Gürcan Banger
BİR: Arkadaşlık, emekle hazırlanmış tek tek tuğlaların konulması ile uzun zamanda oluşan bir yapıdır. Ama bazen ‘yanlış’ bir arkadaşı kaybetmek ‘doğru’ bir kazanç da olabilir.
İKİ: Cinsiyet ayırımı yapmaksızın arkadaşlığın karşılıklı beklentisizlik olduğunu düşünürüm. Eğer kişilerin kafasında birbirlerine ilişkin beklentiler varsa bu arkadaşlığın zaaflı ve eksikli olduğu kanısındayım. Arkadaşlıkta benim tarzım, ne bazı çıkarlar peşinde koşmak ne de bir çıkara vesile olmak…
ÜÇ: İyi bir arkadaşlık için bence kaçınılmaz olan, karşılıklı güvendir. Sanırım; güven, karşılıklı bir ilişkinin olmazsa olmazıdır. Bir arkadaşımın söylediği biçimde; “zedelenen arkadaşlık, yırtık pantolona benzer. Ne kadar yamasan da, eskisi gibi olmaz.”
DÖRT: Yaşamda siyah ve beyaz birlikte var olur. Yaşadığımız olayların iyisinden de, kötüsünden de öğreneceklerimiz vardır. Arkadaşlığın sınanması için kötü zamanlara bakılır; hâlbuki hem iyi, hem de kötü zamanlarda arkadaşlar birbirinin yanında olabilmelidir. Siyahı ve beyazı birlikte yaşamayan arkadaşlıklar, gelecek umudu taşımazlar.
BEŞ: İyi arkadaş olmak için, kişilerin zorunlu biçimde ortak yönlerinin olması gerekmez. Ama paylaşabilecekleri ortak şeyleri olan insanların, ilişkilerini daha sağlıklı sürdürebildikleri gözlenmiştir. Ortak unsurların olması yetmez; ortaklık kadar bunların paylaşılabilir ve erişilebilir olması da önemlidir. Kişilerin farklılıkları ise ortaklıkların yanına eklenmiş zenginliklerdir.
ALTI: Arkadaşlığın farklı düzey ve derinlikleri olabilir. Bir arkadaşlığın düzey ve derinliği, bu ilişkinin gelecek umudu ile yakından ilişkilidir. Gelecek umudu olmayan ilişkilere, taşıyabileceğinden daha fazla anlam yüklememeli.
YEDİ: Başarısız sonuçlara savrulmamak için kişilerin aşk ile arkadaşlık arasındaki farkı iyi algılamaları gerekir. Özellikle duygusal sevgisizlik boşluğu içinde olan insanların, arkadaşlık ile aşkı sıklıkla karıştırdıkları sıkça olan bir durumdur. Bu nedenle kişilerin ihtiyaç duydukları ortamın bir arkadaşlık dünyası mı, yoksa bir aşk ilişkisi mi olduğunu iyi fark etmeleri gerekir.
SEKİZ: Sorgulama, arkadaşlıklarımız için de geçerlidir. Çoğu zaman arkadaş edinirken, kendiliğinden oluşmasının yanında ciddi kriterler kullanmadığımız için karşımızdaki insanın özelliklerine fazlaca dikkat etmeyiz. Hele ki; o insanda bizi cezbeden ilginç bir yan varsa; duygusal ve düşünsel bakışımız, yeterli keskinlikte görme özelliğini yitirir. Karşımızdaki insanın beğendiğimiz yönü, bizde bir körlük yaratır ve diğer niteliklerini görmez ve bir bütün olarak kavrayamaz hale geliriz. Bir arkadaşlığı sorgulamanın arkasındaki temel mantık budur.
DOKUZ: Bir arkadaşlıkta taraflardan hangisinin daha fazla emek verdiğini ölçmeye çalışırsanız şunu hatırlayın. Duygusal körlük nedeniyle ölçümde yanılıyor olabilirsiniz.
ON: İki arkadaş birlikte bir hukuk ortamı oluşturur. Paylaştıkları konular arasında üçüncü kişilerin bilmesinde sakınca olmayanlar olduğu gibi, ortak özel bilgi olarak kalması gerekenler de bulunabilir. Doğru arkadaşlar, bu mahremiyete özen göstermelidir. Kötü arkadaş için, “arkadaşlığa özel / bize özel” şeklinde bir kısıtlama yoktur; çoğu zaman ulu orta her şeyi herkese anlatabilir. Bunun size nasıl zarar verebileceğini aklına bile getirmez. Bir de; kişiye özel bilgilerinizi, kendisine avantaj sağlamak üzere kullanan bir kötü arkadaş türü vardır ki, ondan acilen uzaklaşmak gerekir.
ONBİR: İyi arkadaş, sizi yaya geçidinde kırmızı ışıkta geçmeye zorlamaz. Eğer arkadaşınızın, sizi yasa dışı ortamlara veya işlere yönlendirdiğini fark ediyorsanız, bu arkadaşlığın sizin geleceğinizi son derece olumsuz noktalara götürebileceğini sorgulamaya başlamalısınız. Eğer arkadaşınızın, bu yönlenmede bilinçsiz davrandığını düşünüyorsanız, bu kez iyi bir arkadaş olarak sizin onu uyarma göreviniz var demektir. Yaşamda yapılan ciddi yanlışlar, çoğu zaman farkında olmadan, bilinçsizce sürüklenmenize neden olan olaylar zincirinin başlangıcıdır.
ONİKİ: Arkadaş edinmek, çoğu zaman kendiliğinden gelişen bir süreçtir. Bir tesadüfi karşılaşma veya bir ortak ortamda bulunma ve içten bir sohbet, bir arkadaşlığın ilk tohumlarının atılması için yeterli olabilir çoğu zaman. Arkadaşlarımızı seçerken, sık eleyip dokumayız. Bir arkadaşın yaşamımızdaki yeri çok daha önemli olmasına rağmen, çarşıdan bir giysi veya pazardan domates alırken bile çok daha fazla seçici oluruz. Muhtemelen arkadaş edinmede yanılmamızın ana nedeni; bu dikkat, özen ve seçicilik konularında yapılan hatalarda yatmaktadır.
ONÜÇ: Arkadaşlığın vazgeçilmez şartı dinlemeyi bilmektir. Arkadaşlık girişimlerinizde sorunlar oluşuyorsa ya da kolaylıkla arkadaş kaybediyorsanız, gerçekten iyi bir dinleyici olup olmadığınızı denetlemenizi öneririm.
ONDÖRT: Yaşı ne olursa olsun, arkadaşın sözleri ve öğütleri önemlidir ama en az bunlar kadar bizim tarafımızdan söylenenin duyulması, algılanması ve anlaşılması da önemlidir. Çoğu söz, bir kulağımızdan giren diğerinden çıkar. Eleştirilmeye tahammülsüzlük, arkadaşımızın önerilerini ciddiye almamamızı getirdiği gibi ilişkilerimizin zedelenmesi sonucuna da yol açabilir. Demek ki; arkadaşı hissetmek için saygı ve empati özelliklerine ihtiyaç var.
ONBEŞ: Arkadaş bir aynadır. Ama ayna yüzeyindeki bozukluklar, görüntünün doğru algılanmamasına neden olabilir. Bu duruma Mevlana Celaleddin Rumî şöyle işaret eder: “Elden geldiğince kaç kötü arkadaştan / Kötü ahbap kötüdür en zehirli yılandan / Yılan zehir akıtıp insanı candan eder / Ama kötü arkadaş, can ve imandan eder.”
ONALTI: Pek çok kişi, arkadaşlık fikrini sözde bırakır. “Arkadaşım” ifadesi, heyecanla veya kayıtsızlıkla söylenmiş bir sözcük olarak kalır çoğu zaman. Hâlbuki arkadaşlık, gerçek yerini fiili yaşamda bulur. Eğer arkadaşlık uygulamalarla doğrulanırsa, süreklilik kazanır.
ONYEDİ: Yaşamı tesadüfler olmadan düşünmek mümkün değil. Bir insanın yaşamını bir bütün olarak planlaması mümkün olmuyor. Bir arkadaşlığın oluşup gelişmesinin de, tabii ki tesadüfi yönleri var. Her şeyin bir akıl ve plan sürecine bağlı olması gereğini iddia edemeyiz. Ama iyi bir ilişkinin temelinde karşılıklı emeğin var olması gerektiği konusunda hiç kuşkum yok. Bir saygı iklimi oluşturmak ve buna uyumlu kalmak adeta bir zorunluluk. Gene bu çerçevede iyi niyetli olmak, son derece önemli ve değerlidir. Bir ilişkinin sürdürülebilirliği konusunda en önemli ipucu, o ilişkide ‘ben ve sen’ sözcüklerinin ne yoğunlukta ve sıklıkta yer aldığıdır. Bir ilişki, kişilerin birey özellikleri ile var olabildikleri bir ‘biz ilişkisi’ olabilmeyi başarmalı. İşin sırrı burada…
ONSEKİZ: Tesadüfte bir gizem saklıdır. Tesadüf insan ilişkisini cazibeli yapmakta bu özel gizemini kullanır. Yeni insanlar tanımak, onların dünyasının özelliklerini bilmek, kişinin duygusal ve düşünsel yanlarına dokunabilmek arkadaşlığı çekici yapan heyecanı üretir. Arkadaşlık tuhaf bir aynadır. Bir yandan karşımızdaki kişinin iç dünyasını gösterirken, diğer yandan kendimizi daha net ve açık görmemizi sağlar. İki insanın farklı iklimlerde farklı biçimlerde oluşmasının ayırdına varırız. Arkadaşlık ile iki insan arasında büyük bir tesadüf eseri oluşmuş bir yıldız geçidi açılır. Bu geçidin ötesinde neler olduğu ise ancak oradan geçip o yeni dünyaya dâhil olmakla öğrenilir. Arkadaşlık bu yeni dünyaya erişmemizi sağlar.
ONDOKUZ: Evrende ve yaşamda yalnız olmadığımızı bilmek ve bunun yaratacağı güven duygusu –bir başka deyişle onun varlığını bilmek– birinci dereceden önemlidir. Ben olan özne açısından baktığımızda; ne kadar değerli değil mi, varlığımla yokluğumun aynı olmadığı bir kişinin mevcudiyeti? O vardır; yakında veya uzakta, ama bize güven ve paylaşım duygusu verecek bir yerlerdedir.
YİRMİ: Üzerinde düşünmek amacıyla arkadaşlık temalı bir düşünce deneyi yapalım. Diyelim ki; bir arkadaşınız var. Sıklıkla birlikte zaman geçiriyorsunuz. Güzel evinde yeme-içme, eğlenme imkânlarıyla size konforlu şartlar sunuyor. Onun harika arabasıyla seyahatler yapıyorsunuz. Birlikte yaptığınız, ama sizin ekonominizi aşan tatillerde elinizi cüzdanınıza atmanız gerekmiyor. O bundan asla rahatsız değil, var olmanız ve arkadaşlığınız onun için yeterli. Siz de bir insan olarak onunla arkadaş olmaktan son derece memnunsunuz. Sonuçta bu arkadaşlık ve birlikte yaşananlar ‘iyiyi’ tanımlıyor, değil mi? Bir gün arkadaşınızın bir ‘profesyonel’ hırsız olduğunu ve size de sunduğu imkânların tümünün hırsızlık yoluyla elde edildiğini öğrenirseniz ne düşünürsünüz? Sizin ‘iyi’ dediğiniz, aslında ‘kötü’ kabul ettiğiniz bir başka şeyden mi kaynak buluyor? Ne dersiniz?