Eskiden de Böyle miydi?

Neşet Ertaş (1938-2012)

Eskiden de Böyle miydi?

Gürcan Banger

Facebook’ta paylaş
Twitter’da paylaş
Duygu Güncesi
Facebook’ta izle
Twitter’da izle

Halk müziğini kendimi bildim bileli severim. Uzun havaların, mayaların, bozlakların, ağıtların, ninnilerin ya da ilahilerin tadını çocukluğumdan beri almışımdır. Ortaokul yıllarımdan başlayarak halk ozanlarının şiirlerini ve türkülerini içeren kitaplar alır, okurdum. Müzik konusundaki tüm doğal yetenek sıkıntıma rağmen türküleri bir enstrümanla çalabilmek için az çaba sarf etmedim. Âşık Veysel’in pek çok şiirini içeren “Dostlar Beni Hatırlasın” isimli kitap yayınlandığında (-ki yine ortaokul yıllarımdı), “Dostlar Seni Hatırlar” diye bir şiir yazmış, Âşık Veysel’in adına (köyüne) göndermiştim. Âşık Veysel sağdı o zaman…

Müzik dinlemenin kolaylaştığı sonraki yıllarda dünya halklarının ezgilerine olan ilgim arttı. Avrupa’dan Asya’ya, Amerika’dan Afrika’ya kadar olan ülkelerin müziklerini dinlerken has bir tat aldım. Özellikle insan sesinin eğilip bükülmelerine dayalı halk ezgileri bazen beni mutlu etmiş, kimi zaman da içimi yakmıştır.

İşte; bu süreç içinde Yunus Emre’yi, Karacaoğlan’ı, Kaygusuz Abdal’ı, Dadaloğlu’nu, Pir Sultan’ı ve daha pek çok halk ozanını tanıdım. Yılların içinden süzülüp gelen şiirleri ile (varsa) ezgilerini dinledim. Farkında olmadan ezberlediğim şiirler ve türküler oldu. Neşet, Etaş, (daha sonraki yıllarda) kendisiyle tanışıp sohbet etme şansını bulduğum Âşık Mahsuni gibi halk ozanları da onlu yaşlarımın ilk yıllarından başlayarak sesiyle tanıdığım müzik ustaları oldu.

Âşık Veysel Şatıroğlu (1894-1973)

Değişen Sosyoloji ve Müzik

1970’li yıllardan başlayarak halk müziği büyük bir saldırıya uğradı. Daha “kentsoylu” bir tür olan Türk Sanat Müziği ile birlikte halk müziği de arabesk adı verilen “müzik türünün” kimi zaman yok edici olabilen saldırıları ile karşılaştı. Hafif Türk Müziği adı verilen Batı enstrümanları ile çalıp genelde bozuk Türkçe ile söylenen müzik türü de arabeskten nasibini aldı. Meydan “Arabesk ve Fantezi Müzik” adı verilen türlere kaldı. 1960’lı yılların sonlarında “minibüs müziği” olarak aşağılanan arabesk ve fantezi türler, 1980’lerde devlet dâhil olmak üzere toplumun baş köşesine oturdu. Şimdilerde ise “katışıksız arabesk” ya da “hibrid arabesk” olmak üzere yerli müziğin pek çok alanında hükümranlığını sürdürüyor.

1970 sonrası kuşakların pek azı halk müziğinin gerçek ezgilerini tanıyabildi. Özel radyo ve TV gibi medya organlarının yaygınlaşması ile arabesk eksenli müziğin girip etkilemediği coğrafi alan ya da yaş kuşağı kalmadı. Bir anlamda kentlerde Türk Sanat Müziği’nin, köylerde halk müziğinin dinlendiği “saf bir dönemden” değişik türlerde arabeskin hâkim olduğu (bununla birlikte halk ozanlarının daha az tanınıp bilindiği) yeni zamanlara geldik.

Medya

Tüketici Arabesk Medya Toplumu

Neşet Ertaş’ı 25 Eylül 2012 günü kaybettik. Bir süredir sağlık durumu da kötü idi. Dileyelim; yazıp söyledikleri ile uzun yıllar kültürel belleğimizden adı silinmesin. Ama bana tuhaf gelen bir noktayı hatırlamadan geçemeyeceğim. Kaygusuz Abdal ile Dadaloğlu’nu, Âşık Veysel ile Neşet Ertaş’ı birbirinden ayırt edemeyecek bir kültürle yetişmiş olan arabesk zevat, birdenbire halk müziği ve Neşet Ertaş hayranı haline dönüştü. Arkasından köşe yazıları yazdılar, TV kuşaklarında konuşmalar yaptılar. Kendi kendime “Giderek benzerlerinin çok azaldığı Neşet Ertaş sağ iken aklınız fikriniz nerede idi?” demek geçti. Bu arabesk zevat, muhtemelen kısa bir süre sonra da gene belleklerinden ve gündemlerinden halk müziği ile birlikte Neşet Ertaş’ı da silecek.

Bunlar sadece Neşet Ertaş’ı tüketmiyorlar. Güneydoğu’da kaybettiğimiz canlara da aynısını yapıyorlar. Ergenekon ya da Balyoz davaları da onlar için adeta tüketilecek emtia… Futbolcu Ediz’in ölümü de onlar için sadece bir haber ve TV programı konusu… Önemli olan, gazete köşelerinde yer alsınlar, TV programında gevezelik yapsınlar ve sonuçta ceplerini doldursunlar. Değerlerin büyük bir hızla erozyona uğradığı bir toplumda başka ne beklenir ki!

Paylaş:

duyguguncesi hakkında

GÜRCAN BANGER, Eskişehir Maarif Koleji ve ODTÜ Elektrik Mühendisliği Bölümü mezunudur. Aynı bölümde yüksek lisans çalışması yaptı. Elektrik yüksek mühendisi. Kamuda mühendislik hizmetleri yapmanın yanında bilişim donanımı ve yazılımı, elektronik, eğitim sektörlerinde işletmeler kurdu, yönetti. Meslek odası ve sivil toplum kuruluşlarında yöneticilik yaptı. 2005’ten bu yana bazı büyük sanayi şirketleri de dâhil olmak üzere çeşitli kuruluşlarda iş kültürü, yönetim, yeniden yapılanma, kümelenme, girişimcilik, stratejik planlama, Endüstri 4.0 gibi konularda kurumsal danışman, iş ve işletme danışmanı ve eğitmen olarak hizmet sunuyor. Üniversitelerde kısmi zamanlı ders veriyor. Halen Raylı Sistemler Kümelenmesi'nde küme koordinatörü ve bizobiz.net danışmanlık ve eğitim firmasında proje koordinatörüdür. Kendini “business philosopher” olarak tanımlıyor. Düzenli olarak bloglarında (http://www.duyguguncesi.net ve http://www.bizobiz.net) yazıyor. Değişik konularda yayınlanmış kitapları var. Çeşitli gazete, dergi ve bloglarda yazıları yayınlanıyor. Son yayınları: "Endüstri 4.0 ve Akıllı İşletme", Dorlion Yayınları, Eylül 2016; "Endüstri 4.0 Ekstra", Dorlion Yayınları, Mayıs 2017.
Bu yazı Medya / Basın, Müzik kategorisine gönderilmiş ve , , , , , ile etiketlenmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Bir Cevap Yazın