İmalatın Geleceği

İmalatın Geleceği

Gürcan Banger

BİR
Sınai üretimin dışında olanlar için değişim, günlük yaşamın nesnelerinden ibaret kalıyor. Değişimi tüketim maddelerinde, ev aletlerinde, kişisel cihazlarda veya bilişim ve İnternet gibi yaygın kullanımlı alanlarda hissediyoruz. Konunun imalat tarafına baktığımızda ise güncel üretim araç, teknik ve metotlarının 30-40 yıl önceki duruma göre fazlasıyla değiştiğini gözleyebiliriz. Teknolojik çalışmaların gelişimini izlediğimizde ve gelecek öngörülerine dikkat ettiğimizde 30 yıl sonrası gibi bir gelecekte dünkü ve bugünkü durumla kıyas kabul etmeyecek ölçüde bir değişime tanık olunacağını söyleyebiliriz. Mevcut durumu oluşturan üretim ortamları ve fabrikaların yerini görsel olarak tanınamayacak ölçüde yeni şartlar ve imkânlar alacak. Çok fonksiyonlu hesap makinelerinin sürgülü cetvellerini tarihin çöplüğüne fırlatıp attığı gibi –gerçekte hâlâ geçmişi temsil eden– bugünün imalat yöntemleri literatürü de çoktan geri dönüşüme gitmiş olacak.

Geleceğin İmalat İşletmeleri
Geleceğin başarılı firmaları, teknolojik geçmişi yaşatmaya çalışanlar değil; fiziksel ve fikri altyapılarını hızla değiştirme ve uyarlama becerisine sahip olanlar arasından çıkacak. Bunlar yeni teknolojilere gösterdikleri uyum sayesinde değişen küresel pazarlara ve müşterilere daha yakın olacaklar. İhtiyaç ve beklentilere daha hızlı cevap verebilecekler.

Çeyrek yüzyıl sonra ayakta kalmayı ve sürdürülebilir olmayı başaran işletmeler, şimdiye oranlar çok daha geniş ve çeşitlenmiş bir beceri havuzuna sahip olacak. Bu havuzu yüksek düzeyde nitelikli lider ve yöneticiler oluşturacak. Bu kişiler bilim, teknoloji, mühendislik ve matematik alanlarında ticari ve teknik uzmanlıkların bileşimi ile donanmış olacak. Bu noktada; geleceğin nitelikli insan kaynağının temel özelliğinin, değişimi çabuk kavramı ve hızlı uyum gösterme olduğunun vurgulanması gerekir.

Yeni insan kaynağının uyarlı olma ve uyum gösterme konusundaki istikrarlılığı, –araştırmadan geliştirme amaçlı inovasyona, üretim süreçlerinden tedarikçi ilişkilerine, pazarlamadan bakım-onarım hizmetlerine kadar– imalatın tüm boyutlarını kapsamak zorundadır. İstikrar gibi geleceğin bir başka temel olgusu da sürdürülebilirliktir. Geleceğin iş süreçleri ve bunlarla imal edilen ürünler kullanım sürelerinin bitiminde yeniden kullanıma, tekrar işlenmeye ve geri dönüştürülmeye uygun olacak. Benzer anlayışla; kapalı çevrimli sistemler enerji ile su israfını yok etme ve fiziksel atığı geri dönüştürme imkânları ile donatılacak.

Yukarıdaki özet çerçevesindeki gelişmeler, değişen fiziksel imalata bağlı olarak başka gelişmelere yol açacak. Bunlardan biri olarak yeni inovatif gelir elde etme türlerini (gelir modellerini) sayabiliriz. Ayrıca imal edilen ürünün çeşitli hizmetlerle donatılmış halde pazarlanmasını ifade eden ‘hizmetleştirme (servitizasyon)’ bir başka gelişme olarak dikkat çekecek. (Hizmetleştirme veya servizitasyon, bir ürünün imalatında, pazarlamasında ve satışında bir hizmet unsurunun katma değer yaratacak biçimde ürüne gömülmesi anlamına gelir.) Bir başka gelişme ise ürün geliştirme, pazarlama ve satış süreçlerinde büyük veri olgusunun daha etkili ve verimli kullanımı olacak. (İnternet ve sensor (veri toplama) teknolojilerindeki gelişmenin bir sonucu olan ‘büyük veri’; sosyal medya paylaşımları, ağ günlükleri, anlık mesajlaşma sistemleri, fotoğraf ve video, siteleri gibi değişik kaynaklardan toparlanan tüm verinin, anlamlı ve işlenebilir biçime dönüştürülmüş biçimine denir.)

Kamu Tarafı
İmalatın geleceği konusuna (ulusal, bölgesel ve yerel ekonomiler açısından) kamu tarafından bakıldığında ilk söylenecek şey, kamunun üretimin değiştiğinin ve değişmeye devam edeceğinin acilen farkında ve bilincinde olmasıdır. Merkezi ve yerel yönetimlerin imalata dayalı iş dönüşümlerini kendi planlamalarında içselleştirmeleri rekabetçi gelecek açısından kaçınılmaz görünüyor.

Gene bu bağlamda yüksek nitelikli insan kaynağının yetiştirilmesi ve fikri sermayenin çoğaltılıp yaygınlaştırılması kamusal politikaların temel ilkelerinden olmak zorunda. Yeni teknolojiler sayesinde üretim araçlarının masaüstü hale gelmesi ile birlikte küçük ve orta ölçekli işletmeler bir kez daha öne çıkıyor. Kamusal zihniyetin, geleceğin rekabetçi ekonomileri adına ‘üretimin demokratikleşmesi’ olarak isimlendirilen bu sürece sahip çıkması ve destek olması gerekiyor. Alışılmış geleneksel usul ve yöntemlerle imalatın geleceği kurulamaz.

İKİ
Bilimsel gelişmeler yanında teknolojideki ilerlemelere bağlı olarak üretimin insan ve toplum yaşamındaki önemi giderek daha açık biçimde ortaya çıkıyor. Değişimi ve imalatın yaşamdaki yükselen değerini, sadece –bağnazlıkları ya da kendi ‘öz’ çıkarları nedeniyle– görmek istemeyenler görmüyor, anlamıyor. Elektronik ve yarıiletken teknolojilerindeki ‘iyileşme ve gelişme’ her 18 ayda ikiye katlanırken, aynı zaman diliminde maliyetler de yarıya düşüyor. Biyoteknoloji geleceğin en değerli teknolojilerinden birisi olarak önemli gelişmeler göstermeye devam ediyor. Bu alandaki çalışmalar doğal yollarla elde edilen yeni ilaç ve aşı türlerini hedefliyor. Nanoteknoloji sayesinde önümüzdeki çeyrek yüzyıl içinde günlük yaşamımızın parçası olan eşyaların büyük değişime uğrayacağı anlaşılıyor. Bunlara daha pek çok başka bilimsel, teknolojik ve sınaî öngörüleri ekleyebiliriz.

Bilim ve teknolojinin yarattığı altyapı, geçmişte olduğu gibi gelecekte de insan ve toplum yaşamında önemli değişimlere neden olacak. Ne yazık ki, değişime uyarlanamayan ve kendinde gerekli dönüşümü sağlayamayanlar bir kez daha yaşam sahnesinden çekilecekler. İş dünyası açısından bakarsak değişimin çok sayıdaki bileşeni işletmeler açısından geleceği daha zor hale getiriyor. Belirsizliğin oluşumunda teknolojilerdeki hızlı değişime müşterilerin daha bilgili ve seçici hale gelmeleri eşlik ediyor. Önümüzdeki dönemde işletmeler, teknolojilerdeki ve pazar-müşteri yapısındaki değişimin yarattığı belirsizlikler ile baş edebilmek için geçmiştekine oranla daha çevik, hızlı, verimli ve bilgili olmak zorundalar. Geçmişte imalatın yönetilmesi, kalitenin sağlanması, maliyetin ve çevrim zamanının düşük tutulması önemli konular idi. Gelecekte bundan çok daha fazlası olacak. İmalatı yöneten güç çok daha büyük oranda pazarın eline geçerken, maliyetlerin düşük tutulması ve tedarik zincirinin yalınlığı işletmenin rekabet gücü göstergeleri arasında yerini koruyacak.

İmalatın Beklenen Geleceği
Geleceğin imalat teknolojisi türü ve yöntemlerini seçmede pazarın alacağı şekil birinci dereceden etkili olacak. Örneğin müşterilerin taleplerindeki değişimden kaynaklanan pazardaki ‘gelip geçiciliğe’ en hızlı ve iyi cevabı veren firmalar daha başarılı olacak. Bu nedenle işletmeler kendi iş yapma biçimlerini değiştirmek zorunda kalacaklar. Bu bağlamda kârlı ve sürdürülebilir kalmak adına piyasanın gerektirdiği hıza ve çevikliğe ulaşabilmek için uygun teknoloji ile yenilenmek gerekecek. Pazardaki yüksek hızlı ‘gelip geçicilik’, azalan kâr oranları ile yaşayabilmek için firmaların faaliyetleri üzerinde maliyet azaltma baskısını artıracak. İşletmelerin pazarda başarılı olmaları –en azından başarı kriterlerinden birisi, gelirlerini yükseltmede ve maliyetlerini düşürmede rakiplerinden daha iyi olmalarına bağlı gelişecek.

İşletmenin maliyet ekonomisi açısından bakıldığında kitlesel üretim sonucuna varılır. Diğer yandan müşteriler –başkalarınınki ile aynı olmayan– kendi beğeni, kültür ve şartlarına uygun ürünler satın almak istiyorlar. Bu ikili durum ‘kitle özelleştirme’ denilen yeni bir çözüme yol açıyor. Firma açısından kitlesel, müşteri açısından özel olacak bir çözüm gerekiyor. Bu durumun geleceğin pazarını oluşturmada ilk elden etkili olacağı anlaşılıyor. Rekabet nedeniyle fiyatlar düşüyor; İnternet sayesinde müşteriler kaliteli ve ucuz ürünün bilgisine ve kendisine daha kolay ulaşabiliyorlar. Bu karmaşık durumun altından kalkabilmek için işletmeler, müşterilerin bilinen ve açıklanmamış ihtiyaçlarını daha yakından izlemek, inovatif ürün tasarımını geliştirmek ve ürünün fikir aşamasından pazara geçiş süresini kısaltmak zorunlar. Bunları başaramayanlar eskisine oranla daha hızlı yok olacaklar.

Bazı iş sahipleri ve yöneticiler kârsız oldukları nedeniyle bazı ürünleri imal etmek istemiyorlar. Hâlbuki iş dünyasının gerçeklerinden birisi, işletme içinde üretimi katma değersiz görünen ürünlerin –dış kaynak kullanımı ya da outsourcing olarak bilinen– dışarıya (yan sanayiye) aktarılmasıdır. Önümüzdeki dönemde kârsızlık öngörüsüyle dışarıya verilen ürün ve hizmet sayısında artış görülecek. Bu yönelimin devamı olarak ürünlerin bütün veya sistem olarak daha küçük ama çok daha hızlı ve çevik firmalara verileceği anlaşılıyor.

ÜÇ
Yönetim alanında çalışan akademisyen Rita G. McGrath son kitabında mutlak rekabet üstünlüğünün artık kalmadığını, firmaların geçici üstünlüklerle yaşayabileceklerini söylüyor. Bu bağlamda ‘geçici üstünlük çağı’ olarak isimlendireceğimiz bu dönemde ne türde stratejiler geliştirilmesi gereği üzerinde duruyor. Kalıcı veya geçici; sert rekabette sürdürülebilir olmak için bir işletmenin pazarlama fonksiyonunda olduğu kadar imalat alanında da üstünlükler geliştirmesi gerekiyor. Geleceğin giderek daha fazla belirsizleşen piyasa yapısı bir firmanın dikkat noktalarından birisinin imalatın geleceği olmasına işaret ediyor.

Geleceğin Karşısında
İmalat işletmeleri, kurumsal hedeflerini gerçekleştirmek üzere düzenlenmiş mühendislik sistemleridir. Müşterilerin ihtiyaç, istek ve beklentilerini üretmek üzere girdileri çıktılara dönüştürürler. Buna değer akışı adını veriyoruz. Teknolojinin gelişimine paralel olarak bu akışın öneminin daha fazla kavranmasıyla otomasyon sistemleri ile iş süreçleri yönetimi yazılımları öne çıkmaya başladı. Çünkü müşteriyi tatmin edecek değer yaratma sürecindeki sorunlar doğrudan işletmenin imalat fonksiyonuna yansıyor. Bu konuda günümüzde yaşanan sıkıntıların odak noktası, müşterilerin çeşitlenen ve hızlı değişen talepleri ile imalat fonksiyonunun değer yaratımını büyük ölçüde değiştiren teknolojik yeniliklerde oluşuyor. Daha bir başka söyleyişle; işletmenin imalat olarak değişen taleplere ve yeni teknolojilere uyumu giderek daha önemli hale geliyor.

Değer yaratma, işletmenin varlıklarının beklenen sonuçları oluşturacak biçimde bir araya getirilmesini gerektirir. Yukarıda özetlenen yeni duruma dikkat ettiğimizde bunun artık çok daha önemli olduğunu fark ederiz. Özellikle atıksız, firesiz ve israfsız yalın üretim metodolojisi açısından bakıldığında konunun önemi daha açık ortaya çıkar. Bu sayılanların bazıları geçmişte de geçerli olsa bile günümüzün fabrikası çok daha karmaşıktır. Gelecekte bilişimin imalatla daha fazla bütünleşmesi ve otomasyonun artışıyla birlikte üreticiler çok daha büyük meydan okumalarla karşılaşacaklar.

İmalatçı Ne Yapabilir?
Değişim karşısında ayakta kalabilmenin yollarından birisi, işletmenin imalat fonksiyonunu ‘standart’ hale getirmesinden geçiyor. Konunun ayrıntılarına girmeden bunun bir örneğini tek üretim hattında birden fazla model (hatta ürün) üretmek olarak söyleyebiliriz. Bu bağlamda ‘standart imalat’ yaklaşımı operasyonel süreçlerin, parça esaslı stratejilerin, donanımın yerleşiminin düzenlenmesini etkileyecektir. Bu yaklaşım esnek üretim sistemi olarak isimlendiriliyor. Anlaşıldığı gibi; burada ‘standart ürünlerden’ değil, imalatın bizatihi bir standart haline dönüşümünden söz ediliyor. Piyasadaki değişim talepleri karşısında güçlü olabilmek için –özellikle otomasyon ve robot teknolojilerinin kullanımı sayesinde- standart hale getirilmiş ürün reçetelerinden (ürün ağaçlarından) ve bir ‘çatı tasarımdan’ yararlanılmaktadır. Buradaki amaç, fabrika içindeki sistemi değiştirmek için tekrar yeni yatırım ve harcamalara girmeden imalat sistemini esnek hale getirmek ve pazar-müşteri isteklerindeki çeşitliliğe hızlı cevap verebilmektir.

Esnek üretim sistemi, öngörülen veya beklenmeyen değişikliklere belli oranda da olsa uyarlanma tepkisi verebilen imalat sistemidir. Buradaki esneklik olgusu makine esnekliği ve rota esnekliği olmak üzere iki ayrı kategoride ele alınabilir. Makine esnekliği, sistemin yeni ürünler imal edebilme ve operasyonların sırasını (düzenini) değiştirebilme yeteneğini ifade eder. Rota esnekliği ise bir parçanın üretiminde birden fazla makineyi kullanabilme ve hacim-ölçek değiştirebilme yeteneğini anlatır. Esnek üretim sistemi yatırım, sağlam ön planlama ve nitelikli insan kaynağı gerektirmesi açısından bu çağın ve geleceğin endüstriyel durumunu simgeler. Düşen maliyetler, işgücü ve makine verimliliği, yükselen kalite, artan sisten güvenilirliği, azalan parça stokları, CAD/CAM sistemlerine uyumluluk ve kısalan işleme süreleri gibi üstünlükler sunar.

DÖRT
Değişen piyasa ve teknoloji şartları ile baş etme konusunda ilk ümit verici durumun, imalat ortamının (örneğin üretim hattının) birden fazla ürün ve/veya model işleyecek biçimde yapılandırılması olduğunu söylemiştim. Buna imalatın standartlaştırılması veya esnek üretim sistemi gibi isimler verebiliriz.

Görmek
Pazar ve müşterinin değişim ihtiyaç ve beklentilerine imalat ekseninde doğru cevapları vermenin bir diğer ihtimali, her seviyede süreçlerin toleranslarının düzenlenmesidir. Bununla ilgili kavramlar kalite, maliyet, miktar (hacim) ve ürünün çıkış zamanlamasıdır. Bu dört kavram, bir yanıyla müşteriyi tatmin etmek diğer yanıyla tüm imalat süreçlerini organize etmek açısından belirleyici rol oynar. Dolayısıyla üretim ortamında her süreci, makineyi, mühendisi, teknisyeni, mavi yakalıyı ve üretim yönetimi bilişimini ilgilendirir.

Sayılan dört göstergenin başarı kabul edilebilecek değerlere sahip olması için işletmedeki imalat akışını görmek, darboğazların farkında olmak ve bunların farkına varılabilmesini sağlayacak düzenlemeyi yapmak gerekir. Düzenleme sözcüğünden bir otomobilin gösterge paneli biçiminde otomatik hale getirilmiş bir fiziksel teşhir (gösterim) anlaşılmalıdır.

Bir atlı arabanın hızı en yavaş atın hızı kadardır. Dolayısıyla atlı araba örneğine benzer biçimde; işletme içinde üretim hızının –kalitesinin, maliyetinin ve miktarının– oluşmasında etkili olan darboğazlar bulunur. Bu darboğazlar konusunda bir başka benzetmeyi şöyle verebiliriz. Bahçeyi sulamak için kullanılan uzunca bir hortumu düşünün. Hortumda oluşacak kıvrılmalar ve bükülmeler hortumdan gelecek suyun debisini etkileyecektir. Darboğaz yaratan bu kıvrılma ve bükülmeleri düzelttiğimizde hortumda su daha güçlü ve yüksek debili akacaktır.

Üretim ortamında veya hatlarındaki darboğazların tespiti, imalat fonksiyonunda yer alan tüm çalışanların sorumluluğundadır. Akışın düzenli ve sağlıklı olmasıyla görevli liderler bir yana; darboğaz tespit becerisi, çoğu zaman kendiliğinden oluşmaz, gelişmez. Bu amaçla geliştirme programlarına –eğitimlere, danışmanlık hizmetlerine ve artık kaçınılmaz olan üretim yazılımlarına– ihtiyaç duyulabilir. Tespitin ardından önceliklendirilmiş iyileştirme çalışmaları ile –pazarın değişim temposuna cevap vermek üzere– kalite, maliyet, miktar ve zamanlama dörtlüsünün en uygun düzenlemesine erişilebilir.

Daha Yalın ve Yeşil
Başka küçük ölçekli işletmeler olmak üzere pek çok üretim firması yetkilisi çalışma verimliliği konusundaki sorulara inandırıcı cevaplar veremez. Gene bir çok durumda verilen sayısal veriler geleneksel ölçme usulleri ile (tezgâh başı operatör değerleri ile) sağlandığından gerçek sistem toplam verimliliğinden daha yüksektir. Yalın üretimin anahtar performans endekslerinden olan ‘toplam donanım etkililiği’ açısından bakıldığında üretici tarafından verilen değerlerin gerçekte daha düşük olduğu görülür. Dolayısıyla üretim işletmesinin gerçek durumunu görmek geleceğin imalat fonksiyonunu oluşturmak için önemli bir adımdır. Tespit ve iyileştirme konularında yalın üretim yaklaşımı denenmiş ve geliştirilmiş bir yaklaşım olarak bilinmektedir.

Yeni çağın işletmeleri yalın olduğu kadar ‘yeşil olmak’ (yaşam çevresini korumak, israf ve atığı azaltmak, hammadde ve malzeme tüketimini inovasyon ve verimlilik sayesinde en aza indirmek, su ve enerji tüketimini düşürmek, kimyasal kullanımında azaltmaya gitmek) zorundalar. Bu durum bir yandan küresel ve yasal mevzuatlar nedeniyle zorunlu hale gelirken aynı zamanda bir pazarlama iletişimi vesilesi haline dönüşüyor. Geleceğin imalat işletmesinin inovatif olduğu kadar yalın ve yeşil olması bekleniyor.

BEŞ
Ne yazık ki, hâlâ sanayinin 19’uncu yüzyıldaki barbar görünümünde olduğunu zanneden yöneticilerimiz var. Gelişmiş ekonomilerde ise endüstri karşıtı yaklaşımlar, yeni gelişmelerin verdiği aydınlanma ve yenilenme sayesinde olumluluğa döndü, dönmeye devam ediyor. Kendilerini yenilemekte zorluk çeken ‘dinozorlara’ karşılık Üçüncü Sanayi Devrimi’ne özgü bilimsel ve teknolojik gelişmeler, yepyeni bir sınaî görünüme yol veriyor. Buna ‘sanayinin geri dönüşü’ diyebiliriz. Yeni durumdan kaynaklanan fırsatları imalat sektörlerinde değerlendirebilmek için firmaların kendilerini dönüştürmeleri gerekiyor. Çok kolay gözükmeyen bu dönüşüm için öncelikle iş modeli, örgütsel yapı ve bilişim altyapısının yeniden ele alınması kaçınılmaz görünüyor.

Bilimsel ve teknolojik değişim, iş dünyasında değişimin ivmesini yükseltiyor. Kötü sürprizler yaşamamak için imalat işletmelerinin ilk gözden geçirmeleri gereken konuların arasında iş modeli geliyor. İmalatın geleceğinde firmalar yeni iş becerilerine ihtiyaç duyacaklar. Bu süreçte işletmelerin işlem (hareket) bazlı olmaktan gerçek zamanlı olmaya dönüşmeleri gerekecek. Bulut bilişim, mobilite, sosyal sorumluluk, büyük veri ile analitikleri kullanma becerilerini ve ihtiyaç duyulan altyapıyı geliştirmeleri zorunlu olacak. Yeni kuşak kurumsal kaynak planlama yazılımları işletmeler için vazgeçilmez önemde olacak.

Değişim
2000’li yıllara kadar ekonomilerin yükselen yıldızları finans ve hizmetler sektörleri oldu. 2008’deki küresel ekonomik kriz, bu sektörlerin yükselişi karşısında soru işaretleri oluşmasına neden oldu. 2000’ler öncesinde imalat sektörleri, daha ‘avantajlı’ görünen finanslar ve hizmetler karşısında büyük oranda ihmal edildi. Sermaye sahipleri küresel ölçekte imalat sektörlerine yatırım yapmakta çekinceli davrandılar. Sınaî üretim büyük oranda dış kaynak kullanımı ile sağlandı. Gelişmiş ülkelerin neredeyse tamamına yakınında toplam ulusal gelir içinde sanayinin (imalatın) payı düştü.

Geldiğimiz noktada sanayi (imalat sektörleri) devletlerin, yatırımcıların ve medyanın eskiye oranla daha fazla ilgisini çekiyor. Yeni bilimsel, teknolojik ve inovatif gelişmelerle birlikte önümüzdeki gelecek, imalat sektörleri için yeniden canlanma dönemi olabilir.

İnsan Kaynağı Sorunları
Yukarıda özetlenen yeni durum, fırsatların kolayca değerlendirilebileceği anlamına gelmiyor. İmalatçıların göğüslemeleri gereken sorunlar ve engeller olacak. İmalatın yeni biçimlerinde geçmişin düz işçiliğinin yerini akıllı makineleşme ve otomasyon alıyor. Ar-ge, inovasyon ve tasarım gibi fonksiyonlar öne çıkıyor. Bu bağlamda ilk engelin nitelikli insan kaynağı sağlanması konusunda olacağını görebiliyoruz.

1980’li yıllardan bu yana imalat sektörü, genç ve yetenekli insanları kendi iş alanlarına çekmekte başarılı olmadı. Genç insanlar finans, hizmetler ve medya sektörlerinde iş aramayı ve kariyer ilerletmeyi tercih ettiler. Buna bağlı olarak imalat sektörleri yeni teknolojilerle donanmış, dinamik insan kaynağına sahip olamadı. Başta gelişmiş ekonomilerde olmak üzere sanayi firmalarındaki nitelikli personelin yaş ortalaması yükseldi; firmalar insan kaynağı olarak yaşlandılar. Günümüzde ise gelişen teknolojiler ve yeni iş modellerine bağlı olarak –ki, bunlara ar-ge, ür-ge, inovasyon ve tasarım ihtiyaçlarını da eklemek lazım– nitelikli mühendisler, teknisyenler ve üretim hattı çalışanları sağlanmasında zorluklar yaşanıyor. Bu gerçek, gelişmiş veya gelişmekte olan ekonomi ayırt etmiyor. Özetlersek; imalatın geleceğinin en önemli sorunlarından birisi çağdaş becerilere sahip, teknolojik olarak donanımlı, nitelikli çalışan tedarikidir. Genelde; alan ihtiyaçlarını dikkate almaksızın ortalama düzeyde ve nitelikli becerilere sahip olmayan mezun üretimine odaklanmış kamu politikaları ve eğitim kurumları bu sorunun çözümü konusunda ümit vermiyor.

ALTI
Tasarım ve üretim teknolojileri ile kalite alanındaki gelişmeler, herhangi bir ürünün dünyanın herhangi bir noktasında uygun maliyetle imal edilebilmesini sağladı. Bilişim ve iletişim teknolojileri ise müşterilerin ürünün bilgisine ulaşmasını kolaylaştırdı. Buna lojistikteki yeni imkânlar da eklenince 20’nci yüzyılın son çeyreğinden başlayarak piyasanın yapısından önemli bir değişim oluştu.

Tüketim Esaslı Ekonomi
Günümüzde genelde iş dünyasının özelde imalat sektörlerinin çalışma hızını piyasa-müşteri yapısı belirliyor. Artık 1900’lerin başında Ford’un siyah renkli tek tip otomobil arz ederek egemen olduğu piyasa yapısından çok farklı bir noktadayız. İmalatın çalışma biçimini müşterinin ihtiyaç, istek ve beklentileri belirliyor. Bu durum, sanayinin iş modeli değişiminin tetikleyicisi haline geldi.

Piyasanın yapısı ve satın alma biçimleri, veri akışını çeşitlendirip kolaylaştıran mobilite sayesinde hızlı değişimini sürdürüyor. Akıllı telefonlardan tablet bilgisayarlara kadar çok çeşitli bilişim-iletişim araçları sayesinde müşteriler, pazardaki ürün ve hizmetler –bunların marka ve modelleri, teknik özellikleri ve fiyatları– konusunda hızlı ve ayrıntılı biçimde bilgileniyorlar. Geçmişin marka bağımlılığı artık eski gücünde ve geçerliliğinde değil. Bir başka değişim ise müşterilerin seçtikleri ürüne ‘hemen şimdi’ ulaşmak istemeleri şeklinde oluştu. Hiç kimse sahip olmak için beklemek istemiyor.

Özetlenen bu piyasa görünümü, sadece işin perakende boyutunu değiştirmekle kalmıyor; tedarik zincirinin tamamı yeni iş yapma biçimlerine doğru zorlanıyor. Yeni düzende ürünün müşteriye beğendirilmesi ve müşterinin memnun edilmesi sorumluluğu sadece üretici veya satıcıya ait değil. İmalatın malzeme tedarik aşamasından geri dönüşüm anına kadar zincirin her halkası müşteri memnuniyeti konusunda sorumluluk ve yükümlülüklere sahip. Kalite anlayışı ve müşteri memnuniyeti, pazarda kalıcı ve sürdürülebilir olmak adına daha bütünleşik bir duruma geldi.

İhtiyaçlar ve Kaynaklar
Talep ve buna bağlı olarak üretim arttıkça kaynak ihtiyacı da buna bağlı olarak yükseliyor. Bir kez daha ekonominin başladığı noktaya –sonsuz ihtiyaçlar, sınırlı kaynaklar noktasına– geri döndük. Tatlı su konusunda sorunlar hâlâ çok ciddi olmaya devam etmekle birlikte enerji alanında yeni üretim ve tüketim alternatifleri ile çözüm aranıyor. Bir başka kritik darboğaz ise nadir toprak elementleri olarak isimlendirilen konuda yaşanıyor. Genelde 57-71 arasında (21 ve 39 da dâhil) atom numaralarına sahip bu elementler teknolojik donanım üretiminde kullanılıyor. Bunların tedarik durumu doğrudan havacılık, savunma, makine üretimi ve ilaç imalatı gibi sektörlerini etkiliyor. Bu tür elementlerin talebinin yaklaşık yüzde 95’i Çin tarafından karşılanıyor. Bu değerli girdiler konusunda neredeyse bir tekel oluşması imalatın geleceği açısından –bir kriz durumu dikkate alındığında– bazı soru işaretlerine neden oluyor.

Alternatif enerji kaynakları arayışı, –güneş ve rüzgâr gibi sürdürülebilir olanları bir yana koyarsak– zaten kullanılan veya gelecekte kullanılabilecek olan kaynaklar konusunda bir planlama gerektiriyor. Kaynaklar daha az bulunur hale geldikçe ekonominin ‘doğal’ sonucu olarak tüketiciye yansımak üzere fiyatlar yükseliyor. Özetle; imalatın geleceğindeki ana sorunlardan bir tanesi, girdi (hammadde, yardımcı malzeme, enerji, su vb.) tedariki olacak.

Değişen Teknoloji
Bugünün imalat teknolojisi, malzemenin sıvı halde bir kalıbın içine dökülerek şekil verilmesini esas alır. Kalıp ve döküm teknolojileri dışında diğer imalat şekli, malzemenin bir otomasyonlu torna-freze türünde makineye bağlanıp –kesme, yontma, delme gibi işlemlerle– şekil verilmesidir. Yeni çağ, bilgisayarlı tasarımla desteklenen 3 boyutlu yazıcılar sayesinde imalata yeni bir boyut ve seçenek getiriyor.

Ergimiş hale getirilmiş (paslanmaz çelik, nikel, titanyum veya gümüş gibi) malzemeler, katmanlar halinde istenen parçayı püskürtme yoluyla oluşturuyor. 3 boyutlu yazıcı, mevcut ham malzemeyi oyarak, yontarak yapılan imalattan farklı olarak ürünü katmanlar halinde ekleyerek üretiyor. Bir diğer gelişme ise 3 boyutlu yazıcılar gibi CNC türü diğer imalat donanımının da ‘masaüstü’ hale geliyor olmasıdır. Tüm bu gelişmeler, yeni türden küçük (butik) işletmelerin önünü açıyor; aynı zamanda tedarik zincirinin de kısalmasına neden oluyor. Özellikle müşterinin isteklerine odaklanmış düşük miktarlı imalat alanında yepyeni bir ufuk açılıyor.

YEDİ
Yeni durumdan kaynaklanan fırsatları imalat sektörlerinde değerlendirebilmek için firmaların kendilerini dönüştürmeleri gerekiyor. Çok kolay gözükmeyen bu dönüşüm için öncelikle iş modeli, örgütsel yapı ve bilişim altyapısının yeniden ele alınması kaçınılmaz görünüyor.

Kolayca söyleniveren bu ihtiyaçlar, geleceğin yeni fırsatlarından yararlanabilmek için firmaların bazı operasyonel zorluklarla baş etmelerini gerektiriyor. Geleceğin firmaları, günümüzde mevcut olanlara göre hayli farklı bir yapı ve görünüme sahip olacaklar. Örneğin iş modelini yeniden kurgulamaları gerekir derken; zımnen hammadde tedarik biçiminin, ürün tasarım faaliyetinin, imal usullerinin, sipariş karşılamanın ve çalışanlarla ilişkilerin yeni yaklaşımlarla oluşturulması ifade ediliyor.

İnsan Kaynağı ile Çalışma
Geleceğin işleri daha zengin ve yüksek becerilerle donanmış insan kaynağı gerektiriyor. Bu nedenle geleceğin işletmeleri, yüksek donanımlı genç çalışanları işe almak ve kalıcılıklarını sağlamak durumunda olacaklar. İnovasyona yatkınlık, yeni teknolojilere kolay uyum sağlama ve işbirliğine uygunluk gibi özelliklere sahip olması umulan genç çalışanlar, geleceğin işletmesinde katma değerli başarı için kaçınılmaz unsur olacak. Özetlenen bu çerçeveden anlaşılacağı gibi geleceğin firmaları, yeni insan kaynağının etkili ve verimli çalışması için işbirlikçi çalışma ortamı geliştirmek durumunda olacaklar. Her karar verme aşamasından bilgiden yararlanacak bu yeni firma türünü açık ve bilgi odaklı olarak niteleyebiliriz.

İş ile ilgili ekosistem (küreselleşme, sertleşen rekabet ve karmaşıklaşma gibi) yeni şartlar uyarınca çok daha zor hale geliyor. Bu giderek zorlaşan durumla baş etmek için işletmenin odağında nitelikli insan kaynağı olmak zorunda. Bu sayede ihtiyaç duyulan esneklik ve karar verme yetkinliği sağlanabilir. Geleceğin işletmesinin bugüne oranla daha yatay ve işbirlikçi olması gerekiyor. Dik yönetim piramidinin işbirliğine imkân sağlayacak biçimde yalınlaştırılmasına ihtiyaç var. Gene aynı bağlamda çalışanların, tedarik zincirini oluşturan iç ve dış unsurlarla iletişiminin geliştirilmesi iş süreçlerini daha kolay akar hale getirecek. Bu yeni durum, çalışanları geliştirirken bilgi (bilgilenme) esaslı proaktif karar vermeyi mümkün kılacak.

İşletme piramidinin yataylaşması, aynı zamanda takım çalışmasının çeşitlenip yaygınlaşması anlamına gelir. Geleceğin firmasında çalışanların takım oluşturma becerisinin gelişmesi beklenir. Bu gelişim, yöneticilerin talimatları yerine işin gereği olarak –daha nitelikli hale gelmiş olan– çalışanlar tarafından sağlanacak.

Hız ve Çeviklik
Eğer bugünden başlayarak geleceğin müşterisini tasvir eden bir motto bulmak istersek ulaşacağımız slogan “Hemen şimdi!” olacaktır. Gelinen noktada müşterinin tatmini, ürünün kendisi kadar ona erişim süresi ile de ilgilidir. Bu durum, karşımıza yeni bir problemi, iş yapma hızı konusunu getiriyor. Geleceğin işletmelerinin karar verme ve gerçekleştirmede hızlı, çevik ve cevap verici olmaları zorunlu hale geliyor. Geleceğin vaat ettiği fırsatlardan yararlanmak isteyen işletmeler kaçınılmaz biçimde hızlı olmak zorundalar. Değişen piyasa-müşteri taleplerine tatmin edici cevaplar verebilmenin başkaca bir yolu yok. Öyle ki, firmalar mevcut ihtiyaç ve beklentilere hızlı tatmin üretmenin yanında geleceğin (yeni) taleplerinin de neler olabileceği konusunda öngörüler geliştirmek ve bunlara hazırlanmak durumunda olacaklar.

Sözü edilen bu hız, çeviklik ve cevap verme dinamizminin nasıl sağlanacağı ciddi bir sorudur. Genel hatlarıyla da olsa bu zor sorunun cevabı sürdürülebilir değişim yönetimi, yüksek tempolu inovasyon, bilgi paylaşımı, müşterinin durum ve ihtiyaçlarının öngörülmesi, (daha sonra ele alacağımız) gerçek zamanlı tedarik zinciri görünürlüğü olarak özetlenebilir. Günümüzde bilgi de aynen kalite gibi iş dünyasının ayrılmaz bir ‘doğal gerçeği’ haline dönüştü. Geleceğin rekabet üstünlüğü sağlayacak temel ekseni ise hız ve çeviklik olacak.

SEKİZ
Günün gelişmeleri, gelecekte kalıcı ve sürdürülebilir olmak isteyen imalat firmalarının öncelikle iş modellerini dönüştürmelerini öngörüyor. Bunun önemli adımlarından birisi, müşterinin hız, esneklik ve beceri gerektiren yeni türden talep ve beklentilerinin karşılanmasıdır. İşletmeler müşterilerin gelişen taleplerini hızla anlamak ve bunları tatmin etmek üzere yeni ürün ve hizmetleri pazara sunmak durumunda olacaklar. Bu arz, müşterinin özel beklentilerini karşılayacak biçimde çeşitlenmiş özellik, kalite ve fiyat şartlarında –sayısı birden fazla olan– küresel pazarlara doğru olmak zorunda.

Önemli bir konuyu vurgulamak gerekir. Yeni çağın imalat tarzı, gerçek anlamda talep üzerine üretilmiş ‘kişiye özel’ nitelik taşıyacak. Bu yeni pazar-müşteri gerçekliği, işletme ölçeğinde değişikliğe neden olacak. ‘Talep üzerine kişiye özel’ imalat için büyük üretim mekânlarının alternatifi olarak çok sayıda küçük fabrika ve atölyelerin oluşturduğu ağlara (küçük işletmelerden oluşan imalat ağlarına) tanık olacağız. Bu ağları oluşturan –ve üretici, dağıtıcı ve perakendeci özelliklerin bileşimine sahip olan– işletmeler dünyanın farklı noktalarında konumlanarak farklı türden işbirlikleri içinde çalışacaklar. İşletmelerin (dolayısıyla ağların) en önemli özelliği ise yerel ve bölgesel özel talebi karşılamak üzere ‘son ürünleri’ kişiselleştirmeleri olacak.

Bir Kez Daha Müşteri
2000’li yılların başından bu yana iş dünyasında sık kullanılan terimlerden birisi müşteri deneyimi oldu. Muhtemelen daha sık duymaya devam edeceğimiz müşteri deneyimi, geleceğin üreticileri için daha da önemli olacak. Müşteri deneyimi, müşterinin bir ürün veya hizmetle ve onu arz edenle ilgili izlenimler ve deneyimler toplamıdır. Bir firmanın müşteriye ‘doğru’ deneyimi yaşatabilmesi onun müşterileri elde tutması, rakiplere oranla farklılık yaratması ve satış gücünü sonuç alıcı hale getirmesi açısından birincil derecede önemlidir. Bu yetenekler sayesinde firma, kârlılığını ve gelirini artırırken yeni müşteriler kazanır.

Diğer yandan yapılan araştırmalar günümüz işletmelerinin –tüm tedarik zinciri dikkate alındığında– müşteri deneyimi konusunu doğru anlamakta sıkıntılı ve yavaş olduklarını gösteriyor. Mevcut işletmelerin pek azının müşteri merkezli bir iş modeline sahip olduğu anlaşılıyor. Bu bağlamda müşterilerle sağlam ve uzun vadeli bağlar kurmak, gelir akışını güvenceye almak ve kârlılığı yükseltmek ancak akıllı ve farkındalığı yüksek işletmeler tarafından sağlanabiliyor. Geleceğin firmaları, ‘olmazsa olmaz’ türünde bir müşteri deneyimi algısını geliştirmek ve içselleştirmek zorundalar.

Görünürlük
Pazarlamanın en önemli unsurlarından birisi, müşterinin işletmeye özgü ürün, hizmet, yetenek ve özelliklerin bilgisine sahip olmasıdır. Bu nitelikler müşteri yönünden görünür değil ise ne kadar iyi, sağlam, kaliteli veya ucuz olduğunun bir anlamı olmaz. Kısaca görünürlük hem firma hem de müşteri açısından birinci derecede önemlidir.

Geleceğe ilişkin öngörülerimiz görünürlük bağlamının giderek tedarik zincirinin tamamına yayılmakta (genişlemekte) olduğunu gösteriyor. Tedarik zincirinde bir uçtan diğerine her halkadaki görünürlük, geleceğin üreticilerinin stratejilerinde temel önemde olacak. Arz, talep ve kapasitenin tedarik zinciri boyunca görünür olması yeni iş-çalışma ortakları bulunmasına, işbirliğinin geliştirilmesine ve performansın iyileştirilmesine olumlu katkılar yapacak. Mevcut duruma baktığımızda; yukarıda sayılanları sağlayabilmek için gerekli olan görünürlük yaygın olarak sağlanabilmiş değil. Yapılan iş dünyası araştırmaları bunu doğruluyor. Görünürlük zafiyeti tedarik zincirindeki sorunların ve zayıf halkaların tespitini zorlaştırır ve geciktirir. Böylece müşteri beklentilerinin karşılanmasında gecikmeler ve maddi kayıplar yaşanır.

Geleceğin işletmeleri küresel imalat işlemlerinde gerçek zamanlı olarak daha yüksek bir görünürlüğe sahip olacaklar. Tedarik zincirinde ve üretim alanında görünürlüğü artırmak için geleceğe yönelik olarak bilişim teknolojilerine daha fazla yatırım yapılması gereğini öngörebiliriz.

DOKUZ
Teknolojideki gelişmeler yanında pazardaki değişimi izlediğimizde imalat işletmesinin iş modelinin dönüşümü gereği konusunda kuşkumuz kalmıyor. Bu dönüşüm, işlem (hareket) bazlı iş yaklaşımından gerçek zamanlı çalışmaya doğru olmak zorunda. Bu amaçla bilgi teknolojilerinin desteğine ihtiyaç var. Ayrıca daha dinamik ve işbirlikçi bir çalışma modeli için organizasyon şemalarının dikey hiyerarşilerinden kurtulmak gerekiyor. Bu yatay örgütlenme sayesinde pazarın ve müşterinin hızına erişmek mümkün olabilir.

İş Modelinin Dönüşümü
İmalatın teknolojik olarak zorluklar yaşadığı 1970’ler öncesi dönemde iş olgusunun odak noktası işletmenin içinde idi. Bir başka deyişle; iş yapma başarısını işletmenin varlık, beceri, yetenek ve yetkinlikleri belirliyordu. Üretim, otomasyon ve bilişim teknolojilerindeki gelişmeye bağlı olarak küresel ölçekte imalat sorun ve sıkıntıları büyük ölçüde aşıldı. İmalat alanındaki rahatlamaya kalite konusundaki ilerlemelerin eşlik etmesiyle her ürünün pazarı küresel hale dönüştü. Sonuçta da iş olgusunun odağı işletmenin dışına çıktı.

Yukarıda özetlenen nedenlerle geleceğin işletmeleri kendi bakışlarını işletme içindeki verimlilik arayışlarından dış ekosistemdeki pazarın ve müşterinin ihtiyaçlarının tam tatminine döndürmek zorundalar. Hiç kuşkusuz; firmalar kendi imalat ortamlarında verimli ve yalın olmayı sürdürecekler ama gelecekte kalıcı ve rekabetçi olmanın anahtarı müşterinin daha fazla tatmini noktasında oluşacak. Bu nedenle kurumsal bakışın içten dışa dönmesi ve bu anlayışın tüm çalışanlar tarafından benimsenmiş bir ‘aile kültürü’ haline gelmesi gerekiyor. Müşteri odaklı kültürün, piyasanın ihtiyaçlarının tatmin amacıyla hız, çeviklik ve esneklikle beslenmesi gereğini de eklemeliyiz. Geleceğin işletmesi, operasyonel düzeydeki verimlilik ve yalınlık çabalarına çok boyutlu planlamayı da eklemlemek zorunda. Bu konuda en önemli yardımcılardan birisi bilişim teknolojisi (BT) olacak.

Gerçek zamanlı, dinamik ve işbirlikçi bir çalışma ortamı yaratmanın, planlama ve karar verme süreçlerini iyileştirmenin önemli bir adımını bilişim teknolojisine (BT) verilen önem ve yapılan yatırım oluşturacak. Bu adımın unsurları ise bulut bilişim, mobilite, kurumsal sosyal medya, büyük veri ve analitiklerin kullanımıyla şekillenecek. BT konusundaki bu değişim süreci, işlem (hareket) bazlı çalışmadan gerçek zamanlı, pazar-müşteri duyarlı, hızlı, çevik ve esnek iş modeline geçişte kaldıraçlama görevi yapacak.

İşbirlikçi çalışma kavramından söz edildiğinde hiç kuşkusuz, tedarik zincirinin dış ekosistemdeki unsurları ile (tedarikçiler, ağlar, hatta müşterilerle) daha tanımlı, yoğun ve görünürlüğü olan çalışma biçimleri kast ediliyor. Diğer yandan BT ile desteklenmiş ve müşteri merkezli kültürle donanmış bir işletmede işbirlikçi çalışmanın işletme içinde de gerçekleştirilebilmesi gerekiyor. Bu amaçla –dönüşümün ilerleyen aşamalarında– hiyerarşik örgütlenmenin basitleştirilmesi ve gerçek zamanlı, dinamik takımların oluşup çalışmasını sağlayacak kurumsal kültürün geliştirilmesine ihtiyaç olacak.

Özetleyelim. Gelecekte kalıcı, sürdürülebilir ve katma değerli olmak isteyen imalat işletmesi öncelikle kendi içinde verimlilik ve yalınlık engellerini aşmış olmak zorunda. Ama verimlilik ve yalınlığın ‘düne’ (geçmişe) ait bir zorunluluk olduğunu, geleceğe hazırlanan bir işletmenin bu ihtiyacı çoktan tatmin etmiş olması gerektiğini hatırlatalım. Dönüşümün en önemli adımı, kurumsal bakışın içten dışa çevrilmesidir. Firma, pazar-müşteri merkezli bir kültür geliştirmelidir. Dönüşüm süreci BT ile desteklenecektir. Örgütsel piramit yataylaşırken yeni kültür ve BT sayesinde ihtiyaca göre oluşan dinamik takım çalışması yaklaşımı yerleştirilecektir.

ON
Bilimsel ve teknolojik gelişimler ile bunların ekonomik ve sosyal yaşamdaki yansılarına göre kısa-orta-uzun vade tanımları da değişiyor. Yere sağlam basarak tutarlı öngörü ve projeksiyonları 2020’lere kadar götürebiliyoruz; daha sonrası ise bir gelecek kurmacası oluyor.

İşletmenin ve imalatın geleceğine bakmaya çalıştığımızda 2020’li yıllara doğru mobilitenin yaygınlaşma eğilimini görüyoruz. Bir rapora göre 2020’de kişi başına İnternete bağlı cihaz sayısının 15’e yaklaşacağı tahmin ediliyor. İş ortamlarında da mobil cihazlar, gerçek zamanlı iş modeline geçişin bir parçası olarak kritik konularda vazgeçilmez donanım haline gelecek.

Başta pazarlama ve müşteri hizmetleri olmak üzere sosyal medya platformlarının pek çok kurumsal fonksiyonu yeniden tanımlayacağını söyleyebiliriz. Bu tür ortamlar işletme içi ve dışı işbirliği ile ortak çalışmanın zeminini oluşturacak. İletişimin çok yönlü, boyutlu ve derinlikli gelişimi ‘işe göre kendiliğinden oluşan takım’ kültürünün gelişimine katkı yapacak.

Bilişim altyapısı her an daha fazla yayılarak bulut bilişim üzerine kurulacak. Sensor (veri toplama) ve otomasyon teknolojilerindeki gelişime bağlı olarak büyük veri işleme tekniklerinin işletmelerde yaygınlaşacağı anlaşılıyor. Büyük veri işleme yaklaşımı pazarlamaya, müşteri ilişkilerine, ürün geliştirmeye ve gelecek öngörülerine yeni biçim verecek.

Geleceğe Doğru İmalat İşletmesi
Geleceğin işletmesini bugünden başlayarak oluşturmak için öncelikle değişimin varlığını ve kaçınılmazlığını kabul etmek gerekiyor. Bugün değişime başlamak için doğru andır. Önümüzdeki dönem asla ‘olduğumuz gibi kalabileceğimiz’ bir zaman dilimi olmayacak. Durmaya, duraklamaya çalışan kaybedecek. Değişimi 10 yıl gibi aralıklarla incelediğimizde büyük farklılıklar göreceğiz. Ama değişimin kendisi zamanın olağan akışı içinde bir evrim niteliği gösterecek. Evrim eğilimi hâlâ bize stratejiler üretme ve planlama yapma –dolayısıyla işletme olarak evrimleşme– imkânı sağlayacak.

Her işletmenin yukarıda çizilen geleceğe hazırlanmak üzere kendi önceliklerini belirlemesi ve gelecek tasarımını hazırlaması gerekiyor. Bu, işletmeye farklılaştıracak olan bir değişim planı demektir. İnsan kaynağının nitelikli hale getirilmesi, dinamik takım çalışması kültürünün oluşturulması, işletmenin hız - çeviklik - esneklik yeteneklerinin geliştirilmesi, küresel ürünün yerelde kişiselleştirilmesi, yerel ve küresel ağlara dâhil olunması, müşteri deneyimi ve tedarik zinciri görünürlüğü gibi unsurlar değişimin zaman planı içine yerleştirilmelidir.

Yeni teknolojiler, niteliksiz insan gücünün birim üretim içindeki oranını düşürecek. Buna karşılık nitelikli ve donanımlı çalışanın önemi ve değeri yükselecek. Bu nedenle nitelikli insan kaynağının bulunması ve işletmede kalıcılığının sağlanması gelecek tasarımının önemli unsurlarından bir diğeridir.

Mobilite, bulut bilişim, kurumsal kaynak planlama yazılımları (ERP), sosyal medya platformları, işin –firmaya uygun biçimde– ağ ve İnternet ortamına taşınması geleceğin işletmesi için bugünden yarına olan ödevleridir. Bunların her biri yatırım, eğitim ve kültürel değişim gerektirir.

Bilimin, teknolojinin ve küresel ölçekli yönelimlerin oluşturduğu sonuçlarla dünya ekonomisi çok boyutlu olarak yeni bir döneme doğru yol alıyor. Her ne kadar değişim evrimleşme şeklinde gelişse de; geçtiğimiz 10 yıl öncesinden çok farklı bir iş dünyası gelişiyor. Kalıcı, sürdürülebilir ve katma değerli olmak isteyen işletmelerin bu yeni dünyaya hazırlanmaları gerekiyor. İlk adımı atmak için yarın geç olabilir.

Paylaş:

duyguguncesi hakkında

GÜRCAN BANGER, Eskişehir Maarif Koleji ve ODTÜ Elektrik Mühendisliği Bölümü mezunudur. Aynı bölümde yüksek lisans çalışması yaptı. Elektrik yüksek mühendisi. Kamuda mühendislik hizmetleri yapmanın yanında bilişim donanımı ve yazılımı, elektronik, eğitim sektörlerinde işletmeler kurdu, yönetti. Meslek odası ve sivil toplum kuruluşlarında yöneticilik yaptı. 2005’ten bu yana bazı büyük sanayi şirketleri de dâhil olmak üzere çeşitli kuruluşlarda iş kültürü, yönetim, yeniden yapılanma, kümelenme, girişimcilik, stratejik planlama, Endüstri 4.0 gibi konularda kurumsal danışman, iş ve işletme danışmanı ve eğitmen olarak hizmet sunuyor. Üniversitelerde kısmi zamanlı ders veriyor. Halen Raylı Sistemler Kümelenmesi'nde küme koordinatörü ve bizobiz.net danışmanlık ve eğitim firmasında proje koordinatörüdür. Kendini “business philosopher” olarak tanımlıyor. Düzenli olarak bloglarında (http://www.duyguguncesi.net ve http://www.bizobiz.net) yazıyor. Değişik konularda yayınlanmış kitapları var. Çeşitli gazete, dergi ve bloglarda yazıları yayınlanıyor. Son yayınları: "Endüstri 4.0 ve Akıllı İşletme", Dorlion Yayınları, Eylül 2016; "Endüstri 4.0 Ekstra", Dorlion Yayınları, Mayıs 2017.
Bu yazı Gelecek, İşletme, Sanayi - Endüstri, Teknoloji, Üretim / İmalat kategorisine gönderilmiş ve , , , , , , ile etiketlenmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Bir Cevap Yazın