Derinlerdeki Bencillik
Olağan akıl yürütme ile iki konu arasındaki ilişkiyi anlamsız bulabilirsiniz. Ama bu yazıya vesile olan bencillik konusunun bana esin olarak gelişi aklıma takılıveren bir soru ile oldu. Neden bir insana yardımcı olmak için bir vesile aradığınızda o kendisinin size yardımcı olmak zorunda kalacağı gibi bir kaygıya kapılır? Bir insana zayıf, eksikli veya sorunlu yönlerini onun ‘gözüne sokmadan’ yardımcı olmak istiyorsunuz. Belli bir zaman dilimini birlikte geçireceksiniz; o konuşacak, kafasındakileri anlatacak, paylaşacak; siz sabırla ve genelde yorum yapmadan dinleyeceksiniz. İletişim hem paylaşımdır hem de insanın kendisini görmesi için ayna fonksiyonunu yerine getirir. İletişim yapabilmeyi başardığımızda genel olarak kendimizi daha ‘iyi’ hissederiz.
Buraya kadar olağan dışı bir şey yok. Ama bu anlatılan, ‘sizin’ bakış açınız… Böyle bir iletişim teklifini kabul etmekte zorlanan karşı taraf söz konusu olduğunda ise ortada bir ‘farklı durum’ var demektir. Siz arkadaşlık, yardım ve paylaşım açısından baktığınız halde onun sizinle ilgili algısında bir ‘farklılık’ olabilir. Muhtemelen aradığı başka bir ‘şey’ var ve sizin teklifiniz onun ‘öz çıkar ve beklentileri’ ile çakışmıyor. Dolayısıyla ortada paylaşım anlamına gelecek bir arkadaşlık da yok demektir. O, sadece kendi öz beklenti ve çıkarlarına odaklanmak istiyor. Tam bu noktada aklıma ikinci bir soru geliyor: Kendi öz çıkar ve beklentilerine odaklanarak paylaşımı reddetmenin derinliklerdeki bencillik ile ilgisi olabilir mi? Öyleyse derinlerdeki bencillik nedir?
Bencillik
Bencillik, ‘okul okumakla’ tedavi olan bir hastalık değil. Aklımda bu cümle dolaşırken Jane Austen’in 1914’te yazdığı “Mansfield Park” isimli romanında geçen bir başka cümle ile karşılaşmıştım. “Bencillik affedilmelidir” diyor Austen ve ekliyor: “Çünkü hiç iyileşme ümidi yok.” Hangisi diğerini çağrıştırıyor kestiremedim, ama bencillik deyince peşinden aklıma sevgi kavramı geliyor. İnsanın yaşamı boyunca aramaktan vazgeçmediği ihtiyaçlarından birisi sevgidir. Sevme ve sevilme, insanı temel ihtiyaçlarından farklılaştırarak dünyevi yaşamda ayrı bir yere koyuyor. İnsan, sevgi ile farklılaşıyor. Acaba ‘gerçek sevgi’ olmayınca paylaşım da olmuyor mu?
“Bencillik affedilmelidir. Çünkü hiç iyileşme ümidi yok.” Jane Austen
Gerçek sevginin önemi, değeri ve anlamı konusunda hiçbirimizin kuşkusu olamaz. Ama sevginin yalnızlaştırıcı etkisini de kabul etmek kolay değil. Paylaştıkça büyüyen bir duygu olan sevginin bir bencillik aracı haline dönüşmesi karşımızda çözülmesi gereken bir problem olarak duruyor. Sevgi, insanın yaşamını zenginleştirmelidir. Ama bir duygusal ilişki içine girdikten sonra kişinin çevresi ile olan paylaşımı daralıyorsa, bu durumda sevginin zenginleştirici katkısı yitiriliyor demektir. Eğer böyle bir durumun oluştuğunu hissediyorsanız ya da bir duygusal ilişkinin sizi sınırladığı konusunda uyarılar alıyorsanız, geçmişte aradığınızın gerçekte anlamda sevgi ya da aşk olduğundan kuşku duymaya başlamalısınız.
Bencil, her yerde ve her şart altında yalnızdır.