Küçük Esnaf Olmak Şimdi Daha Zor…

EsnafKüçük Esnaf Olmak Şimdi Daha Zor…

Gürcan Banger

İşletme ekonomisi büyük bir hızla değişiyor. Küreselleşmenin etkilediği alanlardan bir başkası küçük ticaret oldu. Bu bağlamda; son yıllarda Türkiye’de açık olarak görünen değişimlerden birisi, perakende ticaretin yapısında olmakta… Franchise denilen markalı yetkili satıcılık, zincir mağazalar ve büyük alışveriş merkezleri gibi organize perakendecilik türleri giderek yaşamımızda daha fazla yer tutmaya başladı. Buna karşılık küçük tüccar veya esnaf olarak isimlendirilen kesimlerin perakende ticaret içindeki payları giderek düşüyor.

Ülke ekonomisinde yaşanan krizler ve bunların bugüne uzayan sonuçları, istikrarın dışarıdan gelecek paraya bağlı olması ve uygulanan ekonomik program nedeniyle küçük ticaret kesiminin pek rahat olmadığını biliyoruz. Enflasyonun düşmesi ile eski alışkanlıklarından kurtulma zorlukları çeken küçük ticaret mensupları, organize perakendeciliğin yoğun atakları ile birlikte kendilerini tam bir çıkmaz içinde hissediyorlar. Bu kesimde bir hayal kırıklığı ve umutsuzluk yaşandığını söylemek, bir kehanet sayılmaz.

Dünyada durum

Perakende ticaretin nereye varacağı konusunda bir fikir edinmek için bu değişimin gözlendiği başka ülkelere göz atmakta yarar olabilir. Örneğin 90’lı yıllara bakıldığında; gelişen organize perakendecilik karşısında ABD’de küçük esnaf diyebileceğimiz kesimlerinin payının, sektöre göre yüzde 10 ile 16 arasında değiştiği gözleniyor. Japonya’da ise oranlar yüzde 22 ile 45 arasında gerçekleşiyor.

Türkiye’de küçük esnaf diyebileceğimiz işletmelerin finans gücünün düşük ve yapılarının zayıf olduğu düşünülürse, organize perakendecilikten ciddi anlamda etkilenecekleri anlaşılır. Perakendeci bir işletmenin iyi olma kriterini verimlilik olarak tanımlarsak, 100 üzerinden ABD’deki geleneksel işletmelerin yüzde 57 ve Japonya’da yüzde 19 verimliliğe sahip olduğunu söyleyebiliriz.

Gerek ABD gerekse Japonya konusunda verdiğim bu değerler bir gerçeğin ifadesidir. Küçük esnaf –genelde perakendeci aile işletmeleri, organize yapılar karşısında varlıklarını belli ölçüde koruyabilir ve sürdürebilirler. Ama bugünkü finans yapıları ve örgütlenme modelleri ile bunun mümkün olmayacağı ortadadır. Türkiye’de küçük perakendecilik çok ağır koşullarda varlığını sürdürebilmektedir.

Küçük esnaf ve küçük tüccar

Geleneksel perakendecilik olarak tanımlanan küçük tüccar ve küçük esnafın yaşadığı olumsuzlukları hatırlayalım. Bu işletmelerin ürün gamı olarak isimlendirilen mal ve hizmet çeşitliliği zayıf… Artan müşteri isteklerini karşılayacak ölçü ve hızda ürün çeşitliliğini sunamıyorlar. Tanıtım, teşhir, dükkân düzenleme ve benzeri konularda neredeyse sıfır performans düzeyinde. Genelde aile üyelerinin hizmet verdiği bu işletmelerde çalışanların nitelik ve eğitim düzeyleri düşük. Pek çoğunda bilgi çağının gerektirdiği bilişim, iletişim araçları ile iş modelleri kullanılmamakta Bu özelliklere sahip bir küçük perakende kesiminin, organize perakendecilik devleriyle savaşması mümkün değildir.

Küçük perakendecinin bu ağır sorunların oluşturduğu yükün altından kendisinin kalkmasını beklemek haksızlık olur. Bu sektörün yeniden yapılanmasında başta devlet olmak üzere meslek odalarına da ciddi görevler düşmektedir. Ama ne yazık ki, devletin küçük perakende ticarete bakışı ve algısı, bu işletmelerin vergi kaçakçıları olduğu yönündedir. Devletin denetim ve vergi toplama birimlerinin son yıllardaki tutumları, bu anlayışın bir ispatı niteliğindedir. Kamu, bu sektörde bir iyileştirme sağlayıp daha yüksek vergi almayı hedefleyeceğine, kayıtdışı ile mücadele iddiasıyla uyguladığı baskıcı rejimle adeta bu sektörü yok etmeye yönelmektedir. Diğer yandan vergi kaçağının büyük delikleri, –hele siyaseten yandaş olduklarında– servetlerini katlamaya devam ediyorlar.

Esnafa ilişkin meslek odaları ise ah-vah türündeki şikâyetlerin ötesine geçip sektörün yapılanması konusunda adım atamıyorlar. Sektörün hiza önderleri sayılabilecek meslek odalarına şu an gerçekleştirdiklerinden -yani ağlayıp sızlanmaktan- daha fazla görevler düşmektedir. Küçük perakendeciliğin yaşamımızda alacağı bir yer her zaman vardır. Ama gerçek şu ki, sektörün acilen yapılanmaya ihtiyacı bulunmaktadır. Bu yapılmadığında ise sadece ülkedeki işsizliğe katkıda bulunuyor olacağız.

Perakendede sorunlar

Büyük alışveriş merkezleri ile giderek özellikle büyükçe kentleri içine alan organize perakendecilik akımı, küçük tüccarın ve esnafın sosyal ve ekonomik pozisyonlarını her geçen gün daha fazla zorluyor.

Küçük perakendeci için var olma savaşı haline dönüşen bu sürecin altında bazı nedenler var. Doğal olarak ilk elde küçük satıcının finans problemlerini saymak gerekir. Yıllardır bu sektörde yer alan firmaların, giderek borçla borç kapatır hale geldiklerini gözlüyoruz. Diğer yandan; esnafa kredi veren kooperatif, sandık ve birlik gibi mekanizmalarla kamu bankalarının bu konuda yeterli olamadığı ortada… Genel anlamda kendi derdine düşmüş olan devletin de esnafın sorunlarına yeterli yakınlığı gösterdiğini söylemek zor…

Küçük perakendenin sorunları

Bunlar bir yana; geleneksel perakendecinin ana sorunu, kendisini dönüştürecek bilgi birikimine ve deneyime sahip olmaması olarak görünüyor. Bugüne kadar ne akademik kuruluşların ne de meslek odalarının küçük perakende ticaret işletmelerine yeterince yardımcı olamadıklarını izliyoruz. Küçük perakendeci; düzensiz, plansız ve tesadüflere bağlı olarak piyasadan pay almaya çalışmaktadır. Merkezî bir planlamaya bağlı olarak çalışmayan -bir zincir veya franchise sistemi dışındaki- tüm küçük ticaret işletmelerinde personel eğitimi, stok ve satış yönetimi, bütçeleme, reyon düzenleme ve tanıtım gibi konularda ciddi sorunlar olduğunu biliyoruz.

Bugün perakendeciliğin en yakıcı sorun alanlarının başında, eğitimli personel sağlanmasındaki zorluklar gelir. Hangi küçük ticaret işletmesinin patronuna sorsanız, nitelikli satış elemanı veya yöneticisi bulunamadığından şikâyet eder. Ama ne yazık ki; meslek odaları, üniversiteler, halk eğitim merkezleri veya danışmanlık şirketleri tarafından açılan perakendecilik kursları ise yeterli ilgiyi bir türlü göremez. İşin en ilginç yanlarından birisi, alışveriş merkezlerinde çok büyük paralar yatırılarak kurulan mağazalarda da durumun aynı olmasıdır. Satıcılığın ciddi bir iş ve satıcının önemli bir personel olduğunun anlaşılması için hem iş sahipleri hem de çalışanlar açısından biraz daha zamana ve eğitime ihtiyaç var.

Değişim gerekli

Hızla gelişen organize perakendecilik karşısında küçük tüccar ve esnafın paniğe kapılması gerekir mi? Kendini gerekli değişim ve dönüşüm için istekli ve hazır hissetmeyen işletmeler için bu sorunun cevabı, kuşkusuz “Evet” olacaktır. Yeni koşulları anlayıp gerekli önlemleri almayan küçük işletmeler gerçekten bir felaket ile karşılaşabilirler. Ama bir de madalyonun diğer yüzü var.

Büyük perakende ticaret merkezlerinin geliştiği şehirlerde küçük ticaret için yeni fırsatlar doğduğu gözlenmiştir. Vatandaşlar, bazı nedenlerle büyük alışveriş merkezlerini tercih ederken, yine başka bazı nedenlerle küçük perakendeciden alışveriş yapmayı istemekteler. Genelde al-çık kolaylığında, belli kategoriden mallara hedeflenmiş küçük perakendecilerin ayakta kaldıkları ve gelişmelerini sürdürdükleri gözlenmiş. Yine kendine farklılık yaratan özel bir alan bulmuş küçük üretici ve perakendecilerin de başarılı olmaya devam ettikleri bilinmektedir. Bunlara örnek olarak çerez, peynir, eko tarım ürünleri gibi özel tatların pazarlamasını küçük perakendecileri sayabiliriz.

Müşteriye farklı yaklaşmak

Bir diğer önemli nokta, sağlam müşteri ilişkileri olan ve satış sonrası destek verebilen küçük perakendecilerin de ciddi avantajları olduğu bilinmektedir. Aynı kalemden olarak; sevgisizliğin giderek yaygınlaştığı bir dünyada pek çok müşteri güleryüz ve ilgi görebilecekleri mekânlardan alışveriş yapmak istemekteler. Büyük alışveriş merkezleri karşısında küçük tüccar ve esnafın pek çok dezavantajı olduğu ortadadır. Ama ayakta kalmak ve varlığını sürdürmek isteyen küçük işletmeler, müşterilere sunacakları farklılıkları düşünüp üretmek zorundalar.

Paylaş:

duyguguncesi hakkında

GÜRCAN BANGER, Eskişehir Maarif Koleji ve ODTÜ Elektrik Mühendisliği Bölümü mezunudur. Aynı bölümde yüksek lisans çalışması yaptı. Elektrik yüksek mühendisi. Kamuda mühendislik hizmetleri yapmanın yanında bilişim donanımı ve yazılımı, elektronik, eğitim sektörlerinde işletmeler kurdu, yönetti. Meslek odası ve sivil toplum kuruluşlarında yöneticilik yaptı. 2005’ten bu yana bazı büyük sanayi şirketleri de dâhil olmak üzere çeşitli kuruluşlarda iş kültürü, yönetim, yeniden yapılanma, kümelenme, girişimcilik, stratejik planlama gibi konularda kurumsal danışman, iş ve işletme danışmanı ve eğitmen olarak hizmet sunuyor. Üniversitelerde kısmi zamanlı ders veriyor. Halen Raylı Sistemler Kümelenmesi'nde küme koordinatörü ve bizobiz.net danışmanlık ve eğitim firmasında proje koordinatörüdür. Kendini “business philosopher” olarak tanımlıyor. Düzenli olarak bloglarında (http://www.duyguguncesi.net ve http://www.bizobiz.net) yazıyor. Değişik konularda yayınlanmış kitapları var. Çeşitli gazete, dergi ve bloglarda yazıları yayınlanıyor.
Bu yazı Alışveriş, Ekonomi, Ticaret kategorisine gönderilmiş ve , , , , ile etiketlenmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir