Gürcan Banger
Facebook’ta paylaş
Twitter’da paylaş
Duygu Güncesi *** YENi ***
Facebook’ta izle
Twitter’da izle
Kentler için kaynaklar sabit kalır, hatta azalırken yeni ihtiyaç alanlarının oluşması, kent turizmi fikrini ciddi biçimde ön plana çıkardı. Dünya’da olduğu gibi ülkemizde de kentler, turizm gelirleri yoluyla yeni kaynak yaratma çabasına girdiler.
Bilindiği gibi; turizm öncelikle tanıtım demek… Dolayısıyla kentin tamamının bir turistik ürün olarak ele alındığı kent turizmi, kentin tanıtılması anlamına geliyor. Kentsel tanıtımın süreklilik kazanması için ise kentin markalaşmasını da içeren “yer markacılığı” kavramı geliştirilmiş.
Yer markacılığı, marka ile ilgili bir kavram, strateji, yöntem ve tekniklerin kentler için kullanılması anlamına geliyor. Özet olarak; kapsamında ilgili kentin güçlü, olumlu ve farklılık yaratan yönlerinin bir marka olarak öne çıkarılması var.
Eğer ele alınan kentin gerçekten bir marka değeri varsa, böylece tanıtımda süreklilik yolunda ciddi bir adım atılmış oluyor. Marka olarak kentin, gelecekte de yaşayanlara kentsel kalite güvencesi verdiğini unutmamak gerekir.
Farklılık yaratmak
Bir ürünün marka olması için mutlaka çok üstün özelliklere sahip olması gerekmez. Marka olma süreci, kaliteli olma süreci ile her zaman çakışmak zorunda değildir. Bir kentin marka olması için öncelikle kendi farklılığını yaratması gerekir. Tabii ki farkı yaratmak için öncelikle kentin kendini bilmesi, tanıması gereğini unutmamalıyız.
Bir kentin marka olması, onun çok güçlü bir sanayiye veya ticaret yapısına sahip olması anlamına gelmez. Bir kentin marka olması, insanların o kenti diğerlerinden ayırarak bilmeleri, tanımaları anlamına gelir. Markalaşma sürecinde gerçekleştirilmesi gereken budur.
Bir kentin marka olması, tabii ki tek bir kişinin veya bir kuruluşun yaratabileceği bir süreç de değildir. Marka olmak, bir kentte yaşayan herkesi ilgilendiren bir olgudur. Marka olmak için kenti oluşturan insan güçlerinin aynı doğrultu ve yönde bir bileşke kuvvet oluşturmaları gerekir. Özetle; bir kenti marka yapma süreci, kentte var olan paydaşların katılması ve güç birleştirmesi demektir.
Markalaşma süreci, kentin tamamını örten bir kimlik yaratma sürecidir. Bu nedenle kişi ve kuruluşların kendilerini egolarından arındırarak kent kimliğinde eritmeleri gerekir.
Yer markacılığı
Yer markacılığı kavramının marka kavram, strateji, yöntem, teknik ve iletişim yaklaşımlarıyla elde edilen bilgilerin, yerleşimlerin geliştirilmesi için kullanılan bir markacılık disiplini olduğunu hatırlatayım. Özetle; iyi bilinen markacılık yaklaşımları, kentlerin marka haline getirilmesi amacıyla kullanılıyor.
Bir kentin marka olmasını doğrudan tarihsel ve kültürel değerlerle bilinen turizm türlerine bağlamamak gerekir. İlgi konusu kent, bir eğitim kenti, bir ticaret kenti, bir sanayi kenti veya bir eğlence kenti olarak da marka olabilir.
Ne yapılmalı?
Bir kentin markalaşma sürecinde atılacak adımlardan birisi, o kentin yerel potansiyelini, var olma amaçlarını ve tabii ki farklılıklarını kentli yurttaşlar ve ziyaretçiler için açık ve bilinir hale getirmektir.
Yer markacılığının ilkelerinden bir diğeri içtenliktir. Bu nedenle yapılan markalaşma çalışmaları, o kentin gerçeğini olduğu gibi ortaya koyabilmelidir. Gerçekçilik ve içtenlik, bir kenti marka yapmak isteyen sürecin vazgeçilmez iki ilkesidir.
Değişik vesilelerle kentsel vizyon kavramını duymaya başlamamızdan memnun oluyorum. Eskişehir, kendiliğinden büyür olmaktan çıkıp akla bağla büyüme sürecine doğru bir ilerleme gösteriyor. Bu ruh, markalaşma süreci için de önemli. Çünkü markalaşma sürecinin diğer ilkeleri arasında güvenilirlik, sürdürülebilirlik unsurlarıyla donanmış bir vizyon ihtiyacı var.
Bir kent ortak değerler bütünüdür. Dolayısıyla kent markalaşması çalışması da bir kente ait tüm ekonomik, sosyal ve psikolojik ortak değerleri içermek zorundadır. Marka, oluştuktan sonra olduğu gibi kalan bir kavram değildir. Kentin gelişmesi markanın da ilerlemesi anlamına gelir. Bu nedenle kent mekanizmalarının kentsel kültürün, sanatın, eğitimin önünü açması ve başarılı kentsel çalışmaları ödüllendirmesi lazım… Olabildiğince özenti, taklit, kopya ve değersiz olandan kaçınarak ilerlemek gerekiyor. Bir kent markası, sadelik ile zenginliği bir arada ama anlaşılabilir biçimde sunabilmeli. Anlaşılamayan zenginliğin marka olma yolunda fazla katkısı beklenemez.
Son olarak; markalaşma süreci kent içinde ve dışında, ülke içinde ve dışında (başta insan kaynakları olmak üzere) var olan güçlerin bir araya getirilmesini gerektirir. Buna bağlı olarak da uzun vadeli plan ve programların (aceleci ve kısa vadeli olanlara oranla) tercih edilmesi akla uygundur.
Yerel kaynaklar
Yaşam tarzına sinerek gerçekleşecek yer markacılığı kavramının hedeflenmesiyle yerel kaynaklar sürdürülebilir bir süreçle verimli kullanılacak, insana yatırım ön plana çıkacaktır. İnsanların memnuniyeti üzerine kurulacak olan sistemde her birey kişisel sorumluluğunun da idrakine varacaktır.
Toplumsal bütünleşmeyi sağlıklı hale getirmek için, bireysel katılımdan toplumsal katılıma geçiş sürecini iyi özümsemek gerekecektir. Mevcut durum ve alışkanlıklar dikkatle ele alınacak, olumluların geliştirilmesi, olumsuzlukların iyileştirilmesine geçilecektir. Yani eldeki veriler gerçekçi bir yaklaşımla değerlendirmeye tabi tutularak planlama sürecine geçilecektir. Etkin planlamayla organize edilen kaynaklar doğru yönlendirmelerle biçimlenecek, iç ve dış dinamiklerin etki ve katkısıyla doğal süreçte eğitim ve tanıtımında desteğinde şekillenecektir.
Sorunların çözülmesinde, yeniliklerin adaptasyonunda küme çalışması hedeflenecek, Kalite beklentilerini markalaşmak suretiyle karşılamak amacıyla kalitenin kontrolü ve gelenekselleştirilmesi çalışmalarına bir örgütlenmeyle geçilecektir.
Oluşturulacak örgütlenmenin en üstündeki yönetimden en alt kademedeki bireylerin beklenti ve katkıları doğrultusunda herkesin iş süreçlerine en geniş ölçüde katılımını temel almak zorundadır. İşte burada ortaya çıkan en önemli ve bağlayıcı unsur, kültürel birliktelik ruhunu özümsemek olmalıdır. Çünkü kültür bir organizasyonda tüm bireyler tarafından paylaşılan değerler bütünüdür.
Asıl olan şu ki; toplumsal talep ve beklentiler doğru süzgeçten geçirilmeli; “emek hamuru, takdir fırını” yaklaşımıyla kalite öncelikli, sürekli gelişime açık denetim mekanizmasıyla önce insan anlayışı benimsenmelidir. Organizasyon için birey kalitesinin geliştirilmesi, tam katılım, takım çalışması ve üst yönetimin liderliği örgütlenmenin temel hatlarını oluşturmalıdır.