; makine, elektrik, elektronik veya kimya temalı mühendislik eğitimi alan kişiler üniversitede ar-ge’nin gerektirdiği bazı yöntem, teknik, araç ve süreçleri öğrenmektedir. Ama eğitim süreleri içinde gerek ar-ge’nin temel unsurlarını öğrenmedikleri, gerekse bir alandaki becerilerini bir başka alana aktarma yetkinliği edinmedikleri için ar-ge projesine adeta hazırlıksız ve donanımsız olarak başlamaktalar. Beceri aktarma konusundaki eğitim ihtiyacının ana kaynağı budur.
Aktarılabilir beceriler topluluğu (ar-ge ve inovasyonu da içerecek biçimde) kabaca kişilerarası ilişki becerileri, örgütsel beceriler, araştırma yetkinlikleri, bilişsel yetenekler, iletişim becerileri ve girişim becerileri olarak sınıflanabilir. 2014 yılında ABD’de “Association of Colleges and Employers” tarafından yapılan bir ankette işverenlerin –birçoğu ar-ge çalışanı pozisyonu için de uygun olan– şu aktarılabilir becerilerin çalışanlarca edinilmiş olmasını istedikleri gözlenmiştir: 1- Bir takım yapısı içinde çalışma yeteneği, 2- Karar verme ve problem çözme yeteneği, 3- İşi planlama, organize etme ve önceliklendirme yeteneği, 4- Kuruluş içinde veya dışında diğer kişilerle sözel iletişim kurma yeteneği, 5- Enformasyon toplama ve işleme yeteneği, 6- Sayısal (nicel) verileri analiz etme yeteneği, 7- Yapılan işe uygun teknik bilgi birikimi, 8- Bilgisayar ve yazılım kullanma yetkinliği, 9- Yazılı rapor oluşturma ve/veya bunları değiştirip düzeltebilme yeteneği, 10- Satış yapma veya başkalarını etkileme yeteneği. Her yıl yenilenen anketler burada listelenen aktarılabilir beceriler arasında iletişim ve takım çalışmasına ilişkin yetkinliklerin işverenlerin taleplerine bağlı olarak giderek üst sıralara tırmanmakta olduğunu gösteriyor.
Üniversitelerin mühendislik lisans programları incelendiğinde yüksek ihtimalle ar-ge becerileri ile ilgili herhangi bir ders görmek mümkün olmayacaktır. Temel bilimlerdeki lisans programlarına bakıldığında ise muhtemelen seçmeli olarak önerilen (“Alanda Araştırma Yöntemleri” veya “Deneysel Araştırmada Temel Bilgiler” gibi) 1-2 ders görülebilir. Bunlar da genelde mesleki teknik bilgilere yöneliktir. Mezunların üniversitede ar-ge konusunda eğitim almaları için doktora seviyesine kadar yükselmeleri gerekecektir. Ayrıca üniversitede herhangi bir düzeyde alınan ar-ge temalı dersler de alanın (takım çalışması, liderlik, karar verme, problem çözme, inovasyon, ticarileştirme gibi) ‘soft’ yönlerine odaklı değildir; genel olarak teknik bilgi aktarılması ile yetinilmektedir. Dolayısıyla aktarılabilir beceriler de üniversite programlarının uzağında kalmaktadır.
Diğer yandan üniversiteden işletmeye akan teknik işgücünün çok büyük bölümü lisans mezunu kişilerdir. Bunlar ise ar-ge ve inovasyon konusunda bilgili ve deneyimli olmadıklarından işletmeye bu yönlü katkıları sınırlı kalmaktadır. Bu nedenle mühendislik ve temel bilimler dallarında ders programlarının ar-ge ve inovasyonu da dikkate alacak biçimde gözden geçirilmesi yararlı olacaktır.