İşsizlik ve İstihdam

İşsizlik ve İstihdam

Gürcan Banger

Facebook’ta paylaş
Twitter’da paylaş
Duygu Güncesi *** YENi ***
Facebook’ta izle
Twitter’da izle

Günümüz ekonomilerinin öncelikli sorunlarından birisi artan işsizliktir. Pek çok devlet, istihdam sorunlarının çözülmesini önüne hedef olarak koymaktadır. Ama istihdam olanaklarını artırırken, işten çıkarmayı kolaylaştıran bazı yasal gelişmelerin olduğu örnek ülkeler de görmekteyiz. İstihdamı artırıcı politikaların; bir işe sahip kişilerin güvence altında işlerini sürdürmeleri kadar, işsizler ve aktif çalışmaya uygun olmayanlar için gerekli koruyucu önlemleri alması gerekir. Bir hükümet politikası, “İş bulan çalışır, bulamayan başının çaresine bakar” biçiminde bir yaklaşım doğru değildir. Ekonomik program ne denli liberal olursa olsun, işgücünün sağlıklılığını ve sürekliliğini sağlamak zorundadır. İşsizleri sokağa terk etmek, otoriteyi sokağın ve mafyanın eline bırakmakla eşdeğerdir.

Günümüzde yerel yönetimler ve bazı sosyal kuruluşlar tarafından mesleğe yönelik kurslar açıldığını görüyoruz. Bu kursların bazılarında el sanatlarına yönelik beceriler öğretilmektedir. Bir kurs olarak başırılı olan etkinliğin, süreklilik ve gelir getirme yönünden aynı başarıyı sağlayamadığını sıklıkla gözlüyoruz. Hatta çoğu zaman kursun sonuna doğru katılımcı sayısında ciddi düşüşler oluşabiliyor, kursun sonraki tekrarları gerçekleşmiyor. Buradaki temel sorun, yapılan işin gelire dönüşememesidir. Özetle; bir iş, öncelikle gelir getirici olmalıdır.

İstihdam şartları

Dolayısıyla istihdam sağlayıcı politikaların, öncelikle işin gelir sağlayıcı hale getirilmesini dikkate almaları gerekmektedir. Bu nokta, hem özel işler hem de ücretli işler açısından incelenmeli; ücret karşılığı yapılan işlerde işgörenin durumu kadar işverenin koşulları da değerlendirilmelidir. Gelir getirici işin sürekliliğinin sağlanması, bu anlamda çok kriterli bir konudur.

Yoksulluk paylaşılmaz. Ülkemiz ekonomisinin birincil sorunu, bölüşülecek olan ekmeğin yetersizliğidir. Bu nedenle istihdamın artırılması, yeni iş alanlarının açılmasına ve yeni yatırımların yapılmasına bağlıdır. Bu bağlamda daha iyi gelir getiren işler için girişimciliğin desteklenmesi kaçınılmazdır. Kamu ve özel sektör örgütleri; yenilikçilik (inovasyon) ve girişimciliğin yaygınlaşması, rekabetçi ortamda büyümenin sağlanması ve daha verimli sürdürülebilir iş imkânları yaratılması konularında çalışmalar yapmalıdırlar. Günümüzde; istihdamın artırılması ve giderek tam istihdam koşullarına yaklaşılması yönünde yapılacak çalışmalar, kamu, özel veya sivil ayırımsız olarak tüm sektörlerin acil görevleri arasındadır.

Mevzuat ve bürokrasi

Ülkemizdeki ekonomik sorunlar dikkate alındığında, ağır vergi koşulları daha önemli hale gelmektedir. Böyle bir durum, kayıtlı olarak çalışan, vergisini düzenli ödeyen, dürüst iş sahipleri ile kayıtdışı koşullarda iş gören kuruluşlar arasında haksız rekabet koşulları yaratmaktadır. Bu bağlamda kayıtdışı istihdamla mücadele, sosyal ve siyasal politikaların ayrılmaz bir parçası olmak zorundadır. Kayıtdışı istihdama karşı savaş, işgücünü korumaya yönelik çalışmaların bir parçası olma yanında, kamu kayıplarının azalmasını da beraberinde getirecektir. Bugünkü politikalar; kamunun kayıtdışından kaybettiğini, dürüst çalışanların üstüne yüklemek biçiminde gerçekleşmektedir. Kamunun kendi beceriksizliğini, dürüst kişi ve kuruluşlara artan vergi ve prim zulmü yaparak karşılamasını anlamak mümkün değildir.

Öncelikle istihdama ilişkin mevzuatın ve yaptırımların basitleştirilmesi kaçınılmazdır. Kayıtdışı konusunda bilinçlenme sağlamak için, vergi dairelerinin ve çalışma müdürlüklerinin baskınlarından daha fazla eğitim ve bilinçlendirme çalışmasına ihtiyaç vardır. Bugünkü vergi yükü ile istihdamın artacağını öngörmek, hayalden ötesine geçemez; sadece fason işçiliğin ülkeler arasında yer değiştirmesine bakmak bile bu konuyu anlamak için yeterlidir.

Tutarsız sistem

İşgören ve işvereni ilgilendiren çalışma yaşamına ilişkin tutarsız sistem, sosyal güvenlik ve sosyal yardım konularında bugünkü olumsuz noktaya varmamıza neden oldu. Avrupa Birliği çalışma ilkeleri arasında anılan aktif yaşlanma ilkesi, ülkemizde akla bile getirilmediğinden, bugün gözlenen genç emekliler topluluğunun sorunlarını ve yükünü, sistem ve halk üzerine almak zorunda kaldı. Bu konuda çalışma dünyasının taraflarının bir araya gelerek gerçek bir anlaşma platformu oluşturmaları mümkün olmadı. Eğitim ile çalışma arasında doğru ilişki ve akışkanlık kurulamadı. Kadınların aleyhine olan ücret ve çalışma farklılıkları giderilemedi. Özetle; başta devlet olmak üzere ekonominin çalışma dünyası ile ilgili geçerli stratejileri geliştirilemedi.

Çalışma ilişkileri

Kamuoyu anketleri, toplumumuzda en az anlaşılan kavramlar arasında çalışma ilişkileri olduğunu gösterir. Yurttaşların anketlerde çalışma dünyasına ilişkin verdikleri cevaplar, bir beton zemin üzerine atılmış bir avuç misket gibi tutarsız ve ilişkisiz bir görüntü vermektedir. Bu da, yıllardır çalışma ve istihdam konularında ne denli eksikli olduğumuzun bir işaretidir. Kayıt dışı istihdamın son derece yaygın olduğu ve sendikaların ücret sendikacılığı dışında adım atmadıkları bir ekonomide; insanların iş dünyasını ücret alınan bir sistem olmaktan öte anlamaları da beklenen bir durum olmaz.

Yaşa boyu eğitim

Bu çağı ayırt eden özellikler arasında, eğitimin yaşam boyu sürekli hale gelmesi yüksek önem sırasındadır. Bugünün iş dünyasında okulla tamamlanmış bir eğitim süreci yeterli değildir. Artık niteliksiz işçiliğe olan talep tüm sektörlerde giderek azalmaktadır. Bu durum ise emekçiler için geçen yüzyıldaki emekçiler arası dayanışma ruhunun aksine bir rekabet ortamı yaratmaktadır. Bu ortamda eğitimli - kaliteli işgücü ile düz işçilik, hem iş bulma hem de ücretlendirme açısından ayrılmaktadır. Emek kesimi içinde eş rekabet koşullarının sağlanması için emekçilerin de aktif olarak eğitim süreçlerine katılmaları gereklidir. Çağın, sendikal hareketin önüne koyduğu görevlerden birisi budur. Bugün emeğin hukukunu savunanlar, ücret kadar eğitim de talep etmek durumundadırlar. Daha kaliteli üretim yapmak isteyen işletmeler de çalışanların önünü açmak ve emek niteliğini yükseltmek için insana eğitim ve geliştirme anlamında yatırım yapmak zorundadırlar.

Cinsiyet eşitliği

Ülkemizde istihdam sorunları arasında ilk sıralarda yer alanlardan birisi, gerçek çalışma koşullarında cinsiyet eşitliğinin sağlanamamış olmasıdır. “Eş işe eşdeğer ücret ve imkân” uygulaması, cinsiyet açısından bakıldığında, ciddi sorunlar ve kadınlar aleyhine zayıflıklar içeriyor olarak görülmektedir. İşe ilk girişte ve çalışma sürekliliğinin sağlanmasında konunun esastan ele alınması ihtiyacı vardır.

Toplum bir bütündür. Çalışma dünyası da bu kurala uymak zorundadır. Bu nedenle bedensel engellilerin iş yaşamına kazandırılması için özel koşullar ve olanaklar geliştirilmek zorundadır. Engellilerin yaşama kazandırılması, son yıllarda siyasetin en çok dile getirdiği konulardan birisi olmakla birlikte, bu konuda yeterli ve gerekli adımların atıldığını söylemek mümkün değildir. Engellilere benzer biçimde; sistemin dışına itilme ihtimali yüksek diğer sorunlu bireylerin de yaşama ve ekonomiye kazandırılması, toplumdaki olası sıkıntıların önlenmesi yönünde hâlâ eksikli olduğumuz bir konuda olumlu bir adım olacaktır.

Bölgeler arası farklılık

Ülkemiz ekonomisi, işgücü etkinliği ve yoğunluğu açısından bölgesellik özelliği göstermektedir. Bazı bölgelerde iş imkânları daha zengin iken, bazı il ve yörelerde istihdam olanakları çok sınırlıdır. Bölgesel istihdam farklılıklarının giderilmesi, sosyal ve siyasal politikalar arasında yer almak zorundadır.

Bir ülkenin gelişmişliğini ve zenginliğini ifade ederken, genellikle kişi başına düşen yıllık gelir değeri kullanılır. Sanırım; nüfusun değişik katmanlarının çalışma dünyasına katılım oranlarına, istihdam dışı kalan nüfusun yüzdesine, elde edilen ortalama gelire ve yaşam standartları kalitesine daha fazla dikkat etmemiz gerektiğini hatırlamalıyız. Sosyal manzara onu gösteriyor ki; işi olmayan yurttaşın muhtemelen kaybedebileceği, hatta kaybetmekte olduğu zincirlerinden daha fazla şey var.

Paylaş:

duyguguncesi hakkında

GÜRCAN BANGER, Eskişehir Maarif Koleji ve ODTÜ Elektrik Mühendisliği Bölümü mezunudur. Aynı bölümde yüksek lisans çalışması yaptı. Elektrik yüksek mühendisi. Kamuda mühendislik hizmetleri yapmanın yanında bilişim donanımı ve yazılımı, elektronik, eğitim sektörlerinde işletmeler kurdu, yönetti. Meslek odası ve sivil toplum kuruluşlarında yöneticilik yaptı. 2005’ten bu yana bazı büyük sanayi şirketleri de dâhil olmak üzere çeşitli kuruluşlarda iş kültürü, yönetim, yeniden yapılanma, kümelenme, girişimcilik, stratejik planlama, Endüstri 4.0 gibi konularda kurumsal danışman, iş ve işletme danışmanı ve eğitmen olarak hizmet sunuyor. Üniversitelerde kısmi zamanlı ders veriyor. Halen Raylı Sistemler Kümelenmesi'nde küme koordinatörü ve bizobiz.net danışmanlık ve eğitim firmasında proje koordinatörüdür. Kendini “business philosopher” olarak tanımlıyor. Düzenli olarak bloglarında (http://www.duyguguncesi.net ve http://www.bizobiz.net) yazıyor. Değişik konularda yayınlanmış kitapları var. Çeşitli gazete, dergi ve bloglarda yazıları yayınlanıyor. Son yayınları: "Endüstri 4.0 ve Akıllı İşletme", Dorlion Yayınları, Eylül 2016; "Endüstri 4.0 Ekstra", Dorlion Yayınları, Mayıs 2017.
Bu yazı İş dünyası, İş kültürü, İşsizlik, İstihdam kategorisine gönderilmiş ve , , ile etiketlenmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Bir Cevap Yazın