Doğu, Batı ve Siyaset
Gürcan Banger
Samuel P. Huntington’ın 1996’da yayınlanan “Medeniyetler Çatışması”, konjonktüre de uygunluğu nedeniyle Batı ve Doğu entelektüelleri arasında ciddi tartışmaların nesnesi oldu. Böyle bir çatışmanın varlığı tartışmasını bir yana bırakırsak; inanç olarak Hıristiyan ve Müslüman eksenli toplumlarda gerçekten iki farklı paradigmanın varlığından söz etmek mümkün. Batının Hıristiyanlığı kapitalizme eklemlemiş ama özel girişime geniş alanlar bırakan bakış açısı ile Doğunun devleti odak alan ve İslami yaşamı toplumun tamamına giydirmeyi hedefleyen yaklaşımı çok farklı… Böyle bir tasnif yapıldığında Batının siyaset modeli ile Doğunun siyasal İslam eksenli toplumunu yönetmekte sorunlar çıkıyor. Bu tespitimi bir gelecek senaryosu veya tasarımı olarak değil, ama bu ülkede siyaset konuşurken dikkate almamız gereken bir mevcut durum olarak söylüyorum. (Hiç kuşkusuz; bu Doğu-Batı konusu daha ayrıntılı bir tartışma gerektiriyor.)
Siyaset
Siyasetin ana fikri, insana ve topluma hizmettir; bu nedenle her ikisinin de talep ve beklentilerinin iyi bilinmesi gerekir. Toplumun talep ve beklentilerine yönelik arayış içine girildiğinde ise; öncelikle sosyal ve ekonomik tercihleri belirleyen faktörler üzerinde durulmalı.
Bizim siyasal kültürümüz, siyah ve beyaz üzerine kurulmuştur. Bu nedenle siyasetin farklı kanatları -örneğin değişik düşünce grupları veya farklı siyasal partiler- birbirlerini yok ederek başarı kazanmaya çalışırlar. Buna benzer biçimde, toplumu parçalara bölerek “biz ve ötekiler” anlayışını yaratmaya çalışan pek çok kesimin siyaset alanında da var olduğunu gözlüyoruz. Özellikle devlet veya inanç şeklinde otoriter tek merkezli sistemler vatandaşları “biz veya öteki” olarak tasnif olmaya zorlarlar. Ya siyasal iktidara biat edeceksin ya da karşısında olacaksın. İktidarın her faaliyetini kayıtsız şartsız onaylamıyorsan bu durumda “karşısın” demektir. Bazı uygulamaları onayladığında ise toplumun muhalefeti için “öteki” olmaya başlarsın. Çünkü siyah veya beyaz üzerine kurulmuş bakış açısı kolaydır; insanın kafasını çalıştırmasını gerektirmez.
Demokrasi ve Liyakat
Demokrasinin özünün, sadece çoğulculuktan değil; farklı eğilimlerin uzlaşısından (pek çok durumda ortak paydadan) mayalandığı asla unutulmamalı. Bu çerçevede gelişmesini ümit ettiğimiz toplumsal mutabakat, aynı zamanda demokrasinin kurumsallaşması ve iyi işlemesi bakımından da önemlidir. Özellikle, halkın tercihlerinin iktidara taşınmasında rol alan siyasi partilerin ve yöneticilerinin, etik değer anlayışına özel önem vermeleri, buna uygun örnek nitelikte tavır ve davranışlar sergilemeleri beklenir. Ama yerel partilerimizdeki iç çekişme ve çatışma düzeyine baktığımızda; kendi içlerinde bile anlaşamayan siyasilerin, farklı düşünce grupları veya siyasi partiler olarak anlaşmaları pek mümkün görülmüyor. En azında; kısa vadede bu yönlü bir umut ışığı olduğunu söyleyemeyiz.
Sivil veya siyasi; örgütlerimizde uzlaşma yerine çatışma kültürünün yerleşmiş olması, sosyal ortamlara ait bir durum değildir. Genelde aile, iş veya okul ortamlarında da hiç farklı davranmıyoruz. Bu sorunumuzu uzlaşma yönünde aşmak için de, fazla bir çabamız olduğunu söylemek mümkün değil. Eğitim anlayışını, siyaset yapma modelinin bir parçası haline getirememiş örgütlerimizle, durumun daha farklı olmasını da beklemiyorum doğrusu.
Siyaset, toplumun geleceği konusunda söz sahipliğine ve temsilciliğine talip olmak anlamına gelir. Sıradan işleri yerine getirebilmek için bile, uzun süreli eğitimler görmek gerektiğine göre; siyasal eğitimin de politik örgütlerin doğal bir parçası olması gerekir. Hem sivil hem de siyasal örgütlerimizde “okumuş olmak”, pek sevilmeyen ya da tercih nedeni olmayan özellikler arasında yer alır. Eğitim özürlü siyasetçiler topluluğunun yaptığı da bugünkü durumu ortaya çıkarıyor. Çoğu zaman rantçı taleplerin yerine gelmesi, siyaset makamından beklentileri olanlar için yeterli oluyor; bu durumda da eğitimin, deneyimin, birikimin gerektiği liyakat (meritokrasi) sistemine de ihtiyaç kalmıyor. Kaliteli olanı talep etmeyen bir topluluk, yönetimin her türlüsüne müstahaktır.