Güncel Siyasetin Çirkin Yüzü
Gürcan Banger
Güncel siyasetin ifade tarzında dikkatimi çeken ortak bir yön var. Yapılan siyasi çağrılar, vatandaşları aklıyla karar veren bireyler olmaktan önce, malum siyasi topluluğa yandaş olmaya çağırıyor. Yaklaşım, fanatik futbol taraftarlığı biçiminde dile getirilince, giderek bozulan sosyal uzlaşma ve ortak paydanın yeniden oluşma ihtimali daha baştan kayboluyor. Düzenlenen toplantılar, yapılan konuşmalar ve öne sürülen çağrılar, sonuç olarak sadece ayrılık hatlarının derinleşmesine ve sosyal gerginliklerin çoğalmasına vesile oluyor.
Siyasi yelpazeyi çok boyutlu olarak gözden geçirdiğimizde farklı niyetler ve yapılar görüyoruz. Siyasi pozisyonundan bağımsız olarak gerçekten sorumlu yurttaşlık anlayışıyla bu ülke ve toplum için bir şeyler yapma çabasında olan insanlar var. Ama ne yazık ki, sayıları çok değil. Daha önemlisi, örgütlü değiller. Bugünkü konjonktürde bu namuslu ve onurlu insanların bir sosyal ve siyasal güç olma ihtimallerini düşük buluyorum.
Siyasal Kanatlar
Bir başka kanat olarak siyaset aracılığı ile rant, ikbal ve makam elde etmeye çalışanlar var. Bu köşe dönücü anlayış da siyaseten bir söylem etrafında toplanmıyor ama kişisel veya grupsal çıkarları etrafında hızla toplanmaya ve ahlak dışı anlaşmalara katılmaya yatkın özellikleri var. Ülke siyaseti, öncelikle etik ve kurumsal yapılaşmasını sağlayamadığı sürece bu yiyiciler, yamyamlar ve barbarlar var olmaya devam edecek.
Diğer kanatta bir siyasal söylemin arkasına saklanmış maskeliler var. Bu gruba girenlerin sağ kanadı bir şeriat özlemi ve beklentisi içinde iken, grubun diğer kesimlerinde farklı görünümler altında darbeciler, cuntacılar, baskıcı rejim sevdalıları ile militaristler ve şovenistler var.
Ülkede siyaseten ve yönetsel olarak nitelikli hale gelebilmesi, namuslu ve onurlu insanların kendilerini çıkarcılar ve kamufle olmuş maskelilerden kurtarabilmesine bağlı. Bu insanların etrafında toplanacakları söyleme sağ ve sol olarak bakmamak lazım. İhtiyaç olan söylem ve mekanizma, Dünya ve ülke durumuna göre kendini stratejik olarak yenileyip dönüştürebilen bir politik oluşumdur. Bu oluşum da şunların bunların birleşmesi değildir.
Rant Birliği
Türkiye’de siyaset, birkaç örnek dışında bir vizyon ve söylem birliğinden daha çok, bir güç birliğini andırıyor. Bu güç birliği ise daha sonraki aşamalarda rantçı bir özellik kazanıp çıkar birliği haline dönüşüyor. Hiçbir iktidar dönemi yok ki; yolsuzluk, usulsüzlük, kayırmacılık ve devlet soygunculuğu ile anılmasın! Dürüst bulduğumuz liderlerin ve partilerin arka bahçelerinde malın götürüldüğüne pek çok kez tanık olduk.
Siyasal partiler, öncelikle devleti yönetmek üzere kuruluyorlar. Daha doğrusu; kurulma mantıklarının bu, olması gerekir. Kamuyu yönetmek, halkı doğru kanallara akmasını sağlamak ve her an ilerleyen bir sosyal süreç yaratmak ise sağlam bir vizyon, söylem ve kadro altyapısı ile olur. Hâlbuki ülkemizde siyasetin en az ilgi gören ve kaynak bulan bölümü bu altyapıdır. Belki de siyaset alanı; insanî gelişmişlik, bilimsellik ve iş modelleri açısından toplumun en az gelişmiş bölümlerinden birisidir. Kendini geliştirme ve yenilikçilik açısından toplumun en atıl kategorilerinden birisi olduğunu da söylemek zorundayım.
Siyasetin böylesine niteliksiz olmasının pek çok nedeni sayılabilir. Bunların başında, devletin bir soygun kapısı halini almasını saymak gerekir. Kamunun bu hali devam ettiği sürece siyasette bir iyileşme beklemek doğru olmaz. Tabii ki; devletin bir rant kapısı olmaktan çıkarılmasının çözümü, her ne pahasına kamu kaynaklarının özelleştirme bağlamında çarçur edilmesini haklı göstermez. Özelleştirme sürecinin önemli bir bölümünün yine devletin rant kaynağı olarak kullanılmasına hizmet ettiğini görmek gerekir.