Duygusal Anlamlar İçeren İlişki

Duygusal Anlamlar İçeren İlişki

Gürcan Banger

Son günlerde okuduğum, ilgimi çeken aformizmalardan birisi olarak; felsefeci Ludwig Wittgenstein (1889-1951) “Felsefe, dil aracılığı ile aklımızın büyülenmesine karşı bir mücadeledir” der. Dil yaşamla ilişki ve iletişim kurmamızın araçlarından birisidir. Bir başkası ile ilişki, bir yakınlık kurabilmenin anahtar sözcüğü iletişimdir. İnsanın insanla –hatta insanın diğer canlılarla– iletişimi zor sanattır. Bir ilişkide “yarısı dolu bardağın ne zaman dolu, ne zaman boş olduğunu” doğru öngörebilmek gerekir. Hele ki, ilgilendiğiniz kişi ‘zor’ –ki burada zor’un tanımlanmaya ihtiyacı var– bir insan ise… Sadece kendimize bakarak, kendi taleplerimiz üzerinde yoğunlaşarak bir yakın ve sağlıklı ilişki kuramayız. Kendimize, ilgilendiğimiz insana ve talep ettiğimiz ilişkiye objektif bakabilmeyi bilmemiz gerekir.

Bir ilişkide talepleriniz, istekleriniz bazen korkular yaratır. Karşınızdaki insanın sizden uzaklaşmasına neden olur. Böyle bir durumda uygun yaklaşımlar sergilenmezse ilişkinin geleceği korkulara göre yönlenmeye başlar. Korkular sağlıksız bir ilişkinin işaretidir. Yakınlığı istemek yetmez; yakınlık için doğru zamanın ve uygun koşulların oluşması gerekir. Bir ilişkide istemek gibi istememek de sağlıksızlığın ve ümitsizliğin nedenleri arasında olabilir. Bizden talep edilen, ama olmasını istemediğimiz konularda öncelikle açık ve saydam olabilmeliyiz. Karşımızdaki insanın tutum ve davranışlarımızı anlamakta zorluk çekmesi kadar yıpratıcı bir durum olamaz. Eğer bize yöneltilen isteği yerine getirmekte kendimizi yönetip yönlendiremiyorsak, en azından bu durumu açıklayan bir yaklaşım içinde olmamız gerekir.

Her insan kendisi ile ilgilenilmesinden hoşlanır. İlgi görmek, kişide kendisine özel bir anlam verildiği duygusunu oluşturur. Beğendiklerimizi elde etmek isteriz. İlgilendiğimiz insanın da ‘bize ait’ olduğunu hissetmek çok olağan bir duygudur. İlgilendiğimiz insan için ‘elde edilme’ duygusu, ilişkinin başlangıç aşamalarında ilginç olabilir. Ama bu yönlü verilen emeğin bir süre sonra sıkıcı ve uzaklaştırıcı olabileceğini de bilmek gerekir. Bazı insanlar kendi üzerlerine fazlaca düşülmesinden hoşlanmazlar, kendileri ile paylaşabildikleri özel zamanları olsun isterler. Sağlıklı bir ilişki, öncelikle ve vazgeçilmez biçimde düşünsel ve duygusal yönden tatmin eden bir ilişki demektir. Sağlıklı bir ilişki, insanın yaşamına olumlu yönde katkılar yapan, yaşam sürecinde onu ruhsal olarak destekleyen bir ilişki demektir. Hâlbuki sağlıklı bir ilişki kurabilmek için doğru iletişim kurabilmek gerekir. Doğru iletişimin iki ana amacı var: Anlamak ve anlatabilmek… Bir başka deyişle; anlamak ve anlaşılmak… Buna amaçları olan iletişim de diyebiliriz. İletişimde temel ilke, öncelikle iyi niyet olmalıdır. Buna karşılıklı olarak anlamak ve anlaşılmak üzere olumlu yakınlaşmak diyebiliriz. Tehdit mesajı içeren iletişim içerikli yakınlaşmanın karşılıklı olarak kapıların kapanmasına neden olacağı açıktır.

Herkes iç dünyasını önce kendine saklamak ister. Daha ilk adımda karşımızdakine tümüyle açılmayı istemeyebiliriz. Bu, son derece olağandır. Ama açık, saydam ve anlaşılır olmaya da niyetli ve hazır olmalıyız. Bir iletişimin, dolayısıyla bir ilişkinin açık ve saydam olmasından, bunun karşılıklı güven yaratmasından daha keyifli ne olabilir ki… Güven, tüm birlikteliklerin ana eksenlerinden birisidir. Bir ilişkiyi doğru değerlendirmek için önce karşılıklı beklentileriniz olup olmadığını doğru kavramalısınız. Daha sonra karşılıklı güven ortamının oluşup oluşmadığından objektif olarak emin olmalısınız. Bu iki koşul sağlanmadan gerçek bir ilişkiden söz etmek zordur. Bir ilişkide bir diğer sihirli kavram karşılıklı saygı olmalıdır. Bilgiye saygı, deneyime saygı, emeğe saygı, insana saygı diye çeşitleyebiliriz. Eğer bir ilişki temelli iletişimi saygı ikliminde yapılmıyorsa ortada ciddi bir sorun var demektir. Saygı, önemli kişilik değerlerinden birisidir ve kısa zamanda öğrenilmesi zordur. Bir ilişkinin tarafı olarak benimsediğimiz ‘saygı sorunlu’ bir kişiyi, değiştirmek kolay olmadığından ‘kaybetmek’ bazen daha hayırlı olabilir. Saygı vazgeçilmezdir.

“Felsefe, dil aracılığı ile aklımızın büyülenmesine karşı bir mücadeledir” Wittgenstein

Hoşgörü, başarılması zor –‘sınırsız af’ ile karıştırmamamız gereken– bir bilgelik özelliğidir. Hoşgörü niteliği ile donanmış insanların bir ilişkide çok daha başarılı olabilecekleri kanaatindeyim. Bir de empati var; kendini başkasının yerine koyabilme özelliği, yaşamı doğru sindirmiş insanların güzel bir özelliği, sağlıklı bir ilişkide paylaşılması gerekli özelliklerden bir diğeri… Düşük hoşgörü topluluklarında insanlar, kolaylıkla birbirlerini kategorize ederler. Birbirleri hakkında kolayca yargılara varırlar. Ön yargılı olmak, karşımızdakini anlamamak için ‘ideal’ bir başlama yoludur. Böylece daha baştan iletişim kanalları tıkanmış olur. Bir ilişkiye başlarken ilk yapmamız gereken, hem karşımızdaki insan hem de kendimiz hakkındaki ön yargılardan sıyrılmayı bilmektir. Bunu yapmadığımızda onu anlamak ve onun bizi anlaması bir hayalden öteye geçmeyecektir. Karşımızdakini anlamanın devamında onunla ilgili bazı sorumlulukları yüklenmek gelir. Bir ilişki gönüllü olarak başlayabilir; ama gönüllü başlayan birliktelik, hemen devamında sorumlu birliktelik olarak devam etmelidir.

Hiç kuşkusuz; daha önce elini sıcak sobaya değmiş olanlarımız var. Eğer geçmişte olumsuz bir ilişki yaşamış isek ikinci kez girişimde bulunurken geçmişin acı izlerini silebilmek gerekir. Bu bağlamda size söyleyebileceğim yaklaşım, yaşamınızın öncelikle size ait olduğu ve deneyerek veya denemeyi düşünmeden kaybettiklerinizin de sizin kayıplarınız olduğudur. Tüm beklenmedik ihtimallere rağmen güneş doğudan doğmakta ve yaşam devam etmektedir. Yitirdiğimiz anları geri kazanmak mümkün değildir. Yaşayabileceğimiz anı, geleceğe depolamanın mümkün olmadığı gibi…

Paylaş:

duyguguncesi hakkında

Gürcan Banger, Eskişehir Maarif Koleji ve ODTÜ mezunu. Elektrik yüksek mühendisi (opsiyonu bilgisayarlı denetim). Business philosopher. Halen iş kültürü, yönetim, yeniden yapılanma, kümelenme, girişimcilik gibi konularda kurumsal danışman, iş ve işletme danışmanı ve eğitmen olarak çalışıyor. Raylı Sistemler Kümelenmesi'nde küme koordinatörü ve bizobiz.net'te proje koordinatörüdür. Düzenli olarak bloglarında ( http://www.duyguguncesi.net ve http://www.bizobiz.net ) yazıyor. Köşe ve dosya yazdığı gazete, dergi ve bloglar var.
Bu yazı Anlam, Duygusallık, İletişim, İlişki kategorisine gönderilmiş ve , , , , , , , , , , , , , ile etiketlenmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir