İşkenceci, Yargıca Yalvarıyor…

İşkenceci, Yargıca Yalvarıyor…

Doğrudur;
işkenceciyim, Hakim Bey!
Ama başkaları da var.
Hele bir dinleyin diyeceklerimi;
o zaman verin karar.

Ben işkenceciyim
Olur olmaz zamanda
haberli habersiz
şundan bundan
havadan sudan
elektriği keserim.
Isıtıcılar çalışmaz,
Kalorifer susar;
balıklarım donar
(Hayvanları severim)
Çocuklar üşür.
Herbiri soğuktan ağlaşır;
ağlamasınlar diye
onları döverim.

Karım, pantolonumu yine ütülememiştir.
Kızarak sorarım:
“-Kadın, ne ettin,
Yine TV’de dizi mi seyrettin?
(Ben mi?! Hastasıyım Gece Keyfi’nin.)
Karım ağlaşır:
“Dizi saatinde elektrik mi vardı ki…
Neyi seyredeyim,
Ütüyü nasıl edeyim?”
Elektrik kesik diye karımı döverim.

Ben işkenceciyim.
Duraktaki yolcuyu beğenmezsem almam.
(Acelesi varmış, ne gam!..)
Tanıdığımı,
nerde olursa,
almamak gibi “yamuk” yapmam.
Laf aramızda “Hızlı”dır adım;
yavaşa hiç gelemem.
Ağırı, sağırı sevmem;
Uçar gibi giderim vesselam!

Ben işkenceciyim.
Öğrencinin yaramazını,
tembelini aymazını
gözünden tanırım.
Verdiğim ezberi
su gibi etmeyenin
ölçüsünü alırım.
Tarih, fizik ya da din-ahlak dersi
Benim için fark etmez ki!..
Esas olan, hazırolda durmak;
haylaz düşünceye zaman ayırmamaktır.

Ben işkenceciyim.
Üniformam da üzerimde ne güzel durur.
Dört yolun ağzına durdum mu,
keyfime diyecek yoktur.
Aslında işimiz kolaydır ve şudur:
sağdan gelenlere “geç, geç”
soldan gelenlere “dur, dur”.
Şoförün biri etti mi dırdır:
“-Ehliyetle ruhsatını ver lan!”;
Hanımsa eğer şoför, eğilip kırılıp:
“-Lütfen, hamfendi.
Şuradan buradan… falan filan”

Ben İşkenceciyim.
Elimde etiket makinesi;
işim, fiyatlara yetişmektir.
Yazarım karışık yazanını sevmem.
Feminizm, demokrasi, ekoloji falan filan…
Bence iyi kitap, parlak kaplı olmalıdır.
Kitabın yasak olanı, yakılmamalı;
iki misli karla satılmalıdır.

Ben işkenceciyim.
Hastaneye gelen hastayı sevmem.
Muayenehaneye gelen ise canımdır, bir tanem.
Kimi zaman yanılırım:
apandisit yerine mide aldığım olur.
Aman, canım!
Bu kadarı kadı kızında da olur.

Ben işkenceciyim.
Parayı savurmaktansa
azotu atıyorum suya.
Hem bu kadarcık atığı
olur muymuş arıtma!
Ben kirletiyorum ama
havayı, suyu, toprağı;
bu kadar işçi aç kalmaz mı
kapatırsam fabrikayı?


Evet; ben işkenceciyim, Hakim Bey!
Lakin
üç beş kişinin
kırdım diye kafasını kolunu;
yok ettimse (tabi ki vatan, millet adına)
bir kaç potansiyel suçluyu.
Bunca ceza bana mı?
Ötekiler suçsuz;
bana iki yıl ceza reva mı?!..

“Böyle şiir olur mu?” diyen okura cevap: Doğru; böyle şiir olmaz. Ama böyle mahkeme de olmaz. böyle yargıç da olmaz. ama böyle işkence o kadar çok ki!…
Paylaş:

duyguguncesi hakkında

Gürcan Banger, Eskişehir Maarif Koleji ve ODTÜ mezunu. Elektrik yüksek mühendisi (opsiyonu bilgisayarlı denetim). Business philosopher. Halen iş kültürü, yönetim, yeniden yapılanma, kümelenme, girişimcilik gibi konularda kurumsal danışman, iş ve işletme danışmanı ve eğitmen olarak çalışıyor. Raylı Sistemler Kümelenmesi'nde küme koordinatörü ve bizobiz.net'te proje koordinatörüdür. Düzenli olarak bloglarında ( http://www.duyguguncesi.net ve http://www.bizobiz.net ) yazıyor. Köşe ve dosya yazdığı gazete, dergi ve bloglar var.
Bu yazı Edebiyat, Şiir kategorisine gönderilmiş ve , , , , , ile etiketlenmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir