Hatalardan Öğrenmek
Gürcan Banger
Facebook’ta paylaş
Twitter’da paylaş
Duygu Güncesi
Facebook’ta izle
Twitter’da izle
Sık Kullanılanlara Ekle
Aydınlık ve karanlığı birlikte öğrendiğimizi fark ettiniz mi? Var ile yoku, beyaz ile siyahı, ışık ile gölgeyi aynı anda öğreniyoruz. Siyah ve beyaz gibi iki uç değerin arasında griler doluşmaya başladığında farkındalığımız ve bilinçliliğimiz de gelişiyor. Bu nedenle farklılıklar; bilgimizin zenginleşmesini, çeşitlenmesini ve derinleşmesini sağlıyor. Evrende öğrenmemiz gereken grilerin sayısını hatırlayınca henüz bildiklerimizin bir incir çekirdeğini doldurmaktan çok uzakta olduğunu fark ediyoruz. Bu kadar bilgiyle evrenin ya da yaşamın “tümünü ya da çoğunu biliyormuş” gibi davranmanın anlamsızlığı ortada…
Karşılaştırma
İnsanın yaşamı öğrenmekte kullandığı en temel tekniklerden birisi karşılaştırmadır. (Bu kavramı kıyaslama olarak da okuyabilirsiniz.) Karşılaştırma ise sıfır noktası olarak kabul edilen bir referansa (bir mihenk taşına) göre yapılır. Örneğin bizden yaşlı insanları anne veya babamızla karşılaştırarak öğrenmeye çalışırız. İlk kez ziyaret ettiğimiz bir kenti, yaşadığımız yerleşimle karşılaştırarak algılamayı deneriz. Bir arkadaşımızın davranışını, öyle bir durumda kendimizin ne yapacağını düşünüp kendi davranış modelimizi referans alarak kavrarız.
İnsanın karşılaştırarak öğrenme özelliği, içinde bir görelilik unsuru taşır: Neye, nereye veya kime göre gibi… Eğer yaşamı kavrarken, göreliliği bir başkasına göre kurarsak -bir başka deyişle; bir başka insanı referans alırsak; tüm değerlendirme ve anlamlandırma modelimiz, o insana göre ayarlanmış olur. Hiç kuşkusuz; hangi referans noktasını kullanırsak kullanalım, bakış açımızın içinde her zaman bir kendimize görelilik ruhu vardır. Ama dış çevreden soyutlanarak özellikle kendimizi referans olarak kabul ettiğimizde; bu durum, bazı hatalar yapmamıza neden olabiliyor.
Burada bir hatırlatma yapmalıyım. Referans almalar (ders almalar), genelde hatalara ve başarısızlığa göre yapılır. Siyahtan dersler çıkarmak gibi beyazdan da alacağımız dersler olabildiğini; kısaca başarısızlıktan olduğu kadar başarıdan da öğrenilecekler olabileceğini gözden kaçırırız. Siyah – beyaz karşılaştırmasına siyahtan bakabildiğimiz gibi beyazın tarafından da bakmayı bilmeliyiz.
Öznellik
Kendini yetiştirmiş ve yaşamdan doğru dersler çıkarmış bir kişinin, zaman zaman tümüyle kendi değer ve ilkelerine göre davranmasında yanlış bir yan görülmeyebilir. Ama yaşamdan kendisini soyutlamış ve tümüyle kendi içine dönmüş bir bireyin kendi hayalleri ve yanılsamaları içinde boğulması son derece beklenen bir durumdur.
Bizi kendimize takılıp kalmaktan kurtaran, çoğu zaman yaşamın kendisidir. Eğer okumayı becerirsek; yaşam, daima bize iyi dersler sunar. Onun derslerini okuma konusunda özürlü olduğumuzda ise dersin acılarla bezenmiş olarak bize sunulması hiç şaşırtıcı olmaz. Yaşamımızdaki başarılardan ve kötü sonuçlardan doğru dersleri alırsak, bu gelecekte daha iyi bir yaşam için bir hazırlık anlamına gelir.
Kullandığımız Referanslar
Olayları değerlendirirken kabul ettiğimiz referans değer ve öğretiler nedeniyle hata yapabiliriz. Yaşamda en sık yaptığımız hatalardan bir diğeri ise insanlarla ilgili duygu ve düşüncelerimizdir. Arkadaşımız olarak benimsediğimiz bir kişinin bizi üzen bir davranışına kadar bu ilişkide yaptığımız referans ve görelilik hatalarının farkına varmayabiliriz. O kişiyle ilgili değerlendirme ve anlamlandırma hakkında yanıldığımızı gördüğümüzde ise her zaman gerçek neden konusunda emin olamayabiliriz.
İnsanlar Hakkında Yanılmak
Bir insan hakkında bizi yanıltan nedir? Acaba beni yanıltan o mu? Benimle olan ilişkilerinde olduğundan farklı görünmeye mi çalıştı? Bir maskesi vardı da, ben mi farkına varamadım? Yoksa benim onunla ilgili temel referans olarak kabul ettiğim bende mi bir sorun var? Yalnız kendi değer ve ilkelerime saplanıp kaldığım ve onun davranışlarının benim algımdan farklı olduğunu kavramadığım için mi yanıldım?
Bir Latin atasözü, “Yanlış yapmak, insanlar içindir” der. Karmaşık bir dünyada insanın yanlış yapmama şansı yok. Çoğu zaman elimizde de olmuyor. Önemli olan, yapılan yanlışlar karşısında doğru dersleri çıkarabilmek. Bu nedenle kişilerle ilgili hatalarımızın da bir dersten öte bizi üzmemesi gerek. Bir insanla aramızda olan olumsuzluktan çıkarılacak derslerden birisi, bakış açımızın çok fazla kendimize endeksli olup olmadığını kavramaktır. Çünkü bir ilişkinin iyi ya da kötü olduğuna karar vermek için sadece kendimizle yetinmekten öte, başka göstergeler de kullanmamız gerekebilir. Yaşamın pek çok alanında olduğu gibi…
Hatalar, geçmişe savrulup geri dönmeyecek biçimde yitirilen çabalar değildir. Dikkatle baktığımızda; her birinin gelecek yaşamımız için bir yapıtaşı olduğunu görebiliriz.
Hataya Yeni Bakış
Hiç kuşkusuz hatayı alkışlamayacağız. Ama günümüzde hatanın da gerek kurumsal gerekse kişisel yaşamlarda bir referans noktası olduğunu görmemiz gerekir. Örneğin zorlu kararlar verilmesi gereken uzun bir süreç varsa, yapılabilecek hatayı ileri aşamalara taşımadan daha başlarda yapabilmeyi göze almak ve öngörmek gerekir. Hatanın büyüğü, hatayı sürecin geri dönülemeyecek ileri aşamalarına taşımaktır. İngiliz biyolog, bilim adamı ve düşünür Thomas Henry Huxley (1825-1895), “Bazı hataları erken yapmanın yaşamınıza büyük yararları olacaktır” der.
Amerikalı buluşçu ve iş adamı Thomas Alva Edison’un (1847-1931) sözleri ile bitireyim: “Yaşamın en büyük hataları, başarıya ne kadar yaklaştıklarını bilmeyen insanların vazgeçmelerinden dolayı olur.” Ne yanlışta ısrar etmeli ne de zamanından önce teslim olmalı…