Birlikte Yola Çıkmak

Birlikte Yola Çıkmak

Gürcan Banger

Bir başkası ile dayanışma içinde olmak sözüyle bir yola çıkıyorsun. Hiç kuşkusuz; yol boyunca engeller, darboğazlar, sıkıntılar ve problemler olacak. Özellikle birkaç adım veya zaman sonrasını göremiyorsan sürekli meydan okumalarla karşılaşmanız çok olağan bir durumdur. Hatta hatalar yapmak, yaşanan sorunlar karşısında duygusal olarak zorluklar ve düşüşleri, motivasyon yıpranmalarını deneyimlemek daha baştan bilinen ve benimsenmiş hallerdir. Önemli ve insanca olan, bir zorluk karşısında başın öne eğildiğinde buna karşı direnmeyi başarmak ve yola devam edebilmektir. Eğer aklımıza ilk gelen, şu veya bu nedenle korkarak kaçmak ise kendi yaşamımızı ve varoluşumuzu deneyimlemiş olmanın iddiası ve erdemi nerede kalır? En düşük bilinç düzeyinde olan herhangi bir canlı da zorluk karşısında önce kaçmayı düşünmez mi? İnsanı farklılaştıran, hata yapma riskini de kabul ederek yaşamak için mücadele etmek değil mi? Öyleyse mücadele neden daha yolun başında bırakılır? Hata yapma ihtimali yola çıkıştaki dayanışmacı amacı mı yok ediyor?

… mücadele neden daha yolun başında bırakılır? Hata yapma ihtimali yola çıkıştaki dayanışmacı amacı mı yok ediyor?

İnsanın yaşamı öğrenmekte kullandığı en temel tekniklerden birisi karşılaştırmadır. Karşılaştırma ise sıfır noktası olarak kabul edilen bir referansa göre yapılır. Örneğin bizden yaşlı insanları anne veya babamızla karşılaştırarak öğrenmeye çalışırız. İlk kez ziyaret ettiğimiz bir kenti, yaşadığımız yerleşimle karşılaştırarak algılamayı deneriz. Bir arkadaşımızın davranışını, öyle bir durumda kendimizin ne yapacağını düşünüp kendi davranış modelimizi referans alarak kavrarız. İnsanın karşılaştırarak öğrenme özelliği, içinde bir ‘görelilik’ unsuru taşır: Neye, nereye veya kime göre gibi… Eğer yaşamı kavrarken, göreliliği bir başkasına göre kurarsak (bir başka deyişle; bir başka insanı referans alırsak); tüm değerlendirme ve anlamlandırma modelimiz, o insana göre ayarlanmış olur. Hiç kuşkusuz; hangi referans noktasını kullanırsak kullanalım, bakış açımızın içinde her zaman bir ‘kendimize görelilik’ ruhu vardır. Ama dış çevreden soyutlanarak özellikle kendimizi referans olarak kabul ettiğimizde; bu durum, bazı hatalar yapmamıza neden olabiliyor.

Kendini yetiştirmiş ve yaşamdan doğru dersler çıkarmış bir kişinin, zaman zaman tümüyle kendi değer ve ilkelerine göre davranmasında yanlış bir yan görülmeyebilir. Ama yaşamdan kendisini soyutlamış ve tümüyle kendi içine dönmüş bir bireyin kendi hayalleri ve yanılsamaları içinde boğulması son derece beklenen bir durumdur. Bizi ‘kendimize takılıp kalmaktan’ kurtaran, çoğu zaman yaşamın kendisidir. Eğer okumayı becerirsek; yaşam, daima bize ‘iyi’ dersler sunar. Onun derslerini okuma konusunda özürlü olduğumuzda ise dersin acılarla bezenmiş olarak bize sunulması hiç şaşırtıcı olmaz. Yaşamımızdaki başarılardan ve kötü sonuçlardan doğru dersleri alırsak, bu gelecekte daha iyi bir yaşam için bir hazırlık anlamına gelir.

Olayları değerlendirirken kabul ettiğimiz referans değer ve öğretiler nedeniyle hata yapabiliriz. Yaşamda en sık yaptığımız hatalardan bir diğeri ise insanlarla ilgili duygu ve düşüncelerimizdir. Arkadaşımız olarak benimsediğimiz bir kişinin bizi üzen bir davranışına kadar bu ilişkide yaptığımız referans ve görelilik hatalarının farkına varmayabiliriz. O kişiyle ilgili değerlendirme ve anlamlandırma hakkında yanıldığımızı gördüğümüzde ise her zaman gerçek neden konusunda emin olamayabiliriz.

Bir insan hakkında bizi yanıltan nedir? Acaba beni yanıltan o mu? Benimle olan ilişkilerinde olduğundan farklı görünmeye mi çalıştı? Bir maskesi vardı da, ben mi farkına varamadım? Yoksa benim onunla ilgili temel referans olarak kabul ettiğim ‘bende’ mi bir sorun var? Yalnız kendi değer ve ilkelerime saplanıp kaldığım ve onun davranışlarının benim algımdan farklı olduğunu kavramadığım için mi yanıldım?

Bir Latin atasözü, “Yanlış yapmak, insanlar içindir” der. Karmaşık bir dünyada insanın yanlış yapmama şansı yok. Çoğu zaman elimizde de olmuyor. Önemli olan, yapılan yanlışlar karşısında doğru dersleri çıkarabilmek. Bu nedenle kişilerle (arkadaşlarımız ve yakınlarımızla) ilgili hatalarımızın da bir dersten öte bizi üzmemesi gerek. Bir insanla aramızda olan olumsuzluktan çıkarılacak derslerden birisi, bakış açımızın çok fazla kendimize endeksli olup olmadığını kavramaktır. Çünkü bir ilişkinin iyi ya da kötü olduğuna karar vermek için sadece kendimizle yetinmekten öte, başka göstergeler de kullanmamız gerekebilir. Yaşamın pek çok alanında olduğu gibi… Hatalar, geçmişe savrulup geri dönmeyecek biçimde yitirilen çabalar değildir. Dikkatle baktığımızda; her birinin gelecek yaşamımız için bir yapıtaşı olduğunu görebiliriz.

Paylaş:

duyguguncesi hakkında

Gürcan Banger, Eskişehir Maarif Koleji ve ODTÜ mezunu. Elektrik yüksek mühendisi (opsiyonu bilgisayarlı denetim). Business philosopher. Halen iş kültürü, yönetim, yeniden yapılanma, kümelenme, girişimcilik gibi konularda kurumsal danışman, iş ve işletme danışmanı ve eğitmen olarak çalışıyor. Raylı Sistemler Kümelenmesi'nde küme koordinatörü ve bizobiz.net'te proje koordinatörüdür. Düzenli olarak bloglarında ( http://www.duyguguncesi.net ve http://www.bizobiz.net ) yazıyor. Köşe ve dosya yazdığı gazete, dergi ve bloglar var.
Bu yazı Hata, Kişisel gelişim kategorisine gönderilmiş ve , , , , , ile etiketlenmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir