Değer Yaratan Yerel Medya
Gürcan Banger
Yirminci yüzyılın son çeyreğinde iş kültürüne yeni bir kavram yerleşti: Değer. Eğer unu, suyu ve tuzu hamur yapar ve ekmek olacak şekilde pişirirseniz bir değer yaratmış olursunuz. Çünkü ekmek adını verdiğimiz ürün, insanların bir ihtiyacını tatmin eder.
Günlük yaşamımızda içinde yer aldığımız süreçlerin bazıları değer yaratılmasına katkı yapar. Bunlara değere üretimine katkı yapan eylemler diyebiliriz. Değer üretmeyen eylemlerimiz de var. Son olarak; bazı faaliyetlerimiz de var ki, bunları bazı zorunluluklardan dolayı yapıyor ama değer üretimine katkı yapmıyoruz.
Medya ve Değer
Medya insanların haber ve bilgi alma ihtiyaçlarını tatmin eder. Ortada bir ihtiyacın karşılanması söz konusu olduğuna göre; bir değer üretiminden söz edebiliriz. Ama bir sınaî üretim ortamında olduğu gibi her faaliyetin değer üretimine katkı yaptığını da iddia edemeyiz. Hatta bunu medya organlarının kendilerine, bu organların yayınlarının yapılmasındaki bazı faaliyetlere ve bu eylemlerin gerçekleşmesinde yer alan kişilere kadar indirgeyebiliriz. Özetle; her faaliyet değer üretmez.
Çevremizdeki yerel (yazılı ve görsel) medyaya değer açısından baktığımızda değer üretmeyen pek çok unsur ile karşılaşırız. Neden yapıldığı belli olmayan TV programları, gürültü üretmekten öteye geçmeyen radyo kuşakları veya ne amaçlı yazıldığı belli olmayan haber veya yorum yazıları ile çepeçevre sarıldığımızı görürüz. Böyle bir ortamda “Neden?” sorusunun cevabı, muhtemelen söz konusu “yerel medyanın vizyonsuz yönetimi” gerçeği ile karşılaşırız.
Neden Var?
Yerel medya öncelikle misyonu anlamına gelen “Neden Varım?” sorusunu cevaplayabilmelidir. İçeriğini de bu varlık sorusuna verdiği cevaba göre düzenlemek zorundadır. Diğer yandan kendisi için belirlediği misyon ne olursa olsun; müşterisi olan okuyucunun haber, bilgi ve yorum ihtiyaçlarını tatmin edecek bir değer üretimi zinciri kurmalıdır. Sizce bugün çevrenizdeki yerel medya organlarından kaç tanesi “Neden Varım?” sorusuna cevap verebilir?
Konuyu yerel gazeteye indirgeyelim. Bir haber veya köşe yazısı için “Bunun müşterisi (yani okuyucusu) kim?” sorusunun açık ve kabul edilebilir bir cevabı olmalıdır. İlginçtir; pek çok yerel gazeteci kendi gazetesini okumaz. Bir başka deyişle yerel gazeteci kendi gazetesinin müşterisi (yani okuyucusu) değildir. Bunu tanıdığınız bir gazeteciye o gün gazetede yer alan bir haber ya da yorumu sorarak doğrulayabilirsiniz. Habere veya bilgiye ihtiyacı olduğu halde kendi ürününün müşteri olmayan bir üretici düşünebiliyor musunuz?
İzleyici Gerçekleri
Yapılan medya araştırmaları TV ve gazete yayınlarının nüfusun ancak yarısına eriştiğini gösteriyor. TV’lerde kanal ve program bilinçli olarak seçilebilmesine rağmen gazetede durum daha sıkıntılı… Özellikle yerel gazete ancak bulunduğunda okunuyor. Yerel gazete sahibi veya yöneticisi ise bu durumu kabullenmiş ve mevcutla yetinen bir ruh durumu içinde.
Hiç kuşkusuz; başta TV olmak üzere görsel ve işitsel medya yerel gazetenin alanını daraltıyor. Son yıllarda İnternet gazeteciliği, izleyiciler için yeni kolaylıklar sunuyor. Yerel gazeteciliğin bu nedenlerle sıkıntı veya darboğazlar yaşaması normal… Ama bir diğer gerçek var ki; kabahatin büyüğü yerel medya (özelde yerel gazetecilik) sektöründe… Müşterisini anlamayan, dinlemeyen, ona değer aktarmayan, okuyucusuna haber ve bilgi ekseninde çözüm odaklı hizmet sunmayan bir sektörün “bir yağda diğeri balda” olması da beklenemez. Okuyucu, yenilikçi çözümlerle kaliteli yerel gazeteciliğin kendisini bu sığlıktan ve kuraklıktan kurtarmasını bekliyor.