Ar-Ge Nedir?
BİR
Medya manşetlerinde yepyeni bir ürün ya da hizmetle karşılaştığımız anı düşünün. Adeta bir anda belirivermiş gibi görünür. Sanki usta bir sihirbaz bu yeniliği bir anda ortaya çıkarmış gibidir. Gerçekten yeni bir ürünün veya hizmetin ortaya çıkışı böyle mi oluyor? Bu çarpıcı ortaya çıkışın arkasındaki çok zeki ya da deneyimli bir uzman olabilir mi? Bir devasa beynin becerisi midir? Hiç kuşkusuz; böyle değil. Her yeniliğin (inovasyonun) arka planında sektöre bağlı olarak kısa veya uzun sürede, ama yoğun biçimde gerçekleşmiş –kısaca ar-ge şeklinde kısalttığımız– araştırma ve geliştirme çalışmaları var. Hatta kimi durumlarda çeşitli ar-ge çalışmaları bir tren katarını oluşturur birbirinin ardına eklemleniyor. Başlarken teknik yaşamın günlük faaliyetlerinde sıklıkla kullandığımız sözcük olan “Ar-ge nedir?” sorusunu sağlam biçimde tanımlamak gerekiyor.
Araştırma ve geliştirme (ar-ge); çeşitli misyona sahip olabilen kuruluşlarda (örneğin işletmelerde) yeni ürün, hizmet veya süreçlerin oluşturulmasına yönelik olarak yapılan yaratıcı ve sistemli çalışmalardır. Bu konudaki önemli tanımlardan birisi “Frascati Kılavuzu” ismi verilen ve kısa adı OECD olan Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü tarafından yayınlanmıştır: “Araştırma ve deneysel geliştirme (Ar-Ge); insan, kültür ve toplumun bilgisinden oluşan bilgi dağarcığının artırılması ve bu dağarcığın yeni uygulamalar tasarlamak üzere kullanılması için sistematik bir temelde yürütülen yaratıcı çalışmalardır. Ar-ge terimi üç faaliyeti kapsar: Temel araştırma, uygulamalı araştırma ve deneysel geliştirme.”
Ar-ge kavramını başka sözcüklerle de tanımlayabiliriz. Ar-ge; bilim ve teknolojisinin gelişimini hedefleyecek biçimde yeni bilgileri oluşturmak veya mevcut bilgi birikimi ile yeni malzeme, ürün, hizmet, süreç ve araçlar geliştirmek üzere yapılan düzenli çalışmalardır. Ar-Ge; inovasyona veya bilimsel – teknolojik bilgi üretilmesine yönelik organize edilmiş faaliyetlerdir. Son yıllardaki bilimsel ve teknolojik gelişmeler içinde bilişim, yazılım, iletişim ve İnternet’in (örneğin endüstriyel internetin) yükselen konumunu dikkate alarak ar-ge’yi bunlardan ayrı düşünmek mümkün olmadığının altını çizmeliyiz.
Ar-ge, çok farklı alan ve konularda çalışan kuruluşları ilgilendirmekle birlikte gerçek ağırlığını iş-işletme sektörlerinde ortaya koyar. Küreselleşen iş yaşamının hızlı değişen ve sertleşen rekabet şartlarını gözlediğimizde işletmelerin ‘oldukları gibi kalmayı’ hedeflemelerinin mümkün olmadığını kavrıyoruz. Ayrıca sürdürülebilirliklerini ve gelişmelerini tesadüflere veya kendi dışlarındaki başka faktörlerin yaratacağı ‘şanslı fırsatlara’ da bırakamazlar. Kalıcı olmak ve düzenli gelişebilmek işletmenin akıllı, düzenli, sistemli ve yaratıcı çabalarına bağlı olacaktır. Dolayısıyla işletmeler yeniliklerin kaynağı olarak planlı ve sistemli araştırma – geliştirme (ar-ge) faaliyetleri ile gelişmelerinin önünü açmak zorundalar. İşletmeler mevcut sorunlarına çözüm bulma yanında yeni değer yaratmaya yönelik olarak yeni malzeme, ürün, hizmet, süreç, araç, üretim yöntemi veya iş yapma biçimleri oluşturmak için de ar-ge’ye ihtiyaç duyarlar. Ar-ge fonksiyonunun ne oranda işletmenin içinde olacağı, ne kadarının dışarıdan kaynak kullanma (outsourcing) yoluyla sağlanacağı işletmenin iş modeli ile ilgilidir. İçeriden veya dışarıdan sağlanma oranlarından bağımsız olan şart, çağdaş işletme için ar-ge’nin vazgeçilemez olduğudur.
Ar-ge neden gereklidir? Müşterilerin problemlerini çözmek ve ihtiyaçlarını tatmin etmek için yeni teknolojilerin ve uygulamaların geliştirilmesi, işletmede araştırma ve geliştirme fonksiyonunun üstendiği bir görevdir. İşletmenin çekirdek yetenek niteliği taşıyan teknolojik birikim ve deneyimi, büyük ölçüde ar-ge çalışmaları sonucunda ortaya çıkar. Özetle; şartları giderek ağırlaşan iş-işletme yaşamında kalıcı, sürdürülebilir ve katma değerli kalabilmenin yolu ar-ge’ye önem vermekten geçmekte; ar-ge, işletme için var olma savaşının en değerli unsurlarından birisi olmaya devam etmektedir.
İKİ
Ar-ge (araştırma ve geliştirme) tanımını hatırlayarak devam edelim. Ar-ge; insan, kültür ve toplumun bilgisinden oluşan bilgi dağarcığının arttırılması ve bu dağarcığın yeni uygulamalar tasarlamak üzere kullanılması için sistematik bir temelde yürütülen yaratıcı çalışmalardır. Ar-ge; bilimsel veya teknolojik belirsizliklerin (bilinmeyenlerin) olduğu durumlarda geçerli olan faaliyetler toplamıdır. Belirsizlikler giderilmeye, bilinmeyenler hakkında enformasyon derlenmeye, elde edilen bilgi birikimi çerçevesinde deneysel geliştirmeler yapılmaya çalışılır.
Ar-ge; insan, kültür ve toplumun bilgisinden oluşan bilgi dağarcığının arttırılması ve bu dağarcığın yeni uygulamalar tasarlamak üzere kullanılması için sistematik bir temelde yürütülen yaratıcı çalışmalardır.
Ar-ge; ne sadece teorik bilimsel araştırmalar ne de doğrudan maddi ürün geliştirme faaliyetleri toplamıdır. Ar-ge; temel bilimsel araştırmalardan uygulamaları araştırmalara kadar uzun bir zincir oluşturur. Bu açından ar-ge faaliyetlerinin bütününe baktığımızda peş peşe birbirine bağlanmış –bazıları uzun, kimileri daha kısa ve farklı niteliklere sahip– demiryolu araçlarından oluşan bir katara benzetebiliriz. Bu nedenle ar-ge kapsamında yürütülen çalışmalar araştırma, geliştirme ve mühendislik faaliyetlerinin birbirine eklemlenmiş kombini ile oluşur. Ar-ge’nin “araştırma” aşaması yeni bir ürünün (malzeme, hizmet, süreç veya modelin) meydana getirilmesi veya var olanın iyileştirilip geliştirilmesine yönelik soruşturma, enformasyon toplama ve deneysel çalışmayı içerir. “Geliştirme” aşamasında mevcut olanın veya yeni oluşturulanın geliştirilmesi kapsamında tasarım, analiz ve ilk model yapma çalışmaları yerine getirilir. “Mühendislik” çalışmaları ise ürünün pazar (pazarlama) veya kullanım şartlarına uygunlaştırılması amacına yönelik faaliyetlerden oluşur.
Yukarıda özetlenmekle birlikte ar-ge konusunda cevaplanması gereken önemli bir soru “Neden ar-ge?” şeklindedir. Çünkü ar-ge’nin kendisine ve işletmesine yapacağı katma değer konusunda ikna olmayan bir girişimci veya yöneticinin konuya ilgi duymadığı açıkça bilinen bir durumdur. Günümüzün sert rekabet şartlarına sahip iş dünyasında işletmelerin sadece fiyat üzerinden rekabet ederek kalıcı ve sürdürülebilir olmaları mümkün görünmüyor. Diğer yandan bir katı gerçek olan fiyat rekabetini aşmak için elimizde tek bir yaklaşım var: Herhangi bir nedenle katma değer sağlayacak olan farklılaşmayı yaratabilmek. Ar-ge, bu farklılaşmayı sağlamak üzere benimseyebileceğimiz bir işletme fonksiyonudur.
Yaşadığımız çağın akıllı işletmesi ar-ge fonksiyonunu devreye alarak yeni malzeme, ürün, hizmet ve süreçler ile yenilikçi iş yapma modelleri geliştirebilir. Kendi portföyünde yer alan mevcut malzeme ve ürünler için yeni kullanım alanları bulabilir. Kaynak kullanımında etkililiği ve kurumsal verimliliği artıracak yeni üretim teknikleri bulabilir, mevcut olanları iyileştirip geliştirebilir. Üretim dâhil olmak üzere birim maliyetini düşmesini sağlayabilir. Yeni iş modelleri geliştirerek işletmenin yeniden yapılanmasını gerçekleştirebilir. Çalışanların beceri, yetenek ve yetkinliklerinden daha iyi yararlanarak motivasyonlarını yükseltir. Ar-ge, yukarıda sayılanlara ek olarak yaşam boyu öğrenmeyi teşvik eden bir kurumsal iklim ve kültür yaratır. Tüm bunların sonucunda bir yandan pazarda rekabet gücünü artırırken müşteri ve çalışan memnuniyeti artıran sonuçlar alacaktır.
ÜÇ
Ar-ge kapsamında yer alan “araştırma” kavramı, üzerinde çalışılan konuyu daha iyi anlamak ve açıklamak için yürütülen sistemli bilgi toplama ve analiz işlemleri olarak tanımlanır. Burada araştırma; bilgi birikimini çoğaltıp çeşitlendirmek ve derinleştirmek için yürütülen sistemli soruşturma ve ayrıntılı inceleme olarak anlaşılır. Bilimsel özü içselleştirmiş araştırma çalışması sistemli, amaçlı, düzenli, yapılandırılmış, eleştirel, analitik, açıklayıcı ve doğrulayıcı anlayış içinde gerçekleşir. Söz konusu araştırma faaliyetleri, “temel araştırmalar” ve “uygulamalı araştırmalar” olarak iki ayrı alanda ele alınabilir.
“Temel araştırma” mevcut bilgi birikimine yenilerini eklemek üzere yapılır ve öncelikli ticari bir amaç gözetmez. Bu nedenle temel araştırmayı bilim ve teknolojinin sınırlarını genişletmeye yönelik çalışmalar olarak tanımlayabiliriz. Bu çalışmalar çoğunlukla mevcut ilkeler ve olgular çerçevesinde güncel bilgilerin soruşturulmasını hedefler. Sonuç olarak mevcut bilgi birikiminin daha iyi anlaşılması, yeni bilgilerle geliştirilmesi ve yepyeni fikirlerin ortaya çıkarılması hedeflenir. Temel araştırma özü ve kendi hedefleri açısından yeni bir ürün yaratmak gibi uygulama odaklı bir beklenti taşımaz. Diğer yandan temel araştırma çalışmaları sonucunda elde edilen bilgiler bir sonraki aşamada yeni bir ürün tasarımında kullanılabilir.
“Uygulamalı araştırma” mevcut bilimsel ve teknolojik bilgi birikimi ve ilkelerin özgün bazı problemlerin çözülmesi amacıyla kullanımını ifade eder. Uygulamalı araştırma belli oranda belirlenmiş bir pratik sonuca veya ticari bir amaca yönelik olarak yürütülen bilimsel ve teknolojik çalışmalar olarak tanımlanabilir. Bu çerçevede uygulamalı araştırmayı yeni ürün tasarlamak veya mevcut ürünün geliştirilmesini sağlamak amacıyla yaratıcı ve yenilikçi fikirlerin üretilmesi çalışması olarak niteleyebiliriz. Bu gruba giren araştırmalarda önemli olan nokta, mevcut uygulamaları iyileştirme ve geliştirme yönünde somut katkılar üretmektir. Temel araştırma yaklaşımı ağırlıklı olarak üniversiteler ve bilimsel araştırma merkezleri gibi kuruluşlarda yer alırken, sınai işletmeler uygulamalı araştırmalar yoluyla yarara yönelik kolay ve hızlı çözümlere yönelmektedir. (Uygulamalı araştırmada söz edilen “ürün” kavramı malzeme, hizmet, süreç ve modelleri de içerecek biçimde geniş bir içerikle düşünülmelidir.)
Ar-ge’nin “geliştirme” bileşeni genel olarak işletmelerle ilişkilidir. Bir işletmenin geliştirme fonksiyonu; araştırmalarda ortaya çıkan sonuçların yeni yararlı malzeme, ürün, hizmet, süreç, araç, sistem ve üretim yöntemlerin oluşturulması veya mevcut olanların geliştirilmesi amacıyla kullanılmasına yöneliktir. Geliştirme aşaması adeta araştırma ile üretim safhaları arasında bir köprü gibidir. Temel ve uygulamalı araştırma çalışmalarında elde edilen sonuçlardan üretime yönelik yarar elde edilmesi amaçlanır. Geliştirme aşamasının en önemli özelliklerinden birisi burada deneysel uygulamaların sayı ve çeşitlilik olarak yoğunluk kazanmasıdır. Bu aşamanın bir başka özelliği ise sonuçta oluşacak çıktıya yönelik ekonomik beklentilerin öne çıkması ve ticari kazanımlar sağlayacak model ve yöntemlere önem verilmesidir.
Uygulamalı araştırma ve geliştirme çıktıları çoğu zaman fikri mülkiyet hakkı doğuracak sonuçlar doğurur. Sanayide kullanılabilirliği olan söz konusu fikri mülkiyet hakkı çeşitli yasal düzenlemelerle (örneğin patent ve faydalı model ile) koruma altına alınır. Patent; buluş sahibinin buluşa konu olan ‘ürünü’ belli zaman dilimi içinde (patentin koruma süresi içinde) üretme, kullanma, satma veya ithal etme hakkıdır. Makineler, araçlar, cihazlar, kimyasal bileşikler, süreçler ve üretim yöntemleri patent koruması altında yer alabilir. Patent (genelde fikri mülkiyet) mevzuatı buluş yapmayı, yenilikleri ve yaratıcı fikri faaliyetleri geliştirmeyi özendirmek ve buluş sahibinin yasal haklarını korumak için düzenlenmiştir.