Mafya Dizilerini ‘Yasaklayın’ !
Gürcan Banger
Facebook’ta paylaş
Yıllardır dikkate alınmayan bazı sosyal olayların sonuçları, kendilerini göstermeye başladı. Geçmiş bir olayda Sakarya ile Ankara arasında yaklaşık 2 günde 7 kişiyi öldürüp 2 kişiyi yaralayan katilleri yaratan sürecin nedenleri bunlardır.
Sosyal göç, 1950’li yıllarda başladı. Bunun ardından kamu arazileri talan edildi. Dünya’nın iyi bildiği, ama bizim uzun süre farkında olmadığımız gecekondu gerçeği ülkeyi sardı. Bu bölgelerde kentleri ve varılan uygarlık düzeyini geriye götüren yeni bir kültür oluştu. Siyasetçiler ve bürokratlar seyrettiler. Seyretmekle kalmadılar, koltuklarını kaybetmemek için gecekondu işgalcilerine “prim” verdiler.
Gecekondu ile başlayan kültür, yeni bir erozyon yarattı. Bu süreç içinde Cumhuriyet ile kazanılmış kimi değerler aktı, yok oldu, gitti. Bir dönem yeraltına inmiş olan karanlık tutkunları, bu sürece olanca güçleriyle destek verdiler. Bu durumu seyretmekle yetinenler arasında Atatürk’ü ve Cumhuriyet’i dilinden düşürmeyenlerin de sayısı hiç az değildi.
Biz farkında değildik ama farkında olanlar vardı. Başta ABD olmak üzere pek çok gelişmiş ülke, Ortadoğu’daki çıkar düzenini sürdürmek için Türkiye’deki sosyal gelişmeleri izledi ve yönlendirdi. Toplumun değişik kesimlerini birbirlerine kırdırdılar. Bu sürece destek olanlar, alkış tutanlar oldu. Bu süreçte masum sayabileceklerimiz ise sadece olanı biteni, sessiz bir ürkeklikle seyretmekle yetindiler.
Doğal olarak bu süreçte okullar da bozuldu. Okul ve öğretmen kalitesi ciddi ölçüde düştü. İlk ve orta öğretim, bir “doldur-boşalt” oyununa döndü. Okullarımız, bırakın ülkenin ve ulusun değerlerini öğretmeyi, İstiklal Marşı’nı bile belletemez hale geldi. Eğitim sisteminin okulları, ahlakî çöküntünün inşa mekanizmaları haline dönüştü. Okul yaramazlıkları, öğrenci çeteleri halini aldı. Okul, bir görev ve sorumluluk olmaktan çıkıp “maksat muhabbet” türünden bir belgelendirme müessesesi oldu. Genç insanlar, kötü alışkanlıklardan uzak durmayı öğrenecekleri yerde, okullar bunların kitlesel olarak öğretildiği kurumlar haline dönüştü. Bugün sigaranın, içkinin, uyuşturucunun en ideal piyasası olarak görünüyor okullu genç insanların ortamları.
Hemen hemen her şehre üniversite açtık. Ama öğretim üyeleri olamadı. Laboratuarları yoktu. Bazılarının hâlâ düzgün bir kütüphanesi bile yok. Üniversite öğretmenliği sıradan bir iş haline dönüştü. Ortalık üniversite mezunu işsizlerle doldu. İşsiz insanların geleceğini güvence altına alacak sosyal ve ekonomik mekanizmaları geliştiremedik. Genç insanlar hâlâ devlete kapıkulu olma zihniyetinde; girişimcilik ve bunun için gerekli altyapı çok uzağımızda.
Ülkenin ürettiği pasta hayli küçük. Diğer yandan; bu pastadan pay almak isteyen bir sosyal güç (işsizlerin gücü), sokakta hızla büyüyor. Normal yollardan yaşanabilir bir geçim sağlamak giderek zorlaşıyor. Başta görsel medya tarafından olmak üzere lüks yaşama özendirilen işsiz ve yoksullar ordusu, normal geçim dışında daha kolay ve daha hızlı yollar bulmaya çalışıyor. Ülkede az sayıdaki zenginler ile çığ gibi büyüyen yoksullar arasında açılmaya devam eden uçurum, yoksul insanların gözünü karartıyor.
Prime time diye anılan en çok izleme saatlerinde TV kalanlarını bir gezinin. Hepsinde insanları lüks tüketime ve kolay yaşama özendiren programlar. Büyük bir bölümünde ise kolay yoldan para kazanmayı cazip gösteren mafya dizileri. Medya patronları ve yardakçıları, bunu da sadece kendi çıkarları ve cüzdan şişkinlikleri için yapıyorlar. Halk ve ülke umurlarında bile değil. Bunlar, ülkenin pazarlayamadıkları her neyi kaldıysa, yakında onu da satarlar.
Toplumu; ahlâksızlığa, kara para kazanmaya, şiddet yoluyla güç elde etmeye yönelten her ne varsa, bunun kalkanı demokrasi olamaz, olmamalıdır. Yaş ortalaması hayli düşük olan toplumun, devletin sosyal koruma şemsiyesine ihtiyacı vardır. Bu satırları okuyan siz; her kimseniz ve her ne kadar gücünüz varsa, toplumu bu “mafya sevici” medyadan kurtarın! Kurtaralım. Bunun sonu iyi görünmüyor.