Gürcan Banger
Ekonomi toplumun şekillenmesindeki en önemli baskın bileşenlerden birisidir. Bu nedenle ekonomideki değişimler doğrudan toplumun yapılarına ve işleyişine yansır. Geçmişin değişim ve dönüşümleri incelendiğinde ekonominin ve toplumun yeni oluşumunda sınai bileşenin önemi kolayca fark edilir. Sanayinin gelişimi içinde el ile yapılan imalat yerini önce kitlesel olana bıraktı; ardından kitleselleşmiş bireysel imalat gündeme geldi. Günümüzde de toplumun taleplerine bağlı olarak yeni iş modelleri ve imalat sistemleri ortaya çıkmaya devam ediyor. Teknolojideki gelişmelere bağlı olarak üretim; küreselleşme, bölgeselleşme, bireyselleşme ve karmaşıklaşma eğilimlerini sürdürecek gibi görünüyor.
Pazarda müşteri istek ve beklentileri miktar ve çeşitlilik olarak artmayı sürdürüyor. Küreselleşmenin etkileri bilişim ve iletişim sayesinde yaygınlaşırken işletmeler için yeni ürün ve hizmet fırsatları doğuyor. Buna karşılık müşteri taleplerinin ve pazardaki taleplerin fark edilmesi üretici firmaların rekabet konusunda pazarda başarılı olabileceklerini garanti etmez. Küresel pazarda iş fikrinden satış sonrası hizmetlere kadar olan değer zincirini incelediğimizde imalat aşamasının artık en az katma değer üreten halka olduğunu görebiliriz. Küreselleşme ve dijitalleşme değer zinciri halkalarının katma değer üretme oranlarında ciddi değişime neden oldu. Bu tür farklılaşmaların süreceği anlaşılıyor.
Pazarın yapısında ve müşterinin davranışlarındaki değişiklikler sadece değer yaratma sürecini etkilemekle kalmıyor. Kariyer ve istihdam kurumları da bu değişimden etkileniyor. Örneğin yaratılan katma değerin artışına oranladığında imalat süreçlerinde yer alan istihdamın azaldığı gözleniyor. İmalatta yer alan iş gücünün teknoloji ve otomasyonla, düşük nitelikli iş gücünün daha yüksek becerilere sahip daha az sayıda çalışanla ikame edildiği, buna karşılık verimliliğin arttığı bir dönem yaşanıyor. Bu yeni durum iş yerlerinin akıllı destek sistemleri ile donatılmasını gerektiriyor. Bu süreçte rutin ve bıktırıcı derecede tekrarlı işlerin yerini değere katkı yapan görevlere daha fazla oranda bırakacak. Edinilen deneyimin ve bilginin tüm işletme boyunca yayılımı üretim sistemlerinin bir bütün olarak sağlıklı işleyişine katkı yapacak. Dolayısıyla eğitimin varlığına tüm işletme boyunca yayılımı eşlik etmek durumundadır.
Sistemler, süreçler, ortamlar ve ürünler çok daha karmaşık hale ve teknoloji odaklı geldikçe bilginin ve becerinin önemi de artıyor. Bu durum, bilgiyi yeni bir sermaye türü olarak daha yoğun algılamamız yönünde etki yaratıyor. İşletmenin bilgiyi edinme, yönetme ve kullanma yeteneği pazarda rekabetçiliği artırmak ve inovasyon kapasitesini geliştirmek için birinci derecede önemlidir. Bu bağlamda üretim fonksiyonunda bilişim-iletişim teknolojisi (BİT) sistemlerinden yararlanma vazgeçilmezdir. İşletmenin ve BİT sistemlerinin olgunluğu değer zinciri boyunda bilginin ve karmaşıklığın yönetilmesinde etkilidir.
Günümüzde her işletme küresel pazardadır. Dolayısıyla her işletmenin küresel ve bölgesel çevrelerdeki çok sayıdaki değer zincirinin farkına varması ve onlarla bağlantıya geçmesi gereklidir. Bu tür bağlantı ve ilişkileri gerçekleştirirken işletmenin kendi değer zincirini başarının kriterlerinden birisi olarak algılaması önemlidir. Çekirdek uzmanlıkların belirlenmesi ve diğerlerinin dış kaynak kullanılarak edinilmesi işletmenin çeşitliliğe ve teknik üstünlüklere sahip olmasını sağlar. Değer zinciri mükemmeliyetini sağlamak için ise kriterler işletme boyunca görünürlük, işbirliği, çeviklik ve hız olarak söylenebilir.
Çağdaş üretim sistemlerinde değer zinciri iki yönlü –bir başka deyişle paralel– işler. Bir yandan mal ve hizmetler zincir boyunca akarken enformasyon akışı buna eşlik eder. Bu ikili akış farklı işletmeler arasındaki sınırları ve engelleri aşarak değişik deneyim ve becerileri bir araya getirebilmelidir.
Temel Kavramlar
Yeni üretim düzeninde fiziksel ve dijital sistemler ayrılmaz biçimde birbirine eklemleniyor. Böylece işletmenin dağıtık ekosisteminde yer alan fabrikalar, tedarikçiler ve destek hizmeti veren kuruluşlar bir bütün olarak hareket etme imkânını elde ediyor. Böylece her işletme, fabrika veya tesis diğerleri ile Nesnelerin İnterneti ve Bulut Bilişim sayesinde haberleşme ve etkileşme gücünü elde ediyor. Üretim düzeni giderek daha karmaşık hale gelse de sonuçta canlı bir ekosistem oluşuyor. Bu yeni ortamda sistemler ve makineler kendilerini denetleyip yönetebiliyor, çıktıyı özelleştiriyor, kaynakları daha etkili ve verimli kullanıyor. Böylece fiziksel altyapı ile enformasyon sistemi birbirine bağlı olarak işlerken değer zinciri kesintisiz bir bütün haline geliyor.
Ekosistemdeki ve fabrikadaki fiziksel akış ile enformasyon akışı arasındaki eşleşme tüm değer zinciri, üretim akışı ve ürün yaşam eğrisi boyunca istikrarlı biçimde gerçekleşmek zorundadır. Dağıtık üretim sistemlerinin sayısallaşması ve birbirleri ile bağlantılı hale gelmesi geleceğin fabrikasını ve işletmesini oluşturmak açısından temel önemdedir. Söz konusu yüksek düzeyli sayısal bağlantılılık, üretim zinciri boyunca elde edilen verilerden gerçek zamanlı karar desteği imkânı sağlar. Böylece yeni iş modelleri, üretim yönetimi yaklaşımlarını gerçekleştirmek mümkün olur.
Değişen Değer Zinciri
Pazar yapısı ve müşteri profili iki yönlü olarak değişiyor. Bilişim, iletişim ve medya teknolojileri sayesinde müşteriler ürünler ve hizmetler hakkında kolayca enformasyon sahibi olabiliyor. Dünyadaki genel durum bireyi bir aktör olarak öne çıkarırken bireyin ürün ve hizmetler konusundaki kişiselleşme beklentileri öne çıkıyor. Diğer yandan 20’nci yüzyılda bir darboğaz olarak görünen üretim teknolojileri ve metodolojileri ile ilgili sorunların büyük ölçüde çözülmüş ve üretimin önündeki engellerin kalkmış olduğu bir yeni durum söz konusudur. Bu yönelimler kişiselleşmiş ürünlere olan talebi artırırken ürün yaşam eğrisi de giderek kısalıyor. Bu taleplere cevap verebilmek için değer zinciri sistemlerinin daha uyarlı, çevik ve esnek hale gelmesi gerekiyor. Bu sağlanabilirse daha az yeni yatırım harcaması ile pazarın ve müşterinin istekleri karşılanabilecek. İşletmenin bu türden teknolojik ihtiyaçlarını karşılamak üzere teknoloji ve makine üreticilerinin modülerlik ilkesinin gereklerini sağlayacak, daha esnek yapılı donanım tasarlamaları ve üretmeleri gerekecek. Geleceğin fabrikasında fiziksel donanımın (gömülü bilişim-iletişim donanımı ve yazılımı özellikleriyle birlikte) büyük sistemle hızla bütünleşmek üzere tak-çalıştır kolaylığına sahip olması beklenir.
Yukarıda özetlenen yeni durum üretim hattında ürün değiştirme maliyetlerini düşürür, iş süreci faaliyetlerine özgü yatırım harcamalarını azaltır, ama buna karşılık üretici işletme ile tedarikçi arasındaki etkileşimi daha karmaşık hale getirebilir. Dolayısıyla geleceğin fabrikası sadece işletmenin veya tesisin yeniden düzenlenmesini değil, bu yeniden yapılanmaya tedarikçilerin de dâhil olmasını gerektirir. Bir konunun daha altını çizmeliyiz. Değer zincirinin modüler hale gelmesi, daha önce büyük yatırımlar gerektirdiği için –bilgi, deneyim, tanınırlık gibi– konularda teknoloji tabanlı pazarlara girme zorlukları yaşayan mevcut veya yeni firmalara pazara giriş kolaylığı sağlar. Diğer yandan bilişim-iletişim teknolojilerinin artık etkili ve katma değerli biçimde yer aldığı sektörlerden birisi lojistiktir. Bu sayede değer zinciri faaliyetlerinde gerçek zamanlı olmaya çok daha yakın planlama ve uygulama yapmak mümkün oluyor.
Değer zinciri ile ilgili bu gelişmeler akıllı ve bağlantılı makinelerin üretim süreçlerinde, imalat yol haritalarında ve kaynak planlanmasında daha etkili ve yoğun biçimde yer almasını sağlıyor. Bir başka deyişle; değer zinciri adeta kendini denetleyip yönetir hale geliyor.
Esnek Fabrika
Geleceğin iş-işletme başarı kriterlerinin başında hızlı değişen müşteri taleplerine cevap verebilmek gelir. Bu nedenle hem üretim sistemleri hem de bir bütün olarak değer zinciri esnek, çevik ve hızlı olmak zorundadır. Bu bağlamda işletme, farklı ürün parti büyüklüklerini üretebilecek esnekliğe sahip olmalıdır. Gerçekten müşterilerin bireyselleştirilmiş ürün talepleri nedeniyle parti büyüklüklerinin giderek küçülüyor. Ürün veya süreç değişimi ya da bakım-onarım nedenleriyle üretim sistemine yeni parçaların eklenmesi veya bazılarının çıkarılması için harcanan zaman en aza indirilmelidir. Dolayısıyla üretim sisteminin daha baştan bunu sağlayacak biçimde tasarlanıp kurulmuş olması beklenir. Yeni ürünlerin tasarlanması ve üretim sistemine dâhil edilmesindeki hız, işletmenin pazardaki değişime cevap verebilmesiyle ilgili esnekliğini belirleyici bir özelliktir. Geleceğin üretim sistemindeki esnekliği belirleyen bir diğer özellik, kurulum için büyük ölçüde ek kaynak ve zaman kullanımına ihtiyaç olmadan farklı ürünlerin aynı hatta üretilebilmesidir. Ayrıca üretim sisteminin dijitalleşme ve otomasyon düzeyleri de üretim sisteminin esnekliğini ortaya koyan bir başka özelliktir.
Ekosistemindeki paydaşlarıyla birlikte bir geleneksel üretim işletmesinde her ürün için özellikler üretim planlarına yansıtılır; çalışma talimatları ile makine ayarları işleri yapacak olan imalat birimlerine iletilir. Geleceğin akıllı ve bağlantılı fabrikasında ise bu süreç yazılım temelli planlama araçları kullanılarak bilişim-iletişim ağları üzerinden otomatik olarak gerçekleştirilir. Böyle bir yapıda tasarım ile üretim arasında kesintisiz akışlılık sağlanır, üretim için gerekli olan talimatlar ve ayarlar ürün özellikleri listesinden otomatik olarak üretilir. Bunun başarılmasında üretim hatlarında ve makinelerde gömülü olarak yer alan ve yapay zekâyı gerçekleştiren bilişim-iletişim donanımı ve yazılımından yararlanılır.
Akıllı fabrikadaki otomasyon sadece makinelere uzaktan, ağ üzerinden yeni ayar parametrelerinin iletilmesinden ibaret değildir. Ürün değişimi veya arıza-onarım gibi bazı durumlarda makine düzeninin fiziksel olarak değiştirilmesi gerekir. Akıllı fabrikada bu tür değişiklik ihtiyaçları durumunda gene teknolojiden yararlanarak zamandan ve emekten tasarruf edilmesi yoluna gidilir. Üretim hatları, konveyörler ve makineler vb. ve bunlarla ilgili iş atamaları böyle durumlar dikkate alınarak düzenlenmiş ve yerleştirilmiştir.
Akıllı fabrikada sistemler, makineler ve cihazlar elde ettikleri veya oluşturdukları verileri kullanarak bazı kararları kendileri üretir ve uygularlar. Kimi veriler ise ağ üzerinden bulut bilişim depolarına kaydedilir. Üretim ortamından gelen bu verilerin gerçek zamanlı analizleri ile üretim düzenleme ile ayarlarını değerlendirmek ve iyileştirmek mümkün olur.
Akıllı fabrikadaki nesneler kendileri ve çevre şartları hakkında veri toplama işlemini sensörler sayesinde başarır. Sensörler; makinelerde veya cihazlarda ya gömülü ya da onlara ilişkilendirilmiş halde bulunur. Bunlar sıcaklık, basınç, nem, titreşim vb. ölçümler yaparak akıllı ve bağlantılı nesnenin durum tespiti yapmasına imkân sağlarlar. Nesne tarafından işlenmeyen ve yönetim sistemini ilgilendiren veriler ise kablosuz ağ ve İnternet üzerinden işlenmek üzere ilgili noktalara iletilir. Sensörler akıllı fabrika için vazgeçilmez öneme sahip unsurlardır. Hangi makinenin hangi sensörlerle ilişkilendirileceği, hangi fiziksel veya kimyasal değişkenlerin ölçüleceği ve bunların nasıl değerlendirileceği akıllı fabrikanın ve üretim hattının tasarımı –özetle teknolojik yol haritası– ile ilgilidir.
İnsan ve Makine
Fabrika ortamlarında ve imalat süreçlerinde teknolojinin daha fazla var olmaya başlaması üretim sistemi üzerinde çok yönlü etkiler yaratıyor. Teknoloji bir yandan fabrikada yenilik ve kolaylık fırsatları oluştururken diğer yandan makine-insan ilişkilerine –kimi durumlarda riskli görünebilen– yeni bir boyut getiriyor. Geleneksel üretim ilişkisinde insan ve fabrika arasında katı sayılabilecek ölçüde tanımlı bir ilişki geçerlidir. Yönetim katında oluşturulan iş planına dayalı olarak bir imalat takvimi geliştirilir ve iş gücü düzenlemesi buna göre yapılır. Vardiya sayıları, çalışma süreleri ve kimin nerede çalışacağı bu düzenleme uyarınca gerçekleştirilir. Tümüyle iş odaklı olan bu yaklaşım, çalışanların iş dışı kişisel yaşam şartlarını fazlaca dikkate almaz. Verimlilik ise doğrudan çalışanların kendilerini işe adamalarına bağlı olarak ele alınır. Geleneksel verimlilik artışı politikaları ve teknikleri fabrikaya ve çalışana böyle –çalışanın kişisel hareket ve seçim alanını daraltarak ve onun fedakârlıkta bulunmasını isteyerek– bakar.
Geleneksel fabrikanın tanımlayıcı kavramlarından birisi gömülü bilgidir. İmalat bilgi ve deneyim birikiminin fabrikada (işletmede) yoğunlaştığı kabul edilir. Bir başka deyişle çalışan ile fabrika birbirlerine bu birikim aracılığı ile sıkı sıkıya eklemlenmiştir. Bu nedenle yerelde yoğunlaşmış bilgi ve deneyim birikiminin ekosistemdeki diğer üretim birimlerine atanması zordur. Teknoloji sayesinde işletmeler arası bilgi ve deneyim aktarımının kolaylaşması ve çalışanın özel yaşam şartlarına daha fazla özen gösterilmesi geleceğin fabrikasında beklenen nitelikler arasında olacak.
Geleceğin fabrikasında ileri bilişim-iletişim teknolojilerinin (BİT) kullanılması sayesinde iş-zaman planlaması ve çalışma takvimlerinin daha esnek düzenlenmesi mümkün olacak. Hiç kuşkusuz bunda teknolojinin üretim ve yönetim metodolojilerine getirdiği yeni imkânlar da destek verecek. Gene BİT sayesinde işletme içinde bilgi paylaşım platformları çoğalıp çeşitlenirken işbaşı eğitimi konusunda yeni açılımlar olacak. Akıllı ve bağlantılı kumanda panelleri, bulut bilişim, artırılmış gerçeklik ve giyilebilir teknolojik ürünler işletme içi eğitimler için yeni imkânlar yaratacak. Böylece mevcut veya yeni çalışanlar işletmenin geçmiş deneyimleri hakkında bilgi sahibi olurken kendi yeni fikirlerini iletebilme şartlarına kavuşacaklar.
Geleceğin fabrikasının önemli kavramlarından bir başkası ergonomidir. Akıllı makinelerin ve robotların insan çalışanlara vereceği destekler sayesinde ergonomik şartlar konusunda iyileştirmeler olması beklenir. Akıllı robot teknolojileri yük olarak ağır ve tekrarlı işlerin gerçekleştirilmesinde çalışanların üzerinden önemli sağlık risklerini alacak. Dolayısıyla çalışanlar bilgi yoğun işlere daha fazla yönelmek için zaman ve kaynak ayırabilecekler.
Geleceğin fabrikasının odağı hızlı değişen pazardaki ihtiyaç, talep ve beklentilere aynı hızda cevap verebilmektir. Çünkü bilişim, iletişim, medya ve İnternet alanlarındaki gelişmeler pazarda müşteriyi çok daha seçici hale getirdi. Bu yönelimin yükselerek devam edeceği kolayca öngörülebiliyor. Yeni teknoloji çağında iş-işletme yaşamının müşteri odaklı olması gereken bir döneme tanık oluyoruz. Müşterinin baskınlığı giderek yükselirken bir diğer yönelim de kişisel beğenilerin ürün tercihinde daha öne çıkmasıdır. Bu da ürün parti büyüklüklerinin küçülmesini, müşteriye özgü tasarım ve üretim yapılması ihtiyacını gündeme getiriyor. Böyle bir durumda her işletmenin –ekosistemdeki paydaşlarıyla birlikte– mevcut olanı iyileştirebilen, hızla fikir üreten, ürün geliştiren ve inovasyon yapabilen bir çevik konuma terfi etmesini gerektiriyor. Bu tür ihtiyacın insan kaynağı bakışıyla okunması tasarım ve üretim süreçlerinde nitelikli çalışanları varlığı ve sürdürülebilirliği anlamına gelir. Bu çalışmalarda kalifiye iş gücünün en önemli yardımcısı akıllı ve bağlantılı sistemler, makineler ve cihazlar olacak.
Yeni İş Modelleri ve Mikro Fabrika
Endüstri 4.0 ve teknolojik dönüşüm hakkında yaşanabilecek yanılsamaların başında bu süreci sadece bir teknolojik evrimleşme olarak algılamak geliyor. Üretim alanında bilişim ve iletişim teknolojilerinin (BİT) daha fazla ve daha çeşitli uygulamalarıyla birlikte daha etkin, verimli ve gelişmiş üretim sistemleri ortaya çıkacak. Bununla birlikte yeni iş yapma biçimlerinin ve yenilikçi iş modellerinin yaratıldığına da tanık olacağız. Özellikle iş modelleri konusundaki yenileşmede farklı bilgi, deneyim, uzmanlık ve becerilere sahip paydaşların işbirliği içinde çalışma fırsatlarının oluşması rol oynayacak. Yeni teknolojiler tarafından desteklenen ve ağlar üzerinden gerçekleşen işbirlikleri yeni iş modeli yaratımı için önemli bir zemin oluşturuyor.
Yeni teknolojilerden yararlanarak geliştirilen sistemler, makineler, tezgâhlar ve cihazlar bir fabrikaya oranla daha küçük mekânlarda geliştirme ve üretim yapabilme imkânları sunuyor. Artık bu cihazlarla teknolojik olarak yetenekli küçük atölyeler, laboratuvarlar ve ‘garaj işletmeleri’ kurmak mümkün oluyor. Bu cazip gelişmenin bir diğer boyutu ise bu ortamlar sayesinde teknolojiler tarafından desteklenen yenilikçi iş modellerinin ortaya çıkışıdır. Bunlardan birisi tüm dünyada yaygınlaşmaya başlayan “mikro fabrika” örneğidir. Mikro fabrika; küçük boyutlu ürünleri geliştirip imal etme imkânlarına sahip, küçük fiziksel ortamda gerçekleştirilmiş, buna karşılık yüksek teknolojik yeteneklere sahip bir ‘fabrikacık’ olarak tanımlanabilir.
Mikro fabrika kavramı ilk kez 1990 yılında Japonya’da Makine Mühendisliği Laboratuvarı (MEL) tarafından öne sürülmüştür. Tanımdan da anlaşılacağı gibi; mikro fabrika mekân, enerji, malzeme ve zaman konusunda kaynak tasarruf ve avantajları sağlayan yönleri ile öne çıkar. Bir mikro fabrika; küçük ölçekli olmasına karşılık yüksek otomasyon özellikleri sağlayan cihazlar ile donatılmıştır. Mikro fabrika ortamında otomatik makineler, montaj sistemleri, ölçüm cihazları, kalite kontrol sistemleri, malzeme besleme sistemleri, atık yok etme sistemleri vb. yer alır. Mikro fabrikaların en önemli yararları arasında maliyet verimliliği, esnek üretim çözümleri geliştirebilme olanağı, üretim süreçlerini kolay yönetebilme becerisi, üretkenlik hızlılığı ve insan kaynağından daha iyi yararlanabilme sayılabilir. Bir mikro fabrika için en ilginç özelliklerden birisi bu geliştirme ve üretim ortamının kendisini yenileyebilme becerisidir; bozulan, arızalanan veya teknik ömrü dolan parçalar mikro fabrikada yeniden üretilebilir.
Basitçe özetleyelim. Bir mikro fabrika fikirlerin gerçek ürünlere dönüştürebileceği bir yerdir. İleri imalat tekniklerinin ve hızlı prototipleme araçlarının kullanımı sayesinde ürünler az ya da çok sayıda imal edilebilir. Mikro fabrika imkânları sayesinde ürünler kavramdan fiziksel gerçekleştirmeye doğru hızla yol alabilir, vitrine çıkışı kolaylaşır.
Bir mikro fabrika –oluşturulma amaçlarına bağlı olarak– değişik bölümlerden oluşabilir. Dünya üzerindeki örneklere bakıldığında ürün fikri konusunda beyin fırtınası yapma ve ürün sergileme amaçlı bir bölümün bulunduğu görülüyor. Bir başka bölüm ise prototipleme yapabilmek için düzenlenmiş bir laboratuvardır. Önemli bölümlerden biri diğeri parçaların imalatı için düzenlenmiş olan atölyedir. İmal edilen parçaların monte edildiği, bir araya getirildiği bölüm ise mikro fabrikanın bir başka bileşenini oluşturur.
Çeşitli büyüklükteki kurum ve kuruluşlar tarafından oluşturulan mikro fabrikaların makineden tekstile kadar farklı sektörler için değişik örneklerini görmek mümkün oluyor. Bazıları özel şirketler tarafından kendi ihtiyaçlarına yönelik olarak kullanılıyor. Kimi mikro fabrikaların imkânlarından ise isteyenler bir abonelik ücreti karşılığı yararlanılıyor.
Bir İş Modeli Olarak Kitle Kaynak
Kitle kaynak (crowdsourcing) –günümüzde de yararlanılmakla birlikte– geleceğin fabrikası için iş modeli veya iş yapma biçimi olarak yaygınlıkla kullanılabilecek yaklaşımlardan birisidir. Kitle kaynak; kişilerin veya kuruluşların problemlerini çözmek ve çeşitli ihtiyaçlarını karşılamak üzere İnternet veya ağ ortamındaki kullanıcılardan hizmet veya fikir talep ettikleri özgün bir kaynak sağlama modelidir. Daha başka bir söyleyişle; kitle kaynak; bir sorun için bilinen veya hazır bir çözüm yoksa piyasadaki veya ekosistemdeki profesyonel danışman ya da uzmanlar yerine veya İnternet platformlarındaki herhangi bir kişi ya da kuruluştan sağlanması sürecine verilen isimdir. Kitle kaynak; geleneksel anlamdaki çalışanlar, yükleniciler veya tedarikçiler yerine işbirliği yapmaya yatkınlıkları olan kişi veya gruplardan fikir, hizmet ya da içerik sağlanması sürecidir. Kimi zaman “kalabalığın bilgeliği” olarak anılır. Kitle kaynağın yararı bir yönetim hiyerarşisi olarak oluşmaz. Buna karşılık bir yönetim politikası olarak çeşitli kişi ve topluluklar arasındaki –büyük oranda gönüllü– işbirliği olarak gerçekleşir. Şöyle ki; bir kuruluşun çözüm bekleyen bir problemi olduğunu varsayalım. Söz konusu kuruluş bu problemi farklı yollardan çözmeyi deneyebilir. İlk akla gelen çözüm piyasada mevcut olan bir ürün veya hizmet satın almaktır. Eğer hazır çözüm yoksa kuruluş bu sorunu önce kendi çalışanları tarafından çözülmesi yolunu deneyebilir. Bunun mümkün olmadığı durumda fiyat ve diğer kaynakların el verdiği ölçüde piyasadaki profesyonel danışman ya da uzmanlardan yararlanma yolunu seçebilir. Son yıllarda yeni bir iş yapma biçimi olarak gelişen bir başka yaklaşım da söz konusu olabilir. Bu yaklaşımda problem veya ihtiyaç İnternet ortamı gibi ‘kalabalığın yer aldığı’ bir ortamda ilan edilir ve önceden tahmin edilemeyen bir başka kuruluş veya kişinin istenen çözümü önermesi beklenir. Kitle kaynak uygulamaları tam gönüllülükten ödüllü yarışmalara kadar çok çeşitli biçimlerde oluşturulabilir.
Geleceğin teknolojik fabrikasında kitle kaynak; işletme dışındaki yetenekler sayesinde yeni bakış açıları ve fikirler elde ederek inovasyon performansını yükseltme amacına yönelebilir. İşletmenin ürün ve hizmetlerinden yararlanan veya yararlanabilecek kişiler aracılığı ile ür-ge sürecinin fikir üretme ve geliştirme aşamalarında yeni kavramların araştırılması bir başka kitle kaynak yaklaşımıdır. Buradaki ana fikir müşteri ihtiyaçlarını daha kaliteli biçimde tatmin eden ürün ve hizmetler geliştirebilmektir. Pazara sunulmadan önce ürün tasarımı ve konsepti arasında doğru uyumu sağlamak, kitle kaynak uygulamaları aracılığı ile potansiyel müşteri ve tüketicilerden alınacak geri bildirim sayesinde çok daha başarılı sonuçlar verebilir. Ayrıca “sanal işletme, sanal fabrika, sanal tedarik zinciri” uygulamaları açısından kitle kaynak yaklaşımı önemli bir potansiyel oluşturur. Kendi üretim imkânları olmayan veya olmasını tercih etmeyen müşteriler, yeni ürün veya prototiplerin imal edilmesi için üreticileri esnek ve dinamik biçimde bir araya getirebilirler. Bu konuda “Maker Hareketi” aktörleri ciddi paydaşlar olarak kabul edilebilir. (NOT: “Maker Hareketi (Maker Movement)”, teknoloji ile “kendin yap (DIY)” kültürünün birleşmesinden oluşan küresel bir akımdır. Yemek yapmaktan, model uçak yapmaya, elektronik devreler ve motorlar aracılığı ile yapılan bir model araçtan, 3 boyutlu yazıcılar ile üretilen her ürün “Maker ruhu” ile yapılmış kabul edilebilir. “Maker ruhunun” temelinde rekabet yerine paylaşım, para yerine yetenek, yoğun ezber bilgi yerine deneyim vardır.)
Kitle kaynak yaklaşımı tüm sevimli görünümüne rağmen bazı muhtemel sorun ve darboğazların dikkate alınmasını gerektirir. Fikri mülkiyet ile ilgili soru(n)lar, kuruluşlarda kitle kaynak çözümlerini uygulamakla ilgili ortaya çıkan çekinceler ve tasarım paylaşımı konusundaki teknolojik yetersizlikler bunlardan birkaçı olarak söylenebilir. Kitle kaynakla ilgili bu tür meydan okumalara karşın bu yaklaşımla başarılı ürün ve hizmetler geliştiren firmaların sayısı hızla artıyor.
Bir İş Modeli Olarak Bulut Hizmetleri
Bulut bilişim, işletmelerin enformasyon teknolojisine erişim yol ve biçimlerini değiştirip dönüştürüyor. Bulut bilişim sayesinde işletmeler enformasyon konusunda büyük yatırımlar yapmak yerine ihtiyaç duydukları hizmetlere talep ettikleri zamanlarda İnternet üzerinden erişme imkânına kavuşuyor. Bu “talep edildiğinde hizmet” yaklaşımı “Hizmet Olarak Her Şey (Anything-As-A-Service veya kısaca XaaS)” şeklinde isimlendiriliyor. XaaS terimi; SaaS (yazılım), PaaS (platform), IaaS (altyapı), CaaS (iletişim), MaaS (izleme, gözlemleme) vb. gibi birbirine benzeyen çok sayıdaki hizmeti bir sözcük ile ifade etmek için üretilmiş. XaaS yeni bir iş olmaktan daha işletme içinde çok bilişim-iletişim fonksiyonunun yeni bir yönetim yaklaşımı olarak anlaşılabilir. Bulut bilişimin hızlı evrimleşmesi ve gelişimine bağlı olarak işletmeler de artan oranda bu teknolojiden ve XaaS’den yararlanmayı seçiyorlar. Bulut hizmetlerinin “kullandığın kadar öde” modeliyle faturalandırılması işletmeleri büyük bilişim-iletişim yatırımı yapma yükünden kurtarıyor. Bu şartlarda işletmeler açısından soru, operasyonlarını dönüştürmek için bulut bilişimden ve sunduğu hizmetlerden nasıl yararlanacaklarıdır.
Hizmetlere yönelme, dünyada üretim alanlarında da giderek daha fazla ilgi görüyor. Yukarıda kısaca özetlenen türde hizmetler, esnekliği artırmak üzere işletme ve fabrika ekosistemlerinde daha fazla uygulanma imkânı buluyor. Elde edilen esneklik sayesinde ihtiyaç duyulduğunda talep edilen hizmetlerle pazarın yeni, dinamik, değişken yapısına ve ihtiyaçlarına daha hızlı tepki vermek mümkün oluyor. Diğer yandan bulut hizmetlerinin kullanılabileceği alanlar sadece ürün tasarımı ve üretimle sınırlı değil. Bu hizmetlerden değer zincirinin her halkasında yararlanmak mümkün olabilir. Ürün tasarımı, imalatı, kullanımı, bakım ve onarımı, geri dönüşümü aşamalarında bulut hizmetlerinden yararlanılabilir. Ürün yaşam döngüsü boyunca geçerli olacak hizmetlerin bazıları insanlar tarafından yerine getirilirken, kimi hizmetler ilgili süreçte yer alan akıllı ve bağlantılı nesneler (cihazlar, makineler) tarafından Nesnelerin İnterneti aracılığı ile gerçekleştirilecek.
Uygulamada pek çok işletme, bulut hizmetlerinin operasyonel karmaşıklıklarını ve bunların iş modellerine getirdikleri değişim ihtiyaçlarını kavramakta ciddi zorluklar yaşıyor. Bu hizmetler hem maliyet uygunluğu hem de donanım-yazılım konularında getirdiği bağımsızlık nedeniyle heyecan uyandırsa da riskler ve meydan okumalar da içeriyor. Tek tipte ve her işletmeye standart biçimde uygulanabilecek bir bulut bilişim hizmetleri paketi söz konusu değil. Sağlıklı durum tespiti ve ihtiyaç analizi ile bunlara bağlı olarak dönüşümün planlanması gerekiyor. Bu konuda uygulanabilecek yaklaşım Toplam Kalite Yönetimi’nin PUKÖ döngüsüne benzer bir “Düşün – Planla – Kur – İşlet” modeli olabilir.
İşletmede üretilen ürünlerin gömülü donanım ve yazılım sayesinde akıllı ve bağlantılı hale getirilmesi, iş modelinde ürün ile hizmetin birbirine eklemlenmesi imkânını yaratılır. Böylece üreticiler ürünün yaşam döngüsü boyunca veri toplayabilir, bu veriler sayesinde bakım-onarım fonksiyonunu daha iyi işletebilir ve ürünün sonraki sürümlerini geliştirebilirler. Akıllı ve bağlantılı ürün müşteri deneyiminin tasarımcı ve üreticiye aktarılması açısından önemli bir fırsat yaratır. Müşteri ile üretici arasında ürün üzerinden sürekliliği olan bir bağın kurulması üreticinin özellikle satış sonrası için yeni hizmetler geliştirmesine de imkân tanır. Bu bağın kurulmasında ve yaşatılmasında bulut bilişim ortamı ve hizmetleri en katma değerli paydaş olacaktır.
20’nci yüzyılın son çeyreğinde bilgisayarlar öncelikle ofis ortamında kendilerine yer buldular. Üretim mekânlarına inmeleri bir hayli zaman aldı. Mevcut şartlarda bulut bilişim hizmetleri için de benzer bir durum gözleniyor. Ofiste yapılan operasyonel işler daha hızzlı biçimde bulut bilişim ortamına aktarılıyor. Hâlbuki bulut bilişimin üretim alanlarında da değer katabileceği pek çok süreç ve faaliyet var.
Teknolojiler
Geleceğin fabrikasının kurulumu üretim sistemlerinin birbirine tam olarak eklemlenmesini sağlayacak uygun teknolojilere ihtiyaç duyar. Bu eklemlenme ile değer zincirinde yer alan fabrikalar, üretim ağları veya ekosistemler karşılıklı olarak enformasyon alışverişi yapma imkânına kavuşur. Söz konusu teknolojilerin seçiminde bazı şartlara ve kriterlere uyulması gerekir. Bunlara geleceğin fabrikasının olmazsa olmaz teknolojik ilkeleri diyebiliriz.
Verimlilik, kalite ve –teknolojiden yararlanarak çalışanlar arasındaki bilgi ve becerileri arasındaki farklılıkları silikleştirmek anlamına gelen– bireyselleştirmede iyileştirmeler sağlamak yeni teknolojilerle donatılmış geleceğin fabrikasındaki amaçlar arasındadır. Bunun için tüm işletme (fabrika) içinde ve dış paydaşlar arasında iki yönlü dijital enformasyon akışının ve karşılıklı etkileşimin başarılması gerekir. Bu türden karşılıklı dijital enformasyon akışının temin edilebilmesi için ise üretim ekosisteminde yer alan donanım (sistemler, makineler, cihazlar vb.) ile kişiler arasında çok yönlü bağlantılılığın gerçekleştirilmesi gerekir.
Bağlantılılık ve birlikte işlerlik; bütünleştirme için herhangi bir ek çabaya gerek kalmadan bir sistemin başka sistemlerle etkileşimde bulunabilme yeteneği olarak tanımlanır. Sistemin diğerleri ile etkileşimde bulunmak için daha baştan –mekanizasyondan otomasyona, iş süreçlerinden stratejik amaçlara kadar– bu kriter dikkate alınarak planlanmış ve kurulmuş olması gerekir. Böylece daha sonra donanım, yazılım veya protokol temelli ek arayüz oluşturma, arayüzlerin karşılıklı uyarlanması vb. gibi ihtiyaçlar oluşmaz. Bir bütün olarak bağlantılılık ve birlikte işlerlik; fabrika içinde dikey entegrasyon, fabrikanın ekosisteminde yatay entegrasyon ve uyumluluğu sağlamak üzere uçtan uca mühendislik entegrasyonu ile gerçekleştirilir. Dikey entegrasyon fabrika içindeki sistem, makine, cihaz, sensör ve aktüatörler ile çalışanların ağ üzerinden etkileşebilmesini sağlar. Yatay entegrasyon fabrikanın ekosistemdeki dış paydaşlar ve ağlarla gerçek zamanlı bağlantılılığını anlatır. Uçtan uca mühendislik entegrasyonu ise tüm sistemlerin ek arayüz donanım veya yazılımlarına ihtiyaç duymadan uyumlu biçimde kolay haberleşebilmesi anlamına gelir.
Geleneksel üretim sistemi birbirinden bağımsız olarak işleyen makineler, tezgâhlar, cihazlar ve otomasyon birimlerinden oluşur. Keza; üretim yönetim sistemi, kurumsal kaynak planlaması, kalite yönetim sistemi vb. gibi yazılım temelli enformasyon yapıları da birbirlerinden bağımsız olarak işler. Ürün tasarımı, üretim planlaması, imalat mühendisliği, imal işlemleri ve çeşitli hizmetler farklı modeller ve veri yapıları kullanır. Bu aynı zamanda farklı departmanlar ve birimler arasında düşük geçirgenlikte ‘duvarların’ varlığı anlamına da gelir. Hâlbuki bağlantılılık ve birlikte işlerlik işletmedeki birimlerin, sistemlerin ve faaliyetlerin arasındaki ‘kalın duvarları’ olabilen kurumsal ölçülerde silikleştirmeyi hedefler.
Geleceği fabrikasında sıralı ve hiyerarşik bir sistem yerine haberleşmeyi ve etkileşimi önemseyen ağ yapıları öne çıkar. Fabrika içindeki akıllı ve bağlantılı nesneler ile süreçler, ekosistemdeki tedarikçiler ve müşteriler ağlar üzerinden –sistemde kendilerine sağlanan yetkilendirme çerçevesinde– gerçek zamanlı olarak haberleşebilirler. Geleceğin fabrikasında özellikli çözümler ve uygulamalar değişimi zor, özgün fiziksel sistem düzenlemeleri ile sağlanmayacak; bunun yerine enformasyona erişimin ve iş akışlarının uygulama odaklı kurulması ile gerçekleşecek. Geleceğin üretim ortamları hizmet odaklı mimari ilkeleri esas alınarak yapılanacak.
Gürcan Banger
Geleceğin fabrikasını geleneksel olandan ayırt eden başlıca teknolojiler şunlardır: Otonom robotlar (akıllı, bağlantılı ve öğrenen makineler); siber-fiziksel sistemler (simülasyon); dikey, yatay ve uçtan uca sistem entegrasyonlar; Endüstriyel İnternet (Nesnelerin Endüstriyel İnterneti); Bulut Bilişim (Hizmetlerin İnterneti); Katmanlı – eklemeli üretim (3 boyutlu yazıcılar); Büyük Veri ve Analitikler; siber güvenlik; artırılmış gerçeklik (sanallaştırma). Toplamda dijitalleştirme olarak niteleyebileceğimiz bu sayılanlara başka teknolojiler eklenebilmekle birlikte her fabrika kendi değer zincirine uygun teknolojileri seçerek uygulayacaktır.
Pazarın Durumu
Geleceğin fabrikası oluşturma yolunda yapılacak uygulama bu süreçte yer alacak iç ve dış paydaşların söz konusu kavram ve teknolojileri benimseme başarısına bağlıdır. İç ve dış müşterilerle pazarın böyle bir oluşuma hazır olmaları için bazı ön şartların gerçekleştirilmesi gerekir. Söz konusu fabrikanın yaratılmasındaki ilk şart; yönetimin istikrarlı desteği yanında mühendislik, enformasyon teknolojisi ve operasyonel faaliyetler birim ve takımlarının dönüşüm konusunda kurumsal düzeyde bir uzlaşmaya erişmiş olmalarıdır. Bu şartın önemi, geleneksel fabrikada bu gruplar arasında sıklıkla değişimle ilgili ‘uzlaşmazlık ve gerginlik oluş(turul)ması geleneğinden’ kaynaklanır. Dönüşümün –tasarım, planlama, imalat, satış sonrası vb. gibi tüm fonksiyonları içeren– değer zinciri boyunca farklı disiplinlerden gelen kişi, takım ve birimleri etkileyeceği asla gözden kaçırılmamalıdır. Fabrika bir bütün olarak dönüşüm sürecine aktif biçimde dâhil olmak zorundadır. Çünkü başarılacak olan fabrika modeli sadece sistemlerin teknik olarak birlikte işlerliğini değil; aynı zamanda birden fazla disiplinden oluşan süreçlerin yaratılmasını da hedeflemektedir. Farklı disiplinlere sahip kişilerin geleceğin fabrikasında alacakları işbirlikçi roller ve ortak çalışma için gerekli kültürü edinmelerine yönelik eğitim ve danışmanlık ihtiyaçlarının giderilmesi gerekebilir.
Çağdaş teknolojiler, ekosistemiyle birlikte geleceğin fabrikasında işbirliğini ve ortak çalışmayı desteklemek üzere çok sayıda seçenek ve imkân sunuyor. Örneğin bunlar arasında modelleme ve simülasyon araçları ile akıllı ve bağlantılı sistemler için kurulum, ayar ve entegrasyon tekniklerini ilk elde saymalıyız. Bu türden araç ve tekniklerin kullanılmasındaki ana gerekçe pazarın yeni, dinamik ve değişken taleplerinin karşılanmasında farklı disiplinlere ait bilgi, deneyim ve becerilerin bir araya getirilmesi ihtiyacıdır. Keza; inovatif potansiyelin değerlendirilmesi açısından fabrikanın ekosisteminde yer alan ve aralarında karşılıklı etkileşim olan paydaşlar arasında geri bildirim döngülerinin kurulmasında bu tür araç ve teknikler yararlı olacaktır.
Birden çok disiplini ilgilendiren işbirlikçi çalışma, sadece karşılıklı enformasyon trafiğinin etkili işleyişinden veya değer zincirindeki işlerin başarıyla icra edilmesinden ibaret değildir. Etkileşimli, işbirlikçi çalışma sayesinde enformasyonun ve farkındalığın fabrika içinde yaygınlaşması sağlanır. Böylece yeni teknolojilerin, kavramların ve çözümlerin kişiler, birimler ve takımlar tarafından kabul edilip benimsenmesi kolaylaşıp hızlanır. Yeni teknolojilerle donatılmış geleceğin fabrikasının insanlarda yarattığı ilk endişe türü işlerini kaybedebilecek olmaları yönündeki algıdır. Kişisel gelişim ve mesleki eğitim konularında yapılacak çalışmalar bilgi ve becerilerini yükseltecek olan çalışanların bu tür endişe ve gerginliklerden kurtulmalarını sağlar. Yeni teknolojilerin iş gücüne ve emeğe etkileri konusunda yapılan akademik araştırmalar yeni durumun kaçınılmaz biçimde istihdamda azalmaya neden olacağı fikrini desteklemiyor. Muhtemelen geleceğin fabrikası vizyonu çok sayıda yeni iş pozisyonunun açılmasına yol açacaktır. Buna karşılık yeni işler ve çalışma biçimleri geleneksel olana göre içerik ve tarz olarak farklılıklar içerecektir. İş gücünün nitel değişimi sadece düz mavi yakalılar için değil; yeni fabrikanın tüm çalışanları için geçerlidir.
Geleceğin Belirsizliği
Neredeyse tüm kurumsal dönüşüm projelerine karşı olduğu gibi geleceğin fabrikası konusundaki direnmelerin ana nedenlerinden birisi belirsizliktir. Yapılacak dönüşümün beklenen sonuçları yaratması konusunda kuşkular dönüşüm projelerine karşı bir tür direncin oluşmasına neden olur. Dönüşümün sonucunda oluşan yeni sistem fabrika içinde veya ekosistemde başka sistemlerle entegrasyon gerçekleştirecektir. Dolayısıyla yeni sistemin başarısı, bütünleştiği diğer sistemlerle birlikte ‘bütünün toplam performansı’ olarak öngörülmeli ve değerlendirilmelidir. Bütünsel performans konusundaki öngörüler ve mümkünse ölçümler beklenen sonuçların oluşma durumu ve ihtimali hakkında aydınlanma sağlar. Karar vermede çeşitli bilimsel ve disipliner yöntemler, teknikler ve araçlar ile başarı öyküsü örnekleri yardımcı olur. Keza; geçmişteki analizlerden yararlanan bilgi tabanlı sistemler, kararları sınayan simülasyon sistemleri ve yeni yapının bazı bileşenlerinin sanallaştırılması ile yapılan çalışmalar bütünsel performansın öngörülmesine katkı yapabilir.
Diğer yandan geleceğin fabrikasına yönelik kurumsal dönüşüm süreci sadece bazı yöntem ve tekniklerin kullanılmasından ibaret değildir. Bir bütün olarak dönüşümün işletmenin stratejik amaçları ile uyumlu olması kaçınılmazdır.
Geleceğin fabrikasının yaratılması ve kurumsal dönüşümün gerçekleştirilmesi konusunda yapılacak en ciddi yanlış bunun bir teknolojik evrimleşme (özellikle enformasyon sistemlerinin yenilenmesi) olarak anlaşılmasıdır. İşletmenin yararları büyük oranda yeni teknolojilerle birlikte yeni iş modellerinin yaratılmasına bağlıdır. Ancak yeni iş modelleri ile birlikte teknolojik dönüşümü bir yarar ve kazanç kaynağı haline dönüştürmek ve yatırımın risklerini düşürmek mümkün olur. Mevcut ve yeni iş modelleri birbirine eklemlenerek farklılaşmış bir değer zinciri oluştururken zincirin her halkasında ortaya çıkan katma değerin görünür hale gelmesi gerekir.
Yeni iş modelleri ve değer zinciri yapısal dönüşüm konusunda bazı ipuçları sağlayabilir. Ama bir yatırım söz konusu ise kararın oluşmasında daima yatırımın geri dönüşü en önemli kriterler arasında yer alacaktır. Bu nedenle teknolojik dönüşüm, öncelikle bir yatırım kararı konusudur.
Dönüşüm
Eğer yeni teknolojilerle donatılmış bir fabrikanın kurulması söz konusu ise ve yatırıma yönelik öngörü ve kararlar da onay veriyorsa bütünsel üretim sistemini geleceğin fabrikası olarak tasarlamak mümkündür. Ama genelde mevcut olan bir fabrikada geleneksel makine parkı ve süreçlerle başlamak söz konusu olacaktır. Diğer yandan sanayi çevrelerinde ‘çalışan bir sistemin değiştirmeyi denememek’ yönünde bir düstur da genel kabul görmüştür. Tümüyle haksız bir önyargı olarak düşünülemeyecek bu kabul, üretim sistemine yeni yöntemler, kavramlar ve teknolojiler eklemleme veya mevcudun bazılarını ikame etme konusunda yapısal dönüşüm stratejilerine sahip olmamız gerektiğini ima eder. Mevcut fabrikanın geleceğe taşınması bu stratejilerin gösterdiği şekilde durmalara yol açmadan, kesintisiz başarılmak zorundadır.
Geleceğin fabrikasında var olacağını öngördüğümüz teknolojilerin tümünün henüz yeterli olgunluğa eriştiğini söylemek mümkün değil. Her an yeni teknolojiler ve uygulamalar gündeme gelmeye devam ederken mevcut olanlar da evrimleşmeyi sürdürüyor. Ama geleceğin fabrikası bir ‘iş-işletme konusu’ olduğundan teknolojinin durumunu pazardan bağımsız olarak ele alamayız. Dolayısıyla bir teknolojiyi değerlendirirken onun pazar ve müşteri ile olan ilişkisini de (değer zincirindeki yerini ve katkısını da) değerlendirmek zorundayız.