Fast-Food Kavramlar

Fast-Food Kavramlar

Gürcan Banger

Kent

İngilizce olan fast-food sözcüğünü “ayaküstü yenen yiyecek veya atıştırmalık” olarak çeviriyoruz. Sağlıklı bir beslenme olduğu ciddi anlamda kuşkulu. Beslenmeden daha çok, yemek saatini ve açlığı geçiştirmeyi hedefleyen bir tüketim türü… Tüketim toplumunun ürettiği ve gerçek beslenmeyi dejenere eden bir yemek tarzı… Kendisi için yaşam imkânlarını tüketim toplumunun özendirme mekanizmaları ile (medyada reklamlarla) buluyor. Hızlı tükettiğinizde hızlı mutlu olacağınız gibi bir anlayışı empoze etme çabasında.

Tüketilen Kavramlar
Hızla tüketerek mutlu olmayı denediğimiz tek araç ayaküstü yenen atıştırmalıklar değil. Hızlı tüketim, çağın da gereği olarak bir yaşam tarzı haline geldi. Bundan nasibini kişiler, kurumlar ve kuruluşlar da alıyor. Örneğin sevgiyi de hızlı tüketilir hale getirdik. Sevmenin yerini beğenme aldı. Beğeniyi tükettiğimizde (sevgi oluşmamış bile olsa) sevgi ihtimalini de tüketiyoruz.

Kavramların hızlı tüketilmesinde dikkatimi çeken bir nokta var: Bunların kullanımındaki kolaycı bir tembellik ve bilgisizlik… Kulaktan dolma bilgilerin verdiği cahil cesareti ile derin içeriği olan kavramlar cümlelerin arasına sokuşturuluyor. Dayanağı olmadan…

Farklı Kent

Dünya Markası
Son zamanlarda yukarıda özetlediğim biçimde kolayca tüketilenler arasında “dünya kenti” ya da “marka kent” gibi yer markacılığı kavramları dikkatimi çekiyor. Cadde veya sokaklarda dolaşırken insan ölçeğini aşan tabelalarda “Dünya Kenti Feşmekân-şehir” ya da “Şehrimizi Dünya Markası Yaptık / Yapacağız” gibi ifadeler görüyorum.

Bir kentin marka olması; üç-beş sokak mobilyası, biraz cephe iyileştirmesi ya da bir miktar yeşillik düzenlemesi ile eş tutulabilir mi? Yer markacılığı siyasi beklenti adına yapılan sıradan reklamcılıktan çok daha “fazla” bir şey olmalı. Bir kentin nasıl markalaşacağının bir stratejisi, planı ve eylem programları olmalı.

Bir Örnek
Geçtiğimiz Pazar günü Türkiye’nin iki büyük takımının futbol maçı vardı. Bu iki takımın taraftarlarını toplasak sayısal olarak Avrupa’nın pek çok ülke nüfusundan daha büyük bir değer elde ederiz. Muhtemelen 50 milyon gibi bir değer çıkar karşımıza…

Bu denli taraftar büyüklüğü olan bir futbol maçını oynayan takımların her biri marka sayılır mı? Hiç kuşkusuz; saymak gerekir. Diğer yandan bu takımların mevcut durumlarını korumak veya iyileştirmek için harcadıkları bütçelere bakın. Sadece Türkiye’nin değil, dünyanın da pek çok büyük şirketinden daha görkemli bütçeleri olduğu görülecektir. Demek ki; bu kulüplerin marka olmak için maddi ve sosyal çalışmaları da var. Markayla ilgili strateji, plan ve programları mevcut. Marka stratejisini yürüten ya uzman kadroları ya da bu alanda çalıştıkları uzman şirketler var.

Bu kadar kaynak harcanmasına rağmen bulunulan durum pek iç açıcı değil. Örneğin Avrupa’da sıradan maçları bile çok sayıda TV kanalı yayınlamasına rağmen bizim ünlü derbimizi adını bildiğiniz yerli yayıncı kuruluş dışında hiçbir (yabancı) kanal yayınlamadı. Türkiye’de bu derbi maç adına yazılıp çizilmeyen kalmadı; yer yerinden oynadı ama ne Avrupa ne de dünya ilgi göstermedi. Kendi kendimizi “dünya devi” sayarak eğlendik.

Kıssadan hisse…
Demek ki; “Avrupa kenti” veya “Dünya kenti” ya da “marka kent” oluvermek öyle söylendiği kadar kolay değil. Kent caddelerindeki tabelalara yazdırmakla marka kent olunmuyor. Sizi marka yapacak ayırt edilmiş, farklılaşmış ve seçkinleşmiş özellikleriniz olmalı. Bir parça yeşile, birkaç sokak mobilyasına ya da biraz yüzey iyileştirmesine bakarak hiç kimse sizi marka kent diye bağrına basmaz. Bir kavramı giyinmek için yapılması gereken ciddi işler var.

Paylaş:

duyguguncesi hakkında

GÜRCAN BANGER, Eskişehir Maarif Koleji ve ODTÜ Elektrik Mühendisliği Bölümü mezunudur. Aynı bölümde yüksek lisans çalışması yaptı. Elektrik yüksek mühendisi. Kamuda mühendislik hizmetleri yapmanın yanında bilişim donanımı ve yazılımı, elektronik, eğitim sektörlerinde işletmeler kurdu, yönetti. Meslek odası ve sivil toplum kuruluşlarında yöneticilik yaptı. 2005’ten bu yana bazı büyük sanayi şirketleri de dâhil olmak üzere çeşitli kuruluşlarda iş kültürü, yönetim, yeniden yapılanma, kümelenme, girişimcilik, stratejik planlama, Endüstri 4.0 gibi konularda kurumsal danışman, iş ve işletme danışmanı ve eğitmen olarak hizmet sunuyor. Üniversitelerde kısmi zamanlı ders veriyor. Halen Raylı Sistemler Kümelenmesi'nde küme koordinatörü ve bizobiz.net danışmanlık ve eğitim firmasında proje koordinatörüdür. Kendini “business philosopher” olarak tanımlıyor. Düzenli olarak bloglarında (http://www.duyguguncesi.net ve http://www.bizobiz.net) yazıyor. Değişik konularda yayınlanmış kitapları var. Çeşitli gazete, dergi ve bloglarda yazıları yayınlanıyor.
Bu yazı Fast food, Kent, Kent markası, Kent ve Kentleşme, Marka, Marka kent, Spor kategorisine gönderilmiş ve , , , , , , , , , ile etiketlenmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir