Hayvanları Korumak

Hayvanları Korumak

Gürcan Banger

30 Eylül 2012 Pazar günü ülkenin çok sayıda kentinde 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu’nda yapılmak istenen (ve sokak hayvanlarının itlafını yasal yönden mümkün kılan) yeni düzenlemeleri protesto eden yürüyüşler yapıldı. Etkinliklerde pankartlar taşındı, slogan atıldı ve konuşmalar yapıldı. Bazı vatandaşlar bu eylemlere kendi ev hayvanları ile birlikte katıldılar. Eylemler sadece cadde ve meydanlarda yapılanla kalmadı; ciddi düzeyde sanal medyada da destek gördü.

Bu ülkede hayvan haklarından söz ettiğinde (hele ki ülkenin başka sorunlarla boğuştuğu dönemlerde hayvanlarla ilgili konuları dile getirdiğinde) malum yaygara başlar: “İnsanların dertleri bitti mi de sıra hayvanlara geldi?”, “Memlekette o kadar sorun var ve kan gövdeyi götürürken bu yürüyüşte neyin nesi?”, “Hadi bakalım, şehitler için de yürüsünler?” Özetle; düşük sosyal kültür toplumlarının eziklikleri bir kez daha ortalıklarda sergilenir. Bir sorun, bir başka sorunun karşısına konur, karışmış yumak haline getirilip çözümsüzlüğe bırakılır. Bu alaturka mantıktan kurtulmadığımız sürece her türlü sorunlar yumağından da kurtulmamız mümkün değil.

Temel Yanlış, Ana Sorun

Hayvanları koruma duygu ve düşüncesi ile ilgili temel bir yanlış var. Sorunun kaynağı da burada zaten… Hayvanların korunması, evlerinde hayvan besleyenlerin sorunu değildir. Hayvanların sürdürülebilir yaşam sürdürmeleri, evinde hayvan beslesin veya beslemesin, evde hayvan beslemeyi uygun bulsun veya buna karşı çıksın toplumu oluşturan tüm bireylerin sorunudur. Çünkü bu konu; yaşam çevresini koruma ve geliştirme, tüm canlıların yaşamına saygı, yaşadığımız dünyanın ve evrenin sürdürülebilirliği ile kalıcılığı meselesidir.

İnsan yaşamını koruyup geliştirdiğimiz gibi bu dünyayı var eden tüm yaşam çevresini (burada yer alan hayvanlar ve bitkiler ile bizim doğal yaşam çevremizi oluşturan cansız doğayı da) korumak ve savunmak zorundayız. Hayvanları koruma adına yapılan eylemler özü açısından yaşam çevresini koruma ve sürdürülebilir kılma çabalarının bir parçasıdır.

Sevgi

Yakınlarımızla veya arkadaşlarımızla aramızda farklı mesafeler var. Kimisiyle daha yakınız, bir başkasına daha uzak… Sosyal kültür gereği ya da deneyimlerimize bağlı olarak bazı hayvanları kendimize daha yakın buluruz, kimileri bize daha soğuk gelir. Küçüklüğünüzde ürküttüğünüz için bir köpek tarafından korkutulmuş ya da rahatsız ettiğiniz bir kedi tarafından tırmıklanmış olabilirsiniz. Bu da sizde bir çekince yaratmıştır. Bunları olağan karşılayabiliriz. Ama konu, insanı sevmek veya hayvanı sevmemek gibi genel ayrımcı bir noktaya geldiğinde iş değişir.

Yaşam çevresini unsurlarına ayırarak sevemeyiz. Çok net söyleyebilirim ki; insanları sevdiğini ama hayvanları sevmediğini söyleyen bir kişi gerçekte insanları da sevmiyordur. Onun bir “sevgi ve saygı yalancısı” olduğunu söylemek ona karşı haksızlık olmaz. Çünkü sevgi bir bütündür ve “çok özel durumlar” dışında yaşam çevresinin bir bütün olarak doğrudan kendisi ile ilgilidir. Dolayısıyla o yaşam çevresini onu oluşturan tüm unsurlarıyla severiz ya da bireysel sevgi kurumumuzda bir sorun var demektir.

Yaşam Çevresi

Yaşam çevresi ile ilgili çalışmalar önce kirlilikle mücadele şeklinde başladı. Ardından çevrecilik ve doğa koruma aşamalarını yaşadık. Şimdilerde ise bu konuyu daha kapsamlı olarak anlıyor ve korunması gerekenin yaşam çevremiz olduğunu söylüyoruz. Bu çevrede kimler var? İnsanlar, hayvanlar, bitkiler ve cansız varlıklar… Bunların tümünü birden korumayı özümsemek zorundayız.

İnsan olarak var olmaya devam edebilmek için sürdürülebilir bir yaşam çevresine ihtiyacımız var. Bu yaşam çevresinin oluşumunda diğer canlıların da vazgeçilmez bir yeri var. Bunlardan herhangi birini “yok edilebilir” bulan bir mantık, (bilmem kaç numaralı yasaya dayanarak ya da kendi keyfince) yarın kendi türünden birini de yok etmeye hazır demektir.

Paylaş:

duyguguncesi hakkında

GÜRCAN BANGER, Eskişehir Maarif Koleji ve ODTÜ Elektrik Mühendisliği Bölümü mezunudur. Aynı bölümde yüksek lisans çalışması yaptı. Elektrik yüksek mühendisi. Kamuda mühendislik hizmetleri yapmanın yanında bilişim donanımı ve yazılımı, elektronik, eğitim sektörlerinde işletmeler kurdu, yönetti. Meslek odası ve sivil toplum kuruluşlarında yöneticilik yaptı. 2005’ten bu yana bazı büyük sanayi şirketleri de dâhil olmak üzere çeşitli kuruluşlarda iş kültürü, yönetim, yeniden yapılanma, kümelenme, girişimcilik, stratejik planlama gibi konularda kurumsal danışman, iş ve işletme danışmanı ve eğitmen olarak hizmet sunuyor. Üniversitelerde kısmi zamanlı ders veriyor. Halen Raylı Sistemler Kümelenmesi'nde küme koordinatörü ve bizobiz.net danışmanlık ve eğitim firmasında proje koordinatörüdür. Kendini “business philosopher” olarak tanımlıyor. Düzenli olarak bloglarında (http://www.duyguguncesi.net ve http://www.bizobiz.net) yazıyor. Değişik konularda yayınlanmış kitapları var. Çeşitli gazete, dergi ve bloglarda yazıları yayınlanıyor.
Bu yazı Çevre, Doğa, Doğal yaşam, Hayvan sevgisi, Sevgi, Yaşam, Yaşam çevresi kategorisine gönderilmiş ve , , , , , , , , , , ile etiketlenmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir