Öz Korku Üzerine
Gürcan Banger
Korkularımızın ve kuşkularımızın en belirgin özelliklerinden birisi, bize ne yapacağımız veya yapmayacağımız konusunda adeta talimat vermeleridir. Böyle bir durumda sağlıklı akıl yürütme devreden çıkar, duygusal veya düşünsel olarak öngörülmemiş bir konuma savruluruz. Kararlarımızın ve seçimlerimizin her zaman için rasyonel olması gerektiğini söyleyemesek de –ki duygusal karar ve seçimlerimiz de değerlidir–geleceğe doğru yürürken her durumda farkındalığa sahip, bilinçli özne olmayı başarabilmeliyiz. Korku, insanın özgürlüklerinin önündeki en önemli engellerin başında gelir. İnsan, korkularını yendikçe özgürleşir. Korku ile yapılan bir seçimi, insanın özgür tercihi olarak benimsemek mümkün değildir. Özgürlük, insanın korkularıyla mücadele etmeye adım atması ile başlar.
İçinde yarıya kadar su olan bardağın dolu kısmını mı, boş kısmını mı görmeli? Bazı kişiler aydınlığı, kimleri karanlığı görürler. Yeni bir işe başlamak bazılarını korkutur, bazı insanlar ise –başarıyı her nasıl tanımlıyorlarsa– gelecek başarının heyecanını duyarlar. İnsan yaşamının bilinen en belirgin korkularının başında, başarısız olma korkusu gelir. Hatta öyle ki; birçok örnekte başarısızlığın sadece bu korkudan kaynaklandığı görülür. Eğer başarısızlık korkusu insanın günlük yaşam modelinin bir parçası haline geldiyse, korkunun savurduğu durağanlıkla yaşamsal bir monotonluk da hemen peşinden gelir.
Korku ve endişe duymak, kendimize ait güven alanının dışına çıktığımızı hissetmektir. Çoğu zaman korkulardan kurtulmak için alıştıklarımıza sığınırız. Alışkanlıklarla yönetilmek kolay gelir bize. Korkunun önüne bilinci, farkındalıkla yapılmış seçimleri koymak zordur. Ama insan olmanın gereği de budur.
Korku ile hareket etmek ‘devekuşu gibi kafayı kuma gömmektir’. (Devekuşunun kafasını kuma gömmesi gözlenmiş gerçek bir olgu değildir; sadece bir deyim olarak kabul etmek uygun olur.) Tehlike anında kabuğuna çekilmeyi ve başına geleceklere razı olmayı daha baştan kabul etmektir. Korku, insanın özgürlüklerinin önündeki en önemli engellerin başında gelir. İnsan, korkularını yendikçe özgürleşir. Korku ile yapılan bir seçimi, insanın özgür tercihi olarak benimsemek mümkün değildir. Pek çok durumda yenilikler, insanları korkutur. Alışkanlıkların insanı rahatlatan bir yönü vardır. Bir başka deyişle; alışılmış olan, kolaydır; yeni mekanizmalar geliştirmek gerekmez. Yeni karşısında yeni davranış modeli gerekebilirken, alışılmış olan karşısında eski bilgi ve göreneklerle “idare etmek” mümkündür. Hâlbuki yeni bir zamanda ve mekânda veya yeni şartlarda ayakta kalmanın ve gelişip ilerlemenin ön koşullarından birisi yenileşmeye açık olmaktır. Yenilikler karşısında korku, bizi ölümcül bataklığa sürükleyen olumsuzlukların başında gelir. Özetle; korkunun ecele faydası yok. Yeni günde yenilenmeye cesaret etmek gerekir.
İnsana özgü korkulardan bir diğeri bir yeni karar veya seçimin –çevre kültürü ve şartları nedeniyle– olumsuzlukla karşılanma korkusudur. Önerinin reddedilmesi veya bir teklifin “Hayır” cevabını alacağı üzerine kurulu bir korkunun örneklerini pek çok kez yaşamışızdır. Bu korku, bazen bir saplantı haline geldiğinden, çok önemli yararlar sağlayabilecek bir müstakbel fırsatın, imkânın, hazzın veya tatminin heba olduğu birçok örneğe konu olmuştur.
Bir şans olan yaşamın hakkını vermek lazım.
http://burcebudanur.blogspot.com.tr/2007/01/korku-bir-bene-gesserit-duas.html