İnternet ve Maskeli Balo Çağı’na Geri Dönüş
Gürcan Banger
Yeni bir teknolojinin gelişi; ama buna karşılık eski ritüellerin devam edişi söz konusu olduğunda tuhaf bir anakronizm (tarih yanılgısı) ile karşılaşıyoruz. Sanki tarih, bir büyük kavis ile sözlü kültür geleneğine ya da 15’inci yüzyılın maskeli balolarına geri dönmüş gibi bir izlenime kapılıyoruz.
İnternetin ilk yıllarında, bu ortamın görgü kuralları olarak kabul edilen –İngilizcede nettiquite olarak isimlendirilen– bir anlayış ve zımni protokol söz konusu idi. O sıralar az sayıdaki eğitimli İnternet kullanıcısı, bu görgü kurallarına uygun davranmaya özen gösterir; uygun davranmayanlar nezaket çerçevesinde uyarılırdı. Özetle; günlük yaşamın sıradanlıklarının sanal ortama daha az taşındığı o dönemde İnternette bulunmak bir sorumluluğu yüklenmek anlamına geliyordu.
İnternetin demokratik bir özgürlük olarak; ama kuralsız ve eğitimsiz biçimde yaygınlaşması, yaşamsal alanlara ilişkin sorumluluk ve yükümlülük üstlenmek istemeyen bir anlayış için çok uygun bir ‘sözel kültür’ mekânı oldu. İnternetin gelişim ve yayılım hızına eşdeğer bir uygarlık kültürü –en azından şu ana kadar– gelişmedi. Buradaki ‘sözel kültür’ kavramı; sorumluluk ve yükümlülük altına girmeyen, söyleyen; ama sözünü tutmak zorunda olmayan’, ‘kolaycı ve tembel işi’, yazılsa da sözcüklerin hızla buharlaştığı İnternet ortamını ifade ediyor.
Düello
İnsanın insanla yüz yüze iletişimi, ne denli saygılı veya sevecen şartlarda olsa bile bir tür düellodur. Böyle bir karşılaşma ise hepimizde yeterince var olmayan kimlikli iletişim cesaretini gerektirir. Hâlbuki İnternet ve özelde onun yaygın uygulama alanlarından birisi olan sosyal medya; işi zorlaştıran, gerçek kimlikle iletişim yapmanın zorluğunu ortadan kaldırır.
Ne denli gerçekçi olunsa da; İnternet, doğası ve mevcut yapısı gereği bir sanal kimlik oluşturma ortamıdır. Gerçek kimlik ise kişisel ya da kurumsal boyutta büyük ölçüde maskelenmeye uygundur. Bu yönüyle kişinin (ya da kurumun) bir yandan bazı yönleriyle tanınmasına imkân veren, diğer yandan gerçek yüzünü saklamasını sağlayan maskeli balo iklimi oluşur. Sanallaşma ve buna bağlı yeniden kimliklenme İnternetin ‘imkânlar listesinden’ sadece bir örnektir.
Sosyalleşen İnsan
Geleneksel yaşamda sosyalleşme aile, okul, iş veya eğlence-dinlenme ortamlarında gerçekleşir. Buralarda enformasyon alışverişi dışında deneyim ve davranış değişimi yapılır. İnsanların günlük yaşamlarında başkaları ile aralarına ‘duvarlar’ örmeleri ve fiziksel mekânların daha zor erişilir hale gelmesi nedeniyle İnternet, yüz yüze iletişimin yerini almakta hiç de zorlanmadı. Böylece günümüzde İnternet belli başı sosyalleşme ortamlarından birisi haline dönüştü.
İnternetin fiziksel uzaklıkları ortadan kaldıran özelliği sayesinde geçmişte akla bile gelmeyen (sanal) tanışıklıklar oluştu. Sanal kimliklerimiz ile ‘sosyal reddedilmelerden’ uzak bir şekilde az ya da çok çakışan ilgi alanları ile haberleşme imkânlarından yararlanır olduk.
Gerçekte yaşamda yeni gruplara girmenin veya yeni bir kişi ile tanışmanın duyguları etkileyen bir yönü var. İnternet ortamında –görüntülü bile olsa– yüz yüze iletişimin bu duygusal etkilenme boyutu silikleşiyor. Fiziksel yakınlıkta duygusal, düşünsel ve fiziksel olarak çok boyutlu gelişen etkilenme sanal ortamda daha sıradan ve sığ hal alıyor. Adeta kişi duyu organlarını büyük ölçüde kapatarak veya kısarak iletişimde bulunuyor. Bu açıdan göz kontağı kurmaktan kaçınanlar için İnternet dünyası yeni bir ‘açılım’ anlamına geliyor.
Günümüzde İnternet, maddi bir gerçeklik olarak var. Muhtemelen yaşamımızdaki etkisi giderek büyüyecek. Sorun, bu yeni teknolojik ortamda eski ritüellerle ve geçmişin hastalıklarıyla bulunmaktan kaynaklanıyor. Dünün yaşamını bugünün teknolojik ortamında sürdürmek istediğimizde aykırılıklar ve uyumsuzluklar oluşuyor. Yeni teknolojik çağın ‘görgü kurallarına’ ihtiyaç duyuyoruz.