İnternet ve Don Kişot Kahramanlığı
Gürcan Banger
Eski çağlarda bilişim, iletişim ve İnternet teknolojileri bu denli gelişmiş olsaydı muhtemelen (Leyla ile Mecnun ya da Tahir ile Zühre gibi) sevgililerin kavuşamadığı edebi öykülerin pek çoğu da yazılmazdı. Teknolojinin sağladığı kolaylıklar, ilişkilerin mesafeler üzerinden anlamlandırılmasını ‘beğeni tüketimine’ dönüştürüyor. Gelişen teknolojik şartlarla birlikte anlama dayanması beklenen insan ilişkileri, –aynen Marks’ın Manifesto’da dediği gibi– maddileşerek tüketilecek emtia haline dönüşüyor. Bu da ünlü aşk hikâyelerini, küresel-dijital çağda neredeyse imkânsız hale getiriyor.
Derin anlamlar üzerine kurgulanmış ilişkiler ihtimali zayıflarken, edebiyatın bir başka ünlüsü Don Kişot’un (Don Quijote’nin) tekrar yaşam bulmasının gerçekleştiğini görüyoruz. Romandan veya filmden hatırlanacağı gibi; kahraman Don Kişot, günlük yaşamındaki benliğinden farklılaşarak, bir başkası haline gelir. Olduğu kişinin ona yüklediği benlikten sıyrılarak (okuduğu şövalye hikâyelerinin verdiği esinle), özlediği kişi haline dönüşür.
İnternetin sağladığı sanallık, kişilerin engellenmiş benlik unsurlarını öne çıkarmalarını sağlıyor. Kişi, farkındalıkla ya da kendiliğinden kişiliğinin farklı bir boyutunu geliştirerek, İnternet ortamında bir başkası haline –örneğin Don Kişot eşdeğerine– dönüşebiliyor. Günlük yaşamda içe kapalı veya ilişki kurmakta zorlanan bazı bireylerin bu yeni benlikleri ile daha açık, dışa dönük, girişimci, hatta agresif olduklarını izleyebiliyoruz. Ruhbilim uzmanları tarafından İnternet kullanımı konusunda yapılan araştırmalar ve hasta gözlemleri bu durumu doğruluyor.
Ayrışmış Obez Kişilik
İnternetin sanallık özelliği, bireye yeni bir kimlik kazandırma potansiyeline sahiptir. Yeni bir kimliğin oluşumu ve gelişimi ise, birey olarak kurduğumuz ilişkilerin bir sonucu olarak ortaya çıkar. İnsan olarak bir gruba dâhil olmak isteriz. Söz konusu gruba girişimiz kimi zaman bizde var olan ‘tohum’ özelliklerden bazı durumlarda ise grubun çekiciliğinden kaynaklanır. Zaman içerisinde bir yandan gruba uyum sağlarken, diğer yandan kişisel gelişim temelinde kimlik özelliklerimizi güçlendiririz.
Kimlik, tek parçadan oluşan bir yapı değil. Kimliğin kişinin iç ve dış şartlarına bağlı olarak ortaya çıkan farklı yönleri var. Sınırları zorlamayan günlük yaşam şartları altında kimliğin farklı yönleri aşırılıklar göstermeksizin dengede duruyor. Çalışıyoruz, ciddi işler yapıyoruz, neşeleniyoruz, eğleniyoruz, kızıyoruz, dinleniyoruz, hayaller kuruyoruz. Kimlik bir bütün olarak dengedeyken ve kimliğin bir yönünü aşırı besleyecek bir ortam yokken zihinsel ya da duygusal bir sorun yaşamıyoruz. Buna karşılık İnternetin sanallık özelliği, yeni kimlikler edinmek veya kimliğin bir yönünün ayrışmasına ve obezleşmesine uygun iklim yaratma potansiyeli var. Olağan şartlar altında ayrışıp aşırı büyümesini beklemediğimiz bir kimlik unsuru, İnternet ortamında Don Kişot’a dönüşebiliyor.
Don Kişot’un Dünyası
Elli yaşları dolayında emekli bir beyefendiyi Don Kişot haline dönüştüren nedenin, sadece okuduğu şövalye hikâyeleri olduğunu söylemek haksızlık olur. İspanyol asılzadesi Alonso Quixano’yu isyan ettiren, muhtemelen yaşamı boyunca gördüğü adaletsizliğe insan olarak isyanıdır. 50’li yaşlarına kadar algıladığı ve hesaplaşamadığı adaletsizliği bir şövalyenin gücüyle çözmek istemiştir. İşleyiş düzeni karışan zihni ise bu süreçte ona ‘yardımcı’ olmaktadır. Ne yazık ki şövalyeliğin devrini tamamladığı 16’ncı yüzyılın şartlarında bu kimliği sürdürmek mümkün değildir.
Günümüzde İnternetin sanal dünyası, [romana konu olan] Alonso Quixano’nun yaşadığı çağa oranla bugün Don Kişot olmayı daha mümkün hale getiriyor. Sosyal medya platformlarında bu durumun sayısız örneklerini görüyoruz. Bizim onaylamamızdan bağımsız olarak; günlük yaşamın çok boyutlu isyanları, İnternetin ve sosyal medyanın sanal ortamında çağın yeni Don Kişot’larını yaratıyor.