Küreselleşirken Ahlak
Gürcan Banger
Şu sıralar iş kültürü alanında en çok konuşulan konular arasında “kültürel çeşitlilik” yer almaya başladı. Küreselleşmenin beklenen sonuçlarından birisi olarak, şirketlerde farklı ülkelerden ve kültürlerden gelen insanlar çalışır oldu. Gelişmiş ülkelerde bu değişimi, daha fazla gözlüyorsak da ülkemizde de farklı köken, kültür ve dinden insanların sayısının artışını izleyeceğiz. Sonuçta kültürel çeşitlilik konusu, bir yandan literatürün diğer yandan da uygulamaların bir konusu olmaya başladı.
Ahlak ve Değişim
Kültürel çeşitlilik gibi değişime uğrayan kavram ve kurumlardan bir diğer ise ahlak… Burada da konunun bilimsel (teorik) ve günlük yaşama ilişkin boyutları var. Çoğu zaman “etik” sözcüğünü “ahlak” ile eşanlamlı olarak kullanıyoruz. Bir anlamıyla etik, töre bilimi demektir. Etik bilimi; kapsamında, topluma ait kurallar dizisini içeren bir bilim dalı olarak ele alınabilir. Etiğin bir başka anlamı ise, bir mesleği oluşturan kişi veya kuruluşların uymak zorunda oldukları davranış biçimleridir. Özü açısından; etik kavramı iyi ve doğru davranmayı, ahlaklı yaşamayı ifade eder.
Etik sorunu, çok eski yıllardan beri insan düşüncesinin konusu olmuş. İsimlerini hayal meyal hatırladığımız pek çok düşünür, bu konuda yazmış ve görüş belirtmiş. Etik, toplumların değişim ve dönüşüm süreçlerinde ilk akla gelen kavramlardan birisidir. Çünkü sosyal değişimin karmaşık görüntüsünün, toplum içinde her türlü ilişkinin temelindeki ahlaki davranış kalıplarını bozduğu ve yok ettiği düşünülür. Yine bu süreçlerde gelenek ve göreneklerde oluşan değişiklikler, bu tür düşüncelere güç ve yön verir.
Türkiye
Ülkemize baktığımızda, yukarıda söylendiği biçimde bir değişim ve dönüşüm yaşandığı gözleniyor. Bu süreci etkileyen birkaç faktör var. Türkiye, yerel olarak kültürleri bozacak biçimde karıştıran sosyal göçün etkilerini net olarak hissediyor. Genel olarak kırdan kente göç, hem kırın sosyal davranış kalıplarını değiştirirken, diğer yandan da kentlere uygun olmayan bir kentsel davranış modelinin gelişmesine vesile oluyor. Kır ahlakı ile kent ahlakı, bir araya gelerek anlamsız ve düzeysiz yeni bir sentez oluşturuyor.
İkinci önemli faktör ise küreselleşme olarak özetlenen genel olgunun, toplumu etkilemesi olarak ortaya çıkıyor. Toplum, hızla yaşam ve tüketim alışkanlıklarını değiştiriyor. Ekonomik yeterliliğe, gelecek güvencesine ve tasarrufa önem veren bir sosyal yapı, tüketim güdümlü olma yolunda dev adımlarla ilerliyor. Bunda da başta medyanın kolaylaştırıcılığı ile olmak üzere, küresel güçlerin Türkiye üzerinde artan etkilerinin önemi var. Aşırı tüketim yönelimini, sadece Türkiye’ye mal edemeyiz. Ulus ötesi şirketler, dünyadaki tüketimi sınırsız artırarak, bir yandan kârlarını korumayı hedeflerken, diğer yandan da yandaşı oldukları kapitalizmin ideolojik düşünce ve yönetim modelinin sürdürülebilirliğini kolaylaştırıyorlar.
Felsefeden Güncel Yaşama
Etik kavramı, daha çok felsefi bir boyut taşır. Günlük yaşama indiğimizde, günlük ahlakı ifade etmek üzere ahlaki değerler anlamına moral değerler kavramını kullanırız. İster etik ister moral diyelim, ahlaki değerler, bir kişisel davranış modeli oluşturacak biçimde önce ailede öğrenilir. Yukarıda anlattığım nedenlerle veya sadece bozulan gelir dağılımı nedeniyle, ailenin davranış kalıplarında da farklılıklar oluşacağına hiç kuşku yok. Özellikle medyanın kısıtsız biçimde kolay ve gösterişli yaşama özendirmesi ile önce ailelerde etik değerlerden uzaklaşarak kolay kazanma eğilimleri filizleniyor. Bu nedenle; genç insanlar, geleneksel dönemde olduğu gibi aileden doğru kültür edinmede zorlanıyorlar.
Günümüzde çekirdek ailenin yaygınlaştığı ve çocuklarla genç bireylerin, aile ortamında daha az zaman geçirdikleri düşünülürse, ailede alınan etik derslerinin sonu gelmiş gibi duruyor. Aile içinde geçen zamanın yerini, okul alıyor. Dolayısıyla bu durumda ahlaki davranışın okulda öğrenilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Eğitim sistemimizin her seviyesinde sürüp giden bozulma, buna izin vermiyor. Okul da dâhil olmak üzere pek çok yaşam alanı, ahlakın öğrenildiği yer olmak yerine, ahlaksızlığın talim edildiği ortam haline dönüşüyor. Ahlaklı yaşam elimizden daha fazla kayıp gitmeden, bu soruna bir çağdaş çözüm buluruz.