Aşkın Bilimseli Olur mu?

Aşkın Bilimseli Olur mu?

Gürcan Banger

İnsana ait olan insana benzer. Davranışlar da böyledir. Dolayısıyla insanın dünyayla ilişki kurma ve onu dönüştürme süreçlerinde sıklıkla birbirine benzeyen özellikler gözlenir. Ama –örneğin- bilimin ve aşkın kendi önem ve görkemleri içinde benzeşmeyi ve iletişimi görmek zor olabilir.

Şu örneğe bakalım:. Su molekülü, oksijen ve hidrojen atomlarından oluşur. Her iki element de birbirinden farklı özelliklere sahiptir. Ama birlikte suyu oluşturduklarında kendilerinden çok daha farklı bir madde haline dönüşürler. İşte; aşk da böyledir. Muhtemelen farklı özelliklere sahip iki birey, bir aşk ilişkisinde biraraya geldiklerinde çok farklı, adeta gizemli bir ortam oluşur. Aşk, görkemli insan kimyasının en nadide örneklerinden birisidir.

Bir gerçek aşk ilişkisinde kişilerin dünyaya bakışlarında çok ciddi değişiklikler oluşur. Bu değişim öylesine özellikler gösterir ki, bu ilişkinin tarafları bile kendilerini tanımakta zorluk çekebilirler.

Aşkın en belirgin oluşumlarından birisi, aşk ikliminde kişinin bir ‘olumluluk’ ortamına taşınmasıdır. Daha önceleri farklı kavradığı konu ve olayları daha yumuşak ve daha iyimser görmeye başlar. Daha önce katı gibi görünen bazı ilke ve davranışlarında gevşemeler olur. Kişideki bu değişimi, olumlu olduğu kadar olumsuz yorumlamak da mümkündür.

Aşkın kişide yarattığı değişimi, sorgusuz sualsiz tümüyle bir yenilik olarak kabul etmek her zaman doğru değildir. Çoğunlukla o güne kadar gün yüzüne çıkmamış karakter özelliklerinin, ruhun derinliklerinde kalmış bazı kişilik yönlerinin görünür hale gelmesidir.

Günlük yaşamda kullandığımız iki yönümüz var. Bunlardan birisi, çocukluktan başlayan gerçek karakterimizdir. Bunun unsurları, alt ve üst benliğin görünümleri olabilir. Bir de; sosyal statümüze ve rollerimize göre kendimizi denetleme özelliğimiz vardır. Örneğin içsel olarak saldırgan özelliklere sahip olduğumuz halde sosyal yaşantımızın gereği olarak nazik ve saygılı görünebiliriz. Bu denetimimizi kaybettiğimiz (örneğin aşırı sinirlendiğimiz) durumda içimizde sakladığımız saldırgan yüzümüz ortaya çıkabilir. İşte; aşk da bazı denetimlerimizi ortadan kaldırdığından, aşk ikliminde çok farklı bir görünüm sunabiliriz. Aşk, birey olarak bizi paylaşımcı yapabilirken, bazı durumlarda da sadece sevdiğimizin özel statüye sahip olduğu gerçek bir bencil haline dönüştürebilir.

Bu değişime örnek olarak kişisel bir gözlemimi ve kendi davranış biçimimi sizinle paylaşmak isterim. Arkadaşlık, öncelikle güven demektir. Özel bilgilerimizi genelde kendimize saklamayı istemekle birlikte yakın bulup güvendiğimiz kişilerle paylaştığımız da olur.

Sıradan tanışıklıklarla ve yakın arkadaşlıkları ayırt eden özelliklerden birisi, güven fikri nedeniyle özel bilgilerimizi paylaşmamızdır. Eğer bir arkadaşımın âşık olduğunu hissedersem ona olan güvenimi, en azından –iyi niyetimi saklı tutarak- bir süre için buzdolabına kaldırmayı tercih ederim. Bunun nedeni, aşkın kişisel davranış modelini değiştirmesidir. Yaşadığı aşk ilişkisi nedeniyle, arkadaşımın aramızdaki güven ilişkisini zedeleyip zedelemeyeceğini kesinleştirmek isterim.

Âşık olan insan, sevdiği insana aşkını daha iyi anlatabilmek / kanıtlayabilmek için güven duygusu yaratmak ister. Bunu da en yakını olan sizin özel konularınızı onunla paylaşarak gösterme çabasına girer. Sevdiği insana şöyle bir mesaj verir: “Ben seni o kadar çok seviyorum ve sana o kadar güveniyorum ki; en yakın arkadaşımın sırlarını bile seninle paylaşıyorum.” Eğer arkadaşınız gerçekten sağlam karakterli bir insan ise sizinle arasındaki “özel” olanı, özel olarak korumayı bilir.

Sözün kısası; pek çok durumda, aşk kimyadır. Bir kimyasal süreçteki kadar karmaşık bir iç işleyişe sahiptir. Ne olup bittiğini tam olarak anlamak zordur. Muhtemelen; aşkın güzelliği de bu gizemli karmaşık kimyasal yapısından kaynaklanır. Kimyanızın ve simyanızın size yaşam sevinci vermesini dilerim.

Paylaş:

duyguguncesi hakkında

GÜRCAN BANGER, Eskişehir Maarif Koleji ve ODTÜ Elektrik Mühendisliği Bölümü mezunudur. Aynı bölümde yüksek lisans çalışması yaptı. Elektrik yüksek mühendisi. Kamuda mühendislik hizmetleri yapmanın yanında bilişim donanımı ve yazılımı, elektronik, eğitim sektörlerinde işletmeler kurdu, yönetti. Meslek odası ve sivil toplum kuruluşlarında yöneticilik yaptı. 2005’ten bu yana bazı büyük sanayi şirketleri de dâhil olmak üzere çeşitli kuruluşlarda iş kültürü, yönetim, yeniden yapılanma, kümelenme, girişimcilik, stratejik planlama gibi konularda kurumsal danışman, iş ve işletme danışmanı ve eğitmen olarak hizmet sunuyor. Üniversitelerde kısmi zamanlı ders veriyor. Halen Raylı Sistemler Kümelenmesi'nde küme koordinatörü ve bizobiz.net danışmanlık ve eğitim firmasında proje koordinatörüdür. Kendini “business philosopher” olarak tanımlıyor. Düzenli olarak bloglarında (http://www.duyguguncesi.net ve http://www.bizobiz.net) yazıyor. Değişik konularda yayınlanmış kitapları var. Çeşitli gazete, dergi ve bloglarda yazıları yayınlanıyor.
Bu yazı Akıl, Aşk, Bilim, İlişki kategorisine gönderilmiş ve , , , , ile etiketlenmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir