Gürcan Banger
BİR: İnsanlar türlü türlüdür. Kimisi geçmişte yaşar. Bugünün keyfini çıkaranlar vardır. Heyecanlı olan, gelecektir. Gelecek ise vizyon demektir. Vizyon, geleceğin tasarımı hayalidir. Vizyon, bakılan ufuk çizgisidir. Çöldeki kum tanesinin, doğa koşullarına uyarak akıp giden suyun vizyonu olmaz. Ama bir taş parçası gibi güneşin, rüzgârın ve yağmurun esiri olmak istemeyen insanın bir vizyonu olması gerekir. İnsan, gelecek hayali ile yaşar. Gelecek hayali olmayan kişi, kurumakta olan bitki gibidir.
İKİ: Yaşamı hayaller renklendirir. Büyük hayalleri olmayanların, siyah-beyaz bir dünyada yaşadıklarını düşünebiliriz. Öyle ki; siyahı ve beyazı yaratan ışığın, hayalsiz bir yaşamdan çekilmesi an meselesidir. Hayalin ve geleceğin kulağı vardır, desek yanlış olmaz. İnsan yaşamında sinerjiyi yaratan büyük hayallerdir. Ama bu hayaller dev bir uçan balon olup insanın ayaklarını yerden kesmemelidir.
ÜÇ: Sinerji, bir artı birin ikiden fazla etmesi demek… Ek enerji ve yüksek verimlilik demek. İşte; hayallerin önemi burada… Büyük hayallerin yarattığı motivasyon, kaynaklarımızı ve enerjimizi çok daha etkin ve verimli kullanmamız anlamına geliyor. Yaşamda başarılı ve mutlu olmanın yol duraklarından birisinin azim olduğuna hiç kuşkum yok. Vizyona, büyük hayallere ve sinerji yaratma becerisine mutlaka azmi eklemeli. 17’nci yüzyılın ünlü Fransız mareşali Jean de Gassion şöyle der: “Yeteneklerinizi biliyorsanız, kolaylıkla ilerleyebilirsiniz. Kalabalığa bakın, azimle yürüyene yol verir.”
DÖRT: Kalabalık… Bir anlamda yolumuza çıkan engelleri, sorunları ve biteviye çözülmesi gereken problemleri ifade ediyor. Ama azim devreye girdiğinde, problemler adeta kolaylaşıyor ve çözüm süreci hızlanıyor. Yetenek, tabii ki önemli ama azmin yerini almak için yeterli değil. Çevremize baktığımızda üstün yetenekleri olduğu halde başarıyı (ve mutluluğu) yakalayamamış sayısız örnek görebiliriz. Bu örneklerin pek çoğunda azmin eksik olduğunu görmek şaşırtıcı değildir. Yaşamın bana öğrettiği en sağlam derslerden birisi, insanın kendisini iyi tanıması gereğidir. İnsanın kendisini sağduyulu ve yansız bir yaklaşımla analiz etmesi, kendini sürekli olarak dürüst sınavlardan geçirmesi anlamına gelir. Başarı için ön koşullardan birisi olan kişinin ‘kendisi olması’, öncelikle ve kaçınılmaz biçimde kendisini iyi tanımasını zorunlu kılar. Başarı için yola çıkmış kişi, örnekler ve başarı öyküleri kullanır ama asla kopyalamaz, taklit etmez ve çalmaz.
BEŞ: Başarılı insan, sağlıklı bir meyve ağacı gibi olmalıdır. Bir yandan kendi yükselip kök salarken bir yandan da meyveleri ile insanlara yeni imkânlar sunmalıdır.
ALTI: Önemli olan, yapamıyor olman değil, yapmıyor olmandır. Sormalısın. Değişip gelişebilirsin. Bunu isteyip istemediğini sormalısın kendine. Kim ve ne olmak için değişmek istiyorsun? Hiçbir şey yapma. Çoğu zaman düşünmek, sadece oturup öylece düşünmek işten sayılmaz. Ama unutmamalıyız ki; düşünmek, insan olmanın en önemli farklılığıdır. Buna zaman ayırmalısın. Öylece otur. İnsanın bedeni gibi zihni de dinlenmeye ihtiyaç duyar. Pascal, “İnsanın tüm dertleri bir odada kendi başına, sessizce ve uzun süre oturmayı becerememesinden doğar” der.
YEDİ: Yaşamın tamamını da bir bilmeceler manzumesi olarak düşünebiliriz. Çevremize kendimizle ilgili ipuçları veriyoruz biteviye. Bu ipuçlarını kullanarak bilmeceyi doğru çözenler de oluyor, yanlış sonuca varanlar da. Bu sanal bilmeceyi çözmeye aday insan, sonuçta doğru ismi telaffuz etmiyorsa bu durum, onun ipuçlarını yanlış değerlendirmesi kadar bizim verdiğimiz ipuçlarının hatalı olmasından da kaynaklanabilir. Kazancın kaynağı risktir. Risk almadan elde etmek mümkün değil. Ama önce kişinin, bilmeceyi çözecek cesareti ve güveni kendinde bulması gerekir. Ne korkunun ecele faydası var; ne de “bilmeceyi çözemedin” diye dünyanın sonu gelecek!