Gürcan Banger
BİR: Ezberimizde ve alışkanlıklarımızda kolaydır. Herhangi bir durumun veya olayın üzerinde ayrıca düşünmemize gerek kalmaz; alıştığımız biçimde yaparız. Yenilikler ve farklılaşmalar bu ezberi zorlar. Bizi yerleşik kültürümüzü değiştirmek zorunda bırakır. Bu nedenle rahatsız oluruz. Farklılıkları sevmeyişimiz temelinde yeni durumun belirsizliği kadar rahatımızın bozuluyor olmasının da etkisi var.
İKİ: Müziğin albenisi, notaların kendilerinden değil; notalar –yani sesler ve sessizlik– arasındaki farklılık kaynaklanır. İnsan, farkları kavrayarak çevresini tanır ve öğrenir. Bu nedenle farklılıkların olması, yaşamımızı zenginleştirici bir rol oynar. Zihnimizi eklenen her ses ve renk dünyamızı zenginleştirir.
ÜÇ: Çoğu zaman farklı olanı sevmeyiz. Onun kendiliğinden bizi benzeyecek dönüşümü geçirmesini hayal eder ve bekleriz. Kimi zaman bekleyiş halinde olmak yeterli olmaz; aynılaştırmayı baskı ve zor kullanarak da olsa kendimiz gerçekleştirmek isteriz.
DÖRT: Farklılık, bir yaratı işidir. Sosyal ve kültürel iklim insanların yaratıcılıklarını geliştirmesine ve ifade etmesine izin vermezse, bireysel farklılık da oluşmaz. Hâlbuki yaşamı dikkatle izlediğimizde, yukarıda sözünü ettiğim türden engellerin yaratıcılığın önünde bariyer oluşturduğunu görürüz.
BEŞ: Farklı bir fikir üretip bunu toplum önünde ifade ettiğimizde, niteliği ve düzeyi değişebilen bir tepki ile karşılaşırız. Bu tepki, içinde yaşadığımız toplumun niteliklerini ve değerlerini ifade eder. Ama önemli olan, bu tepkiler karşısında bizim nasıl davrandığımızdır. Bizim davranış biçimimiz, kendimize olan özsaygının bir ifadesidir. Ya akıllıca direniriz ya da korkarak teslim oluruz.
ALTI: İnsan, farklılığını yaşamı ile yaratır ve geliştirir. Ama insanı yok sayan gelenek, ölümü özlenecek ve gıpta edilecek bir yücelmeye dönüştürür. Bu nedenle yaşama verilecek emek, yerini geleneğe uygun biçimde bir ölümün sabırsızlığına bırakır. Önce öldürmek, öldüremiyorsan fedakârca ölmek bireyin yegâne amacı haline gelir. Yaşamak adına yapılması gereken tercih, yerini ölüm kahramanlığına bırakır.
YEDİ: Farklılıklar evrenin, dünyanın ve insanın zenginlik kaynağıdır. İnsanın fikri gelişiminin temelinde farklılıkların varlığı, algılanması, anlaşılması ve özümsenmesi vardır. Farklı olanı yok etmeye çalışarak veya bizim gibi düşünmeyeni dışlayıp ötekileştirerek insanlığın ve yaşamın daha iyi bir yere varmasını öngörmek kısaca ‘zenginliği kendi eliyle yok etmek’ anlamına gelir.
SEKİZ: Yaşamı ilginç hale getiren insanlar arasında kendi farklılığını yaratanların seçkin bir yeri var. Bu nedenle olayların temel unsurlarını yakalayabilmek, ayrıntının yarattığı beklenmedik etkileri kavrayabilmek ve geleceği sağlam biçimde öngörebilmek için insanın sıra dışı düşünebilmeyi başarması gerekir.
DOKUZ: 1984 yılında Apple Macintosh için “Farklı Düşün (Think Different)” sloganıyla tanınan tanıtım kampanyasını tasarlayan ünlü bir reklam gurusu Lee Clow “Bazıları onları çılgın olarak görürken biz dahi (deha) olarak görüyoruz. Çünkü dünyayı değiştirebileceklerini düşünecek kadar çılgın olan insanlar, bunu yapan insanlardır” diyor. Çevremizde farklı görünen insanlar hakkında ne tür algılarımız var? Bazılarının farklılıklarındaki derinliği görebiliyor muyuz? Farklı olana farklılığın alması gereken değeri verebiliyor muyuz? Yoksa “Delidir ne yapsa yeridir” deyip arkamıza bakmadan yürüyor muyuz? Hatta farklı olanı yok etmek için kampanyalar mı düzenliyoruz? Bir başka açıdan; ‘kitch’ olanı, farklı ve değerli olanla karıştırıyor olabilir miyiz? Eğer farklı olan siz olsaydınız, nasıl bir algıyla ve tepkiyle karşılanmak isterdiniz?