“Bir Ben Var Bende Benden İçeri”
Gürcan Banger
Yaşamın somut ve soyut olarak iki boyutu var. Bunlardan birisinde yaşamı sürdürmek adına geçim, bedensel sağlık, barınma ve yeme-içme gibi konularla uğraşıyoruz. Bir diğer boyutta ise duygu ve düşünce dünyamız var. Bu boyutun karanlık iç derinliğimizde pek de bilemediğimiz bir başka uzantısı var ki, bilim henüz onun gizemini yeterince çözebilmiş değil. Bu esrarengiz derinliği sorgulayan ve açıklamaya çalışan maddeci ve idealist bakışlar var. Bunların her biri, açıklamalarını sorgusuz okuduğunuzda sizi alıp götürüverecek gibi albenili. Sorular sorduğunuzda ve konuyu metodolojik yaklaştığınızda ikisi de insanı yeterince ikna edemiyor bence. Daha çok araştırmaya, incelemeye ve sorgulamaya ihtiyaç var. Sonuçta bu boyutların karmaşık bir bileşkesinde yaşıyoruz. Kimi zaman anlaşılır bazen açıklanması zor hallerimiz yaşamımızı şekillendiriyor.
Kendimi en keyifsiz ve gergin hissettiğim zamanların başında, olayların beni sürüklediği ve yönettiği zamanlar gelir. Böyle durumlarda olayların kendi başına denetimsiz ama beni de sürükleyerek akıp gitmesi, topraktan kökleri sökülmüş bir bitki gibi hissetmeme neden olur. Kendimi dağınık, içe dönük, yaşam çevrem ile ilişkilerini kısıtlamış, hatta bohem hissettiğim zamanlarım olur ki; en sevmediğim görünümlerimden birisi budur. Aslında bu tür zamanlar, kişinin fizik olarak veya zihnen dinlenme dönemleridir. Bu anlarda insanın dış yüzü, kayıtsız ve silik bir hal almakla birlikte; içeride anka kuşunun küllerin arasından yeniden doğabileceği bir hazırlık sürmektedir.
Kolaycılığa ve Mutsuzluğa Direnebilmek
İnsanın alaca karanlık dönemlerinde yapabileceği en başarılı etkinliği, inatla başını yerdeki çamurdan gökteki yıldızlara doğru kaldırabilmesidir. Bir insan olarak başarılı sayılabilecek kişi, sadece dalganın yükselişe geçtiği zamanlarda başarılı görünen kişi değildir. Başarılı sayıp örnek alabileceğimiz kişi odur ki; dalganın inmekte olduğu zamanlarda da ışık vermeye, pırıldamaya ve yaşam sevincini zenginleştirmeye devam eder.
İnsanın kendini kötü hissettiği zamanlarda ortaya koyduğu en belirgin davranış, çevresiyle olan iletişimini kısıtlamasıdır. Hâlbuki bu tür zor durumlarda bile insan, iletişim kurma becerisini kullanabilir ve geliştirebilir. Ama zor zamanlarda iletişim başarısını elde edebilmek için kişinin, önce bunu başarabileceği gerçeğini kabul etmesi gerekir. Konusu ne olursa olsun; bir işte başarılı olmanın vazgeçilmez ön koşulu, bu işe olumlu niyet ve kabullerle başlamaktır. Bulunduğu durumu doğru kavrayan kişi, bunu olumlu niyet ve kabullerle pekiştirdiğinde önemli bir başlangıç kazanımını elde etmiş demektir.
İnsan ve Yapı
Örneğin bir konut üretilirken, ilk işlerden birisi olarak yapının temelleri yapılır. Bir yapı için en önemli parçalardan birisi olan temeller, toprak altında kalmakla birlikte; yapının yaşamı boyunca ona destek veren ve onun ayakta kalmasını sağlayan önemli unsurlar olarak var olmaya devam ederler. Yapının temeli; bir kapı, bir pencere, bir mobilya gibi göze görünmez; ama toprağın altında görevlerini yapmaya devam ederler. Kişinin bilinçaltı da, bir yapının temeli gibidir. Kendisiyle ilgili konularda başarılı olmak isteyen insan, öncelikle başarı –mutluluk ve iyilik– düşüncesini kendine kodlamak zorundadır. (Kodlamalı mı?) Böylece yeterince özümsenmiş olan başarı düşüncesi de bilinçaltında sürekli var olarak kişiyi doğru yönlendirmeye ve teşvik etmeye devam eder. (Eder mi? Bunu tartışmalı.)
Kimi zaman bazı arkadaşlarınızla konuşmalarınızın, nasıl da hızla bireysel olumsuzlamalara savrulduğuna hayret edersiniz. Bu tür kişiler, sıklıkla kendi şanssızlıklarından, yaşam koşullarının getirdiği kısıtlamalardan, beğenmedikleri beden özelliklerinden ve olumsuz buldukları zihinsel ve duygusal niteliklerinden –özetle kendilerinden– şikâyet ederler. Daha başlarken; kendine olumsuz ve kötümser bakan bir kişinin, başarı şansı yüksek değildir. Kendine verdiği emeğin katkılarıyla başarıyı ve geleceği yakalamak isteyen kişi, öncelikle kendi hakkındaki olumsuzlamalarını değişim ve dönüşüm sevinciyle değiştirmelidir. Gelecek, kötümserliğin ve olumsuzlamaların üzerine kurulamaz. İnsanın maddi ve ruhsal boyutları birbirine aynadır. Birbirinin enerji kaynağıdır da…