Eskişehir Kısa Tarihi

Eski Eskişehir

Eskişehir Kısa Tarihi

Gürcan Banger

Eskişehir, içinden bir akarsu geçen ve kent merkezinde termal su kaynağına sahip olan ender yerleşimlerden birisidir. Sakarya Nehri ve Porsuk Çayı’nın belirlediği bu havza, antik çağlardan beri insanların ilgisini çekmiştir.

Eskişehir tarihi, kronolojik olarak incelendiğinde ilginç bir diğer özellik ise eski çağlardan Ulusal Kurtuluş Savaşı’nın sonuna kadar olan dönemde bu bölgenin daima bir savaş alanı olmasıdır. Muhtemelen bunda Eskişehir’in kavşak yerleşiminin ve ova özelliğinin etkisi var. Bölgenin sıklıkla savaşlara mekân olması nedeniyle (Kayseri, Konya ya da Bursa’da gözlediğimiz) kentsel yerleşim türünü Eskişehir’in geçmişinde görmeyiz.

Eskişehir

Türk Yerleşimi

Türklerin doğudan Anadolu’ya geldikleri 1000’li yıllardan başlayarak Eskişehir, Türk yerleşimlerine ve geliş gidişlerine tanık olmuş. Bu bölgenin Bizans ile sınır oluşturması, pek çok silahlı mücadelenin burada olması sonucunu doğurmuş. Hatta ilk gelen Türk göçmenler burada kalıcı yerleşimler oluşturmamış, uzunca bir süre çadır türü geçici konaklama ortamları ile yetinmişler.

Osmanlı Devleti’nin kuruluşunun gerçekleştirildiği bölge, daha sonraki dönemlerde albenisini kaybetmiş. Osmanlının ilgisini önce Bursa, daha sonra Edirne ve İstanbul çekmiş. Unutulmuşluk ve yalnızlığın 1800’lerin sonlarına kadar sürdüğünü görüyoruz. Gerçekten yerli ve yabancı seyahatnamelerde 19’uncu yüzyıla kadar olan dönemde Eskişehir’in adını pek fazla duymayız. Örneğin günümüzde gelişmişlik açısından biraz gerilerde kalmış olan Sivrihisar, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde Anadolu’nun en büyük pazarlarından birine sahiptir.

Eskişehir

Eskişehir’in yükselişi, 19’uncu yüzyılın sonlarında Kafkaslardan ve Trakya’dan gelen göçlerle değişmeye başlar. Bu göçlerle beraber dericilik, daha iyi tarım araçları ve bazı el sanatları, Anadolu’nun kuzeybatısından ve kuzeydoğusundan Eskişehir’e taşınır. Gene aynı dönemde İstanbul-Bağdat Demiryolu’nun kurulmaya başlaması ve trenin Eskişehir’i durak yapması, şehrin gelişmesinde önemli bir sıçrama taşı niteliğindedir. Lületaşının yükselişi de bu döneme denk gelir.

Eskişehir’i eksen alan hemşehrilik fazlaca gelişmiş değildir. Bunda; kentin büyümesini çok farklı etnik ve kültürel kimliklerle büyümesine (bir başka deyişle göçlere) borçlu olmasıdır. Hemşehrilik anlayışı gelişmezken buna karşılık Eskişehir, çok kültürlülük anlayışını özümsemiş. Günümüzde kent merkezinin taşraya oranla çok büyük olması, kentlilik özünün gelişmesinde önemli katkı yapıyor.

Madam Tadya

Cumhuriyet

1950’li yıllara kadar Eskişehir’in önemli kamu yatırımları aldığını görüyoruz. Bugün adı Tülomsaş olan Cer Atölyesi ile başlayan süreç Hava İkmal Bakım Merkezi, Şeker Fabrikası gibi kamu yatırımları ile devam etmiş. Onları bölgenin geleneksel sektörleri olan gıda ve toprak sanayi izlemiş. Kamu yatırımlarının öne çıkışı, kentte girişimcilik yönelimini engellerken herhangi bir kamu biriminde işgören olma yaklaşımı öne çıkmış. Bu niteliği, bankalarda birikmiş mevduat, buna karşılık düşük iş kredisi kullanma eğilimi ile de gözlüyoruz. Diğer yandan kamuda çalışan ustaların, daha sonraki yıllarda Eskişehir sanayisinin temellerini atmış olmaları da ilginç bir durumdur.

Günümüzde Eskişehir’i başka yerleşimlerden ayırt eden özellikler arasında yüksek okullaşma oranı, iki üniversite ve Organize Sanayi Bölgesi ile şekillenen gelişmiş sanayi alt yapısı yer alır. Eskişehir’in geleceğini öngörmeye çalışırken yapılan hatalar, adeta her körün fili bir başka biçimde tarif etmesine benzer. Öğrenci nüfusuna bakarak şehri; bir “öğrenci kenti” sayanlardan üniversitenin bazı bölümlerine endekslenerek bir “medya-sinema kenti” ya da katma değersiz günlük turist akımına kapılıp “turizm kenti” tanımlamasına savrulanlara kadar türlü yaklaşımlar var. Bana sorarsanız; bir altyapı ve potansiyel öngörüsü ile bu kentin geleceğinde ar-ge, ür-ge, inovasyon, tasarım ve teknoloji geliştirme olmalı, derim. Eskişehir’e yakışan; yüksek nitelikli akıl - fikir satan kent olmaktır.

Paylaş:

duyguguncesi hakkında

GÜRCAN BANGER, Eskişehir Maarif Koleji ve ODTÜ Elektrik Mühendisliği Bölümü mezunudur. Aynı bölümde yüksek lisans çalışması yaptı. Elektrik yüksek mühendisi. Kamuda mühendislik hizmetleri yapmanın yanında bilişim donanımı ve yazılımı, elektronik, eğitim sektörlerinde işletmeler kurdu, yönetti. Meslek odası ve sivil toplum kuruluşlarında yöneticilik yaptı. 2005’ten bu yana bazı büyük sanayi şirketleri de dâhil olmak üzere çeşitli kuruluşlarda iş kültürü, yönetim, yeniden yapılanma, kümelenme, girişimcilik, stratejik planlama, Endüstri 4.0 gibi konularda kurumsal danışman, iş ve işletme danışmanı ve eğitmen olarak hizmet sunuyor. Üniversitelerde kısmi zamanlı ders veriyor. Halen Raylı Sistemler Kümelenmesi'nde küme koordinatörü ve bizobiz.net danışmanlık ve eğitim firmasında proje koordinatörüdür. Kendini “business philosopher” olarak tanımlıyor. Düzenli olarak bloglarında (http://www.duyguguncesi.net ve http://www.bizobiz.net) yazıyor. Değişik konularda yayınlanmış kitapları var. Çeşitli gazete, dergi ve bloglarda yazıları yayınlanıyor.
Bu yazı Eskişehir, Odunpazarı, Tarih, Yerel tarih kategorisine gönderilmiş ve , , , , , , , ile etiketlenmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir