Endüstri 4.0 ve İş Gücünün Dönüşümü – 1
Gürcan Banger
19’uncu yüzyılda Birinci Sanayi Devrimi su ve buhar gücünün yaşama uygulanması ile yükseldi. 20’inci yüzyılın başlarında İkinci Sanayi Devrimi’nin odak noktasından elektrik enerjisi vardı. İkinci Dünya Savaşı sonrasında bilgisayarlar ve otomasyon Üçüncü Sanayi Devrimi’nin özünü oluşturdu. Her üç devrimde de birer teknolojinin önde oluşu dikkat çekicidir. Dördüncü Sanayi Devrimi olarak tartışılan bu dönemde birden fazla sayıda teknolojinin birbirine eklemlenerek yeni ve karmaşık kombinler oluşturduğunu görüyoruz. Bu çoklu teknolojik etkileşim, buzdağının suyun altında kalan bölümü konusunda farklı tartışmalara yol açıyor. Bu erken sürecin bir sosyo-ekonomik devrim mi, yoksa teknolojik evrimleşme mi olduğunu tartışanlar var. Sanırım; küresel ölçekli, hızlı ve yoğun değişim süreci, pek çok başka kavram ve kurumda olduğu gibi devrim ve evrim tanımlamalarımızı da gözden geçirmeye zorluyor bizi.
Önümüzde akıllı ve iletişebilir makineler ve ürünler, akıllı fabrikalar, kişiselleştirilmiş üretim, eski ve yeni sistemlerin birlikte çalışması, standartlar, güvenlik, dönüşümün nasıl gerçekleşeceği, iş gücü-teknoloji ödünleşmesi, iş gücünün yeni becerileri, sanayinin geri göçü, ışıksız fabrikalar gibi tartışılması gereken pek çok konu var.
Tüm gelişmiş ekonomilerin yeni duruma adapte olmak için stratejik hazırlıklar içinde olduğu bir dönemde neler yapmamız gerekiyor? Bu süreçten ekonomimiz, işletmelerimiz, üniversitelerimiz, eğitim-öğretim sistemimiz, teknoparklarımız, ar-ge ve inovasyon kuruluşlarımız nasıl etkilenecek?
Bir gözlemimi iletmek isterim. Endüstri 4.0’ı eksen alan ve küresel değişimi anlatmaya çalışan bir sunumu farklı ortamlarda farklı topluluklarla paylaşmıştım. İlginç biçimde tümünde edindiğim izlenim, insanların bu yeni konjonktürü korku, gerginlik ve tedirginlikle karşıladıkları yönünde oldu. Hâlbuki bu olumsuz duygu ve düşünceleri yok edecek olan bilgidir. Gecikmeden bilgi yoluna çıkmak ve hazırlanmak gerekiyor. Bilgiden söz ettiğimizde teknolojik gelişmelerin eğitim-öğretim sistemlerine olması muhtemel etkileriyle, mevcut ve yeni iş gücünün yeni dönemin şartlarına hazır hale gelmesi gibi bir önemli görevle karşı karşıya geliyoruz. İşletmeleri dönüştürürken yeni teknolojilerinde gerektirdiği yeni insan gücünü hazırlamak ve mevcut olanı yeni bilgi ve becerilerle donatmak zorundayız.
Endüstri 4.0; bilişim, iletişim, İnternet, otomasyon, veri toplama ve yayma teknolojilerinin yeni üretim olanakları ile entegrasyonu anlamına geliyor. Büyük ooranda fiziksel yapılardan oluşan tedarik zincirlerinin sanala sistemlerle ve İnternet’le eklemlenmesini ifade ediyor. Farklı ülkelerde Endüstri 4.0, Nesnelerin İnterneti veya İnternet+ gibi değişik isimlerle anılan olgu, adından bağımsız olarak bir teknolojik, ekonomik ve sosyal dönüşüm gerçeğinin anlatımıdır. Endüstri 4.0 alanında yapılan bazı çalışmalar, bu dönüşümü geleneksel işletmelerin Nesnelerin İnterneti ile donatılması olarak niteliyor. Bu duruma göre işletmelerin önümüzdeki 10 yıl gibi bir dönem içindeki odaklanmaları yeni cihazlar satın almaktan daha çok, veri toplama ve analizini hedefleyecek biçimde üretim alanlarının sensörler (veri toplama aygıtları) ve ağ bağlantıları ile donatılması yönelik olacak.
Dönüşümün ölçeği ve kapsamı ne olursa olsun kesin olan bir gerçek var ki, o da geleneksel imalat zinciri dijital hale dönüşürken üretici iş gücünde de büyük değişiklikler olması kaçınılmazdır. Araştırma ve danışmanlık kuruluşlarının bu alana ilişkin öngörülerine göre sistemler (makineler, cihazlar) akıllı ve iletişebilir hale gelirken, bu durum üretim hatlarını daha gelişkin, ama aynı oranda insani hale dönüştürecektir. Bu çerçevede 20’inci yüzyılın başlarında üretim hatları ve işbölümünün ortaya çıkışıyla rolleri ‘basitleştirilen’ çalışanlar iş akışının düzenliliğini, koordinasyonunu ve sürekliliğini sağlayan bir düzeye terfi edecek. Çoğunlukla elle veya basit aletlerle yapılan sıradan işlerden üretim koordinasyonuna yükselmek ise çalışanlar için yeni bilgi ve becerilerle donanmak anlamına geliyor.