Gürcan Banger
“Aşkın ömrü üç yıldır” gibi ifadeleri zaman zaman gazete ve dergi yazılarında siz de görmüş ve okumuşsunuzdur. Bence bu ifade, durağan bir bakış açısını ifade ediyor. Bu tür bir cümleyi okuduğumda saksıya dikilmiş ama sonra bakımı unutulmuş, dolayısıyla zamanla kuruyup ölen bir çiçeği hatırlıyorum.
Aşk beslenmek ister
Bence aşk, bir arının çiçekten çiçeğe dolaşmasına benzemelidir. Arının çiçekleri dolaşarak çiçek özü toplamasına benzer bir biçimde aşkın da kendisini besleyecek vesileleri olmalıdır. Masaya bırakılmış bir sevgi notu, beklenmedik anda telefonla arama, olağan bir günde alınıvermiş bir küçük hediye bu vesilelerin akla ilk gelen örnekleri olabilir. Ben buna “Aşkın fantezileri olmalıdır”, diyorum.
Özet olarak empati, kendini bir başkasının yerine koyarak onun gibi hissedebilmek demektir. Aşk empatik olmalıdır. Mutlulukları ve acıları karşılıklı olarak hissetmeli ve paylaşabilmelidir.
Sevdiğimiz insanın acılarını paylaşmak, tabii ki söz konusu sorunların çözümü demek değildir. Ama bu paylaşım, yaşamımızda giderek azalan güven duygusunun olumlu yönde gelişmesine neden olur. Aşkın büyüyebilmek için bir güven ortamına ihtiyacı olduğunu kim inkâr edebilir?
Aşkın sınırsız ve sonsuz olması için zor zamanlarda acıları paylaşmak gerekir. Ama bu, yeterli olmayabilir. Aşkı yok eden faktörler arasında sıradan işlerin özel bir yeri vardır. Nedir bu işler? Çöpün dışarı çıkarılmasından başlayın da; bulaşıkların yıkanması, faturaların çıldırtıcı banka kuyruğunda ödenmesi, akıtan su musluğu ile ilgilenilmesi gibi aklınıza gelebilecek daha pek çok sıradan iş…
Sıradan ve zorunlu işlerle birlikte mücadele, aşkın canlı kaldığının göstergesi olduğu gibi, bu paylaşım aşkın sağlıklı ömrünü uzatma özelliğine sahiptir. Sıradan işleri paylaşarak halletmek, aşkın keyifli taraflarını yaşamak için size çok daha fazla zaman bırakacaktır.
Zorlukları anlamak
Yarısı dolu bir bardağa farklı bakış açılarını bilirsiniz. Olumlu düşünme becerisini edinmiş insanlar bardağın dolu tarafını görürken, kötümserler bardağın yarısının boş olduğunu söylerler. Aşkın karşılaştığı zorluklar konusunda da bu tür ikilemlerin yaşanması sıklıkla olur.
Aşkın taraflarını oluşturan kişilerin, (diğer insanların olduğu gibi) farklı alanlarda sorumlulukları ve görevleri vardır. Bu da kişilerin birbirleri ile ayıracakları zamanın azalması anlamına gelir. Çağdaş yaşamın aşkı törpülediği en önemli unsurlardan birisi zaman kısıtlamalarıdır. Ama gerçek olan, bunların hepsidir. Aşkı giderek karmaşıklaşan bir çağdaş yaşam içinde canlı tutmak; işte yapmamız gereken budur. Karşılıklı olarak yaşanan zorlukları ve sorumlulukları anlayışla karşılayarak, aşkı olumsuz etkilemesine engel olmalıyız.
Çağdaş yaşam, giderek daha fazla günlük işlere yoğunlaşmamızı gerektiriyor. Her zaman yapılmayı bekleyen yeni işler, yerine getirilmesi gereken acil görevler var. Ama bu yoğunluk ve aciliyet, aşkın iletişim ihtiyacını unutmamıza neden olmamalı. Tabii ki, iş sorumluluk ve görevlerimizi yerine getirmekle yükümlüyüz, ama bir dinlenme anında onu düşünüp hatırladığınızı ifade edecek bir iletişim fırsatı da kaçırılmamalıdır. Bu, ona özel olmaya devam ettiğini hatırlatacaktır.
Aşk, köprü kurmaktır. Onu arayarak köprü kurun; sessiz kaldığınızda aranızda yüksek duvarlar örülüyor demektir.