Ar-Ge: İnovasyon, Teknoloji, İnsan Kaynağı
Gürcan Banger
İnovasyon öncelikle ‘yeni veya iyileştirilmiş olan’ anlamına gelir. İnovasyonun ikinci niteliği ortaya çıkan sonucun yeni ek ‘ticari gelir’ oluşturması gereğidir. Bu iki unsuru içerecek biçimde yeni malzeme, ürün, hizmet, süreç, yapı veya üretim yöntemi geliştirme faaliyetlerine “inovasyon süreci” adı verilir. Bu çerçevede inovasyon kısaca “kazandıran yenilik” olarak nitelenir. İnovasyon için yeni fikirler gerekir. Her inovasyon süreci bir özgün proje olabilmekle birlikte inovasyon esasen sürekliliği olan ve işletmenin tamamını ilgilendiren bir kurumsal fonksiyondur.
İnovasyon
Kısa adı OECD olan Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü’nün yayını olan “Oslo Kılavuzu” (2005’te üçüncü baskısı yapılan, uzun adıyla “Yenilik Verilerinin Toplanması ve Yorumlanması İçin İlkeler”) inovasyon konusunda önemli bir dokümandır. Bu dokümanda verildiği şekliyle “Yenilik (inovasyon), işletme içi uygulamalarda, iş yeri organizasyonunda veya dış ilişkilerde yeni veya önemli derecede iyileştirilmiş bir ürün (mal ya da hizmet), veya süreç, yeni bir pazarlama yöntemi veya yeni bir örgütsel yöntemin gerçekleştirilmesidir.” … “Bir inovasyon için asgari koşul; ürün, süreç, pazarlama yöntemi veya örgütsel yöntemin firma için yeni veya önemli ölçüde iyileştirilmiş olmasıdır. Bu, firmaların ilk defa geliştirdikleri ve diğer firma veya organizasyonlardan uyarlamış oldukları ürünler, süreçler ve yöntemleri kapsar. İnovasyon faaliyetleri, yeniliklerin uygulanmasına yol açan veya yol açması öngörülen tüm bilimsel, teknolojik, örgütsel, finansal ve ticari adımlardır. Bazı inovasyon faaliyetleri kendi başlarına yenilikçi iken, diğerleri yeni faaliyetler olmamakla birlikte yeniliklerin gerçekleştirilmesi için gereklidir. İnovasyon faaliyetleri aynı zamanda, özel bir yeniliğin geliştirilmesi ile doğrudan ilişkili olmayan ar-ge’yi de içermektedir.”
Oslo Kılavuzu’nda “dört farklı inovasyon tanımı yapılmaktadır: Ürün yeniliği, süreç yeniliği, pazarlama yeniliği ve örgütsel yenilikler: Ürün inovasyonu, mevcut özellikleri veya öngörülen kullanımlarına göre yeni ya da önemli derecede iyileştirilmiş bir mal veya hizmetin ortaya konulmasıdır. Bu; teknik özelliklerde, bileşenler ve malzemelerde, birleştirilmiş yazılımda, kullanıcıya kolaylığında ve diğer işlevsel özelliklerinde önemli derecede iyileştirmeleri içermektedir. Süreç inovasyonu, yeni ya da önemli derecede iyileştirilmiş bir üretim veya dağıtım yönteminin gerçekleştirilmesidir. Bu inovasyon; teknikler, teçhizat veya yazılımlarda önemli değişiklikler içerir. Örgütsel inovasyon, girişimin bilgi kullanımını, mal ve hizmet kalitesini veya iş akış verimliliğini artırmak amacıyla firma yapısında ya da yönetim biçiminde yenilik ya da belirgin değişiklik yapılmasıdır. Pazarlama inovasyonu, mal ve hizmetlere olan ilgiyi artırmak ya da yeni pazar yaratmak amacıyla ürün tasarımı, ambalajlaması, tanıtımı veya fiyatlandırmasında önemli değişiklikleri kapsayan yeni pazarlama yöntemlerinin uygulanmasıdır .”
Ar-ge şeklinde kısalttığımız araştırma ve geliştirme, inovasyon fonksiyonu için ihtiyaç duyulan beceri, yetenek ve faaliyetler toplamıdır. Ancak ar-ge, inovasyon ile eşdeğer kabul edilemez. Ar-ge faaliyetleri ve bulguları sonuç olarak kazanç sağlayacak girişimciliğe eklemlenmek zorundadır. İşletme içinde gerçekleşen girişimcilik türüne “iç girişimcilik” adı verilir. Ar-ge’yi gerçekleştiren kuruluşun girişimcilik özelliği yoksa bu durumda elde edilen bulgular inovasyona dönüşmez. Ar-ge’nin dönüşeceği inovasyonun yeni ürün ve hizmetten ibaret olmadığını; süreç, örgütsel yapı, pazarlama veya iş modeli gibi konularda da ar-ge ve inovasyon olabileceğini söylemeliyiz.
İnovasyon sürecini ar-ge ile ilişkilendirerek üç aşama halinde sergileyebiliriz. Ar-ge’nin “araştırma” adımına denk gelen inovasyon aşamasında uygulamaya yönelik yeni bilgiler, yaratıcı fikirler veya bir buluşun araştırılması gerçekleşir. Araştırma aşamasında elde edilen çıktıların pratik yaşamda uygulamaya sokulması ar-ge’nin “geliştirme” çalışmaları ile yerine getirilir. İnovasyonun son aşaması elde edilen son ‘ürünün’ satılabilir halde pazara sunulması olan “ticarileştirme” adımıdır.
Teknoloji
Basitleştirerek baktığımızda işletmeler insan – makine sistemleridir. Makine olarak isimlendirdiğimiz kısım, işin teknolojiyle ilgili bölümünü oluşturur. İşletmede ar-ge söz konusu olduğunda hem insan kaynağı hem de teknolojinin önemi birbirinden ayırt edilemez. İşletmeyi bir kaynaklar bütünü olarak görürsek daha fazla değer üretebilmek için mevcut ve erişilebilir kaynakları daha etkili ve verimli kullanmamız gerçeğini kavrarız. Ar-ge faaliyeti etkililik ve verimlilik için önemli seçeneklerden birisidir. Ar-ge çalışmaları bir yandan işletmenin rekabet gücünü artırırken aynı zamanda insani ve teknolojik yeteneklerini daha yararlı kullanmanın yolunu açmaktadır.
Sanayiyi teknolojiden ayrı düşünmek mümkün değil. Sanayi – teknoloji ilişkisini sorguladığımızda meselenin sadece teknolojiyi kullanmak olmadığını açıkça söylemeliyiz. Sanayileşme olgusu kaçınılmaz biçimde teknoloji geliştirmeyi içermek zorundadır. Bu ilişkiyi şöyle özetleyebiliriz. Bilimsel bilgiyi (temel ar-ge bulgularını) ürüne dönüştürmek için teknolojiyi kullanırız. Tasarım ve üretim teknolojileri aşamalar halinde birbirine eklenerek peş peşe sürece dâhil olurlar. Tasarım ve üretim adımlarının sonuç elde edecek biçimde, planlı yürütülebilmeleri için yönetim teknolojilerine ihtiyaç duyulur. Günümüzde giderek daha yaygın kullanılmaya başlayan endüstriyel internet, tasarım ve üretim süreçlerini kolaylaştıran, yeni bir yönetim teknolojisidir. Diğer yandan tasarım, üretim ve yönetim teknolojilerinin birbirine hız, esneklik, etkililik ve verimlilik sağlayacak biçimde eklemlenmesi de bir teknolojik ar-ge konusudur.
Pazarda rekabet üstünlüğü kazanabilmenin yollarından birisi teknolojik gelişmişlik düzeyidir. Bu nitelik sadece teknolojik ürünlerin (fikri mülkiyetin, makinelerin ve malzemelerin) satın alınması ile edinilemez. Ulusal ölçekte ya da işletme bazında olsun; değer zincirinin her aşamasında teknoloji üretebilecek düzeye erişmek kalıcı ve sürdürülebilir olmak için vazgeçilmez bir hedeftir. Teknoloji üretmenin yolu ise ar-ge’yi süreklilik sağlayacak bir fonksiyon olarak değer zincirinin her halkasında özümsemekten geçmektedir. Bir başka deyişle ar-ge’yi gereksiz bir maliyet kalemi olarak görmekten vazgeçerek onu orta ve uzun vadede değer üreten kalıcı bir sürece dönüştürmenin mekanizmalarını oluşturmamız gerekiyor.
21’inci yüzyıl; başta bilişim, iletişim, İnternet olmak üzere pek çok alanda teknolojilerin yenilenmeye başladığı bir çağ olarak görünüyor. Son zamanların popüler kavramları olan Endüstri 4.0, endüstriyel internet veya Dördüncü Sanayi Devrimi açık bir şekilde geleneksel tasarım, üretim ve yönetim modellerinin değişeceğine işaret ediyor. Teknolojik düzey geliştikçe eskiyi yeni ile değiştirmek sadece bir ‘teknolojik metayı (malzemeyi, tezgâhı, cihazı, metodolojiyi veya benzerini)’ satın alıp işletmeye kurmaktan ibaret olmamaya başlayacaktır. Gelenekselden çağdaşa geçme süreci ve geçişin işletme için kurgulanması apayrı bir planlama –dolayısıyla yapılanma– gerektirecektir.
Yeni işletme yapısının önemli unsurlarından birisi hiç kuşkusuz ar-ge ve teknoloji ile ilgili olmak zorundadır. Ayrıca işletmenin yönetimi anlayışının ar-ge yönetimi ve teknoloji yönetimi gibi yeni unsurları içerecek biçimde tasarlanması gerekecektir. Her ne kadar dönüşüm işletmenin ölçeğine ve yer aldığı alt sektöre bağlı olarak gelişecek ise de artık hiçbir yöneticinin ar-ge, teknoloji ve inovasyon konularının kendisini veya işletmesini ilgilendirmediği bir mazereti olamaz. Yeni çağda ar-ge, teknoloji ve inovasyon her işletmenin işidir.
İnsan Kaynağı
Önce; kısaca “insan kaynağı” kavramına değinmek istiyorum. Bazıları insan kaynağı teriminin kimi üretim girdileri gibi tüketilen bir ‘kaynak (girdi)’ olarak kullanılmasına karşı çıkıyor. Eğer insana (hammadde, malzeme, enerji ya da amortisman gibi) işletmenin süreçlerinde ve faaliyetlerinde tüketilecek bir girdi olarak bakılıyorsa, bu bakış açısına katılmamak mümkün değil. 19’uncu ve 20’nci yüzyıllarda durum tam da böyleydi. Hâlâ geleneksel işletmelerde kendini yenileyememiş patron bakışının böyle olduğunu kabul etmeliyiz. Günümüz işletmesinde ise insan kaynağı; geliştirilmesi, bilgi ve deneyim olarak daha zengin hale getirilmesi, beceri ve yetenekleri açısından geleceğe hazırlanması ve gelişiminin yaşam boyu hale getirilmesi gereken kurumsal bileşendir. İşletme fonksiyonları içinde insana özgü beceri ve yeteneklerin (örneğin aklın) kullanımı zenginleştikçe insan kaynağı değerli, nadir, taklit ve ikame edilemez yönünü yükseltmeye devam edecek. Geçmiş çağların insanı kaynak olarak tüketen işletme anlayışı ise bu sabit fikri sürdürdüğü takdirde kendisini de tüketiyor olacak. Diğer yandan gelecekte –giderek azalsa da– düşük nitelikli işgücü bazı iş alanlarında varlığını sürdürecek olmakla birlikte, işletme ekosistemine dâhil olan tüm paydaşların kaçınılmaz misyonu insan kaynağını daha değerli ve nitelikli hale getirmektir. İşletmenin ar-ge fonksiyonu bu gerekliliği doğrulayan alanlardan sadece bir tanesidir.
İnsan kaynağı işletmelerin varlıklarını ve sürdürülebilir olmalarını sağlamak için ihtiyaç duyulan faaliyetleri yerine getiren çalışanlardan oluşur. İşletmelerin amaç ve hedeflerine ulaşabilmelerinde, bu yönlü faaliyetlerinin başarılmasında en değerli rollerden birisini yerine getirir. Bir işletmenin amaç ve hedeflerine ulaşmak için son ürün veya hizmette içselleştirilen maddi kaynaklara sahip olması yetmez; bu kaynakları etkili ve verimli biçimde dönüştürecek çalışanlara gerek duyulur. Giderek karmaşık hale gelen iş süreçlerinde nitelikli insan kaynağının önemi artmaktadır.
Geçmiş dönemlerde işletmeler varlıklarını ve üstünlüklerini uzun süre koruyabiliyorlardı. Günümüzün hızlı değişen iş – işletme şartlarında ise yüksek hızlı değişme dayanıklı ve uyumlu olmak gerekiyor. Yeni pazar şartları işletmeleri akıllı, yenilikçi, hızlı, çevik ve esnek olmaya zorluyor. Ürünün yaşam ömrünün geçmişe oranla kısalmaya devam ettiğini gözlüyoruz. Pazarın en değerli bileşeni olan müşteriler daha iyi ve daha ucuz olana hemen şimdi ve tam da burada erişmek istiyorlar. Dolayısıyla bu karmaşa ve dinamizm içinde gelecek önceki zaman dilimlerine göre daha belirsiz hale geliyor. Böyle bir ekosisteme ve pazara uyum sağlamayı sağlayacak strateji, geleceğe yönelik olarak yaratıcı fikir üretmeyi ve hızlı öğrenmeyi kalıcı hale getirmektir. Bilginin sürekli artan önemi bu durumdan kaynaklanıyor. Bu bağlamda bilginin yükselen üretim faktörü olduğu bu çağda rekabet üstünlüğü sağlamak için sadece teknolojik varlık toplamı yeterli olmuyor; çalışanların çeşitlenmiş ve zengin bilgi, deneyim ve beceriler toplamı önemli bir zorunluluk olarak ortaya çıkıyor.
İşletmeler bu çağda kendi farklılaşmalarını yaratmak zorundalar. Elimizdeki en önemli araçların başında ise inovasyon geliyor. İnovasyon masa başında otururken içe doğuveren parlak bir fikir değildir. İnovasyon yeteneğinin arka planını büyük oranda ar-ge çalışma ve faaliyetleri oluşturur. Pazardaki bir problemi çözmek veya müşterinin bir ihtiyacını tatmin etmek için önerilen iş fikrinin ürüne dönüşmesi süreci ar-ge olgusunun pek çok aşamasını içerir. Bu nedenle farklılaşmayı inovasyondan, inovasyonu ise ar-ge’den ayrı düşünemez. Bunlar aynı bütünün farklı, ama ayrılmaz bileşenleridir.
İşletme için stratejik öneme sahip inovasyon, insan kaynağından da ayrı düşünülemez. İşletmeyi sadece fiyat üzerinden rekabet etmekten kurtaracak ve daha katma değerli hale getirecek olan inovasyonu taklit edilemez bir fonksiyon haline getirmenin yolu nitelikli insan kaynağına sahip olmaktan geçiyor. İnovasyonun odağında yer alan ar-ge’de başarıya ulaşmanın şartı da bu türden insan kaynağına sahip olmaktır. Kalıcı ve sürdürülebilir olmak isteyen işletme, ar-ge ve inovasyon faaliyetlerini başarıya ulaştıracak insan kaynağından bağımsız düşünülemez.