Duygusal Cesaret Üzerine Aforizmalar – 1

Gürcan Banger

BİR: İnsan, yaşamın duygusal sahnesinde cesur olabilmeyi bilmeli. Pek çok durumda duygularımızı ifade etmeye korkarız. Duygularımızın ciddiye alınmama olasılığı iyiden iyiye içimize dönüp adeta ‘sinmemize’ neden olur. Duygularımızı ifade edip etmeme arasındaki o ikircikli ortamda kendimize ne dehşetli sorular sorarız: “Duygularımı belli ettiğim halde ya reddedilirsem?”, “Ya ailemin, arkadaşlarımın önünde küçük düşersem?”, “Ya dedikodu malzemesi olursam?”, “Mevcut sosyal konumumu risk edersem?” Bu korkuların ve içe kapanmanın ödülü ise kaçan duygusal fırsatlardır. Sessizce bir duygu selinin, görkemli bir birlikteliğin yaşamımıza teğet yaparak belirsizliğe doğru akıp gittiğini hüzünle izleriz. Küçük düşme korkularımız nedeniyle duygusal bir fırsata el uzatma cesaretini gösteremeyiz bir türlü. Doğmadan ya da erkenden ölmüş sevgiler mezarlığına yazısız bir taş da bizim için dikilir.

İKİ: Korkuların, duyguların ifadesine mahpushane olması bir eski hikâyedir. Kökleri yaşam deneyimimizin, dolayısıyla ruhumuzun derinliklerindedir. Çocukluğumuza yapabileceğimiz bir akıl yolculuğunda duygusal korkaklığımızın ayak izlerini görmek pek ala mümkündür.

ÜÇ: “Sevgi, cesaret işidir” sözü ile kastedilen, çoğu durumda bir ‘gözü karalık’ ya da ‘duygusal kahramanlık’ beklentisidir. Kanımca bir duygusal ilişkide cesaret, karşılıklı olarak gerçekleri görme konusunda akıllı, ısrarlı, açık ve içten olmaktır. Böyle bakıldığında; gerçeklerle yüzleşebilecek cesurlar, kaderi teslim alırlar.

DÖRT: Riskleri üstlenmeden ve muhtemel tehlikeyi göze almadan kazanmak neredeyse imkânsız denecek kadar ihtimal dışıdır. İşte bu nedenle “Kazanmak, kaybetmenin ortağıdır” denir. Bu gerçeklik, sadece maddi kazanç ve kayıplara değil; aynı zamanda duygusal ilişkiler gibi insan faaliyetlerine de aittir. Duygularını risk etmeyen, yakalamak istediği gönül hoşluğunu bir kazanç olarak hanesine yazamaz.

BEŞ: Bir duygusal ilişkide cesaret; karşılıklı olarak gerçekleri görme konusunda akıllı, ısrarlı, açık ve içten olmaktır. Ancak korkaklar, kendilerini saklayarak ve risk almaktan çekinerek mutlu olmaya çalışırlar. Böyle bakıldığında; gerçeklerle yüzleşebilecek cesurlar, kaderi teslim alırlar. Korkaklar ise kendilerini kamufle edip olumsuz bir geleceğe teslim olurlar.

ALTI: Sevgi cesaretle ilgilidir, ama bir kahramanlık hikâyesi değildir. Sevgide cesareti bir masal kahramanı niteliği olarak anlamamak gerekir. Sevgi; bir emek, iyi niyet, yaşayan ve gelişen süreklilik öyküsü olmalıdır. Sevgi paylaşılarak çoğalır.

YEDİ: Anlaşılıyor ki yaşam, bir anlam ve değerler alışverişi. Başka insanları anlamlandırırsak yaşamımızı zenginleştiriyor, karşılığında anlamlar ediniyoruz. Değer verip değer alıyoruz. Böyle olduğunda da sen veya ben olmaktan kurtulup biz olmaya başlıyoruz. “Ben – sen – biz” üçlemesini duygusal cesaret ile ilişkilendirilebilirim: “Aşk senin hakkında hemen her şeyi bilsem de gene de seni sevmektir. Çünkü hak ettiğimizi düşündüğümüz duygusal ilişkiyi aşk olarak tanımlarız.

SEKİZ: Sevgi iki tarafın olduğu bir ilişkidir. Sevgi, paylaşımın vazgeçilmez olduğu bir ilişkidir. Sözcükleri esirgemek, sevginin beslendiği paylaşım kanallarını yok etmekle eşdeğerdir. Paylaşım fikrini unutarak sevgiyi kendi başlarına yaşamak isteyen kişiler, yalnız kalma riskini akıllarında tutmalıdırlar. Sözcükler sevginin büyülü iksiridir. Yaratıcılık, cesaret ve duygularla yüklenmiş paylaşılan sözcükler, sevgiyi sıradanlaşmaktan alıkoyar.

DOKUZ: Yalnızlık, paylaşılabilir bir duygu değildir; paylaşılabilse adı yalnızlık olmaz. İçe dönüp baktığımızda; yalnız olmaktan utandığımız, başkalarına ifade etmeye cesaret edemediğimiz dönemler bile olur. Ancak yaşam deneyimimiz arttıkça, yalnızlığın pek çok insanın ortak özelliği olduğunu hayretle fark ederiz. Değişik mekânlarda bir kalabalık olarak bulunduğumuz halde, topluluğumuzun gerçekte tek tek yalnızların toplamı olduğunu kavrarız.

(Devamı var)
Paylaş:

duyguguncesi hakkında

GÜRCAN BANGER, Eskişehir Maarif Koleji ve ODTÜ Elektrik Mühendisliği Bölümü mezunudur. Aynı bölümde yüksek lisans çalışması yaptı. Elektrik yüksek mühendisi. Kamuda mühendislik hizmetleri yapmanın yanında bilişim donanımı ve yazılımı, elektronik, eğitim sektörlerinde işletmeler kurdu, yönetti. Meslek odası ve sivil toplum kuruluşlarında yöneticilik yaptı. 2005’ten bu yana bazı büyük sanayi şirketleri de dâhil olmak üzere çeşitli kuruluşlarda iş kültürü, yönetim, yeniden yapılanma, kümelenme, girişimcilik, stratejik planlama, Endüstri 4.0 gibi konularda kurumsal danışman, iş ve işletme danışmanı ve eğitmen olarak hizmet sunuyor. Üniversitelerde kısmi zamanlı ders veriyor. Halen Raylı Sistemler Kümelenmesi'nde küme koordinatörü ve bizobiz.net danışmanlık ve eğitim firmasında proje koordinatörüdür. Kendini “business philosopher” olarak tanımlıyor. Düzenli olarak bloglarında (http://www.duyguguncesi.net ve http://www.bizobiz.net) yazıyor. Değişik konularda yayınlanmış kitapları var. Çeşitli gazete, dergi ve bloglarda yazıları yayınlanıyor.
Bu yazı Aforizmalar, Aşk, Cesaret, Duygusallık, İlişki, Korku, Sevgi kategorisine gönderilmiş ve , , , , , , , , ile etiketlenmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir