Bire Kırk Veren Saygı…
Gürcan Banger
Lise yıllarımda André Gide’i ne çok okumuştum! O zamanın Varlık Yayınları’nın sarı kapaklı küçük boy kitapları içinde André Gide adıyla ne basıldıysa büyük bir ilgi ve merakla -deyim yerindeyse- adeta yutmuştum. 1896-1951 yılları arasında yaşamış bu Nobel ödüllü Fransız yazar “Sevmek insanların birbirlerine bakmaları değildir. Birlikte aynı yöne bakmalarıdır” der. Saygı dediğimiz de insanların birbirlerine aynı gözle bakmaları olabilir mi?
İnsan Tartmak
İnsan, insanla tartılır mı? İnsan ne terazi kefesinde mal olur ne de diğer kefede dirhem… Eğer insanı insanla tartacak bir terazi olsa neler olurdu, düşünebiliyor musunuz? Örneğin malı mülkü çok olanı, az olandan değerli bulmamız gerekebilirdi. Çok okumuş veya çok bilgili olanı, az okuyabilmiş olandan insan olarak daha makbul bulmamız gibi adil olmayan bir durum ortaya çıkardı. İyi konuşanı, belagati daha düşük olandan daha kıymetli bulabilir miyiz?
Yaşam, bir öncelikler manzumesi… Her bireyin ortaya çıktığı şartlardan ve kendinden kaynaklanan öncelikleri var. Bazı insanlar önceliklerini okumaya, öğrenmeye ve bu birikimlerini başkalarına aktarmaya ayırıyorlar zamanlarını… Bazıları ise küçük yaşta para kazanmanın derdine düşüyorlar. Başarılı bir eğitim süreci yaşamış olanla önceliğini para kazanmaya vermiş olanı birbiri ile kıyaslayabilir miyiz?
İnsanlar olarak doğuştan gelen yeteneklerimiz ve bedensel özelliklerimiz de çok farklı. Bedensel olarak avantajlı doğanlarımız olduğu gibi, kimilerimizin bazı fiziksel engelleri olabiliyor. Renkli gözlü olan birisini, fiziksel engeli olan bir başka insandan daha değerli bulabilir miyiz?
Şanssızlar Var mı?
Dar, kısıtlı ve açılımları olmayan bir çevrede doğan çocuğun kabahati nedir ki? Yaşadığı çevredeki eğitim imkânları daha dar olan insanlar, eğitim konusunda daha ileri fırsatları yakalamakta daha az ‘şanslı’ oluyorlar. Geçim sıkıntısı çeken bir ailenin ağır şartlarını kırarak başarıya ulaşmak hiç de kolay olmuyor. Ağır koşullar altında sınırlı gelişme gösterebilmiş bir kişiyi, bir eli yağda diğeri balda yetişmiş bir kişiden daha az kıymetli gösterebilir miyiz?
Sosyal kuralların ve ahlakın varlığı, bu tür konularda hata yapmamak içindir. Toplumun bilgelerinin özdeyişleri, insancıl ölçeğin kaçırılmaması gereğine dikkat çekerler. Başka insanları değerlendirirken kantarın topuzu kaçtığında; saygısızlığın ve kabalığın boyutunun nerelere varacağı hiç belli olmaz.
Bu nedenle konuşmalarımızda ve yazılarımızda başka insanlar hakkında yorumlar yaparken, saygı sınırını aşmamaya özel bir önem vermemiz gerekir. Kişi, bu tür değerlendirme ve yorum durumlarında; benzeri bir yargıya kendisinin muhatap olduğunda nasıl karşılayacağını düşünmeli önce. Bildiğiniz atasözü, “İğneyi kendine, çuvaldızı başkasına batır” der.
Eleştiri Hakkı
Eleştiri hakkı, çalışmaktan doğar. Eleştirirken ve yorum yaparken, “Hocanın dediğini yap, yaptığını yapma” konumuna düşmemek gerekir. Başkaları hakkında ağızdan çıkan her söz veya klavyeden tuşlanan sözcük, bir günah ya da sevap oluşturur.
Başkasını eleştirirken kişinin verdiği ileti, “Ben seni eleştiriyorum ama senden gelebilecek olan eleştiriyi de açığım” demektir. Eleştirinin dozunun aşılıp saygısızlık noktasına geldiğinde de; bu yaklaşımın hâlâ geçerli olmaya devam edebileceğini unutmamak gerekir. Saygısızlık eken, saygısızlık biçer.
Hoş… çok hoş… Soba üstünde; kızartılan ekmeğin, pişen kestanenin kokusunu burnumda, güğümden taşıp harın üstünde top top olup tıslayıp buharlaşan su zerreciklerinin cıvıltısını, akşam oturmalarında beyli hanımlı muhabbetlerini kulaklarımda… girip çıkan olunca bacağıma gelen ayazı hissetim her nedense…Komşuluk hakkından mı? Mahallelikten mi? Adamlıktan mı? nasibi ömrü tükeniyor aynı gök kubbenin çocuklarının…