Özgürleştir Yaratıcılığını…
Gürcan Banger
BİR
Stanford Üniversitesi’nde yaratıcılık, yenilikçilik ve girişimcilik konularında dersler veren Dr. Tina Seelig, “Her sorun, bir fırsattır” diyor. Eğer bir sorunu, darboğazı, tatminsizliği ya da boşluğu yakalarsanız, bunu sizin için bir “girişimcilik” fırsatı haline dönüştürebilirsiniz.
Sorun, fırsat ya da tehdit size kendiliğinden gelmeyebilir. Onu fark etmek ve görmek gerekir. Bunun için ise çevrenize ilgi ve dikkat göstermelisiniz. Dr. Seelig, başarı konusunda “şanslı olanlar” ile “olmayanlar” arasındaki farkın çevrelerine gösterdikleri ilgi ve dikkat ölçüsünde oluştuğunu tespit ediyor. Çevresine dikkat edenler, başarı için gereken fırsatları görebilirken, bir şekilde at gözlüğünü tercih edenlerin başarı için gerekli fırsatları ıskaladıkları anlaşılıyor.
Yeni Olan Nasıl Yakalanır?
Farkındalık, başarılı girişimler ve yenilik için ön koşullardan birisi… Ama iş bununla bitmiyor. Zihinsel gücümüzü de kullanmamız gerekiyor. Bunun en değerli araçlarından birisi, insanın öğrenme modelinde saklı. İnsan, dünyayı (somut ya da soyut evreni) karşılaştırmalarla öğreniyor. Yaptığı kıyaslamalardan, farklılığın nelerde ve nerelerde oluştuğunu kavrıyor. Bu ise bilgi üretme ve bilgi kullanma açılarından zenginlik ve çeşitlilik yaratıyor.
Bu kökten başlayarak yeniliği üretmenin bir yolu geliştirilebilir. Bu da yaşamdaki farklı unsurların birbirlerine eklemlenmesi ve bu birleştirme ile “yeninin” üretilmesidir. Konuyu kolayca kavramak için örneğin; elektrikli çaydanlık ile elektrikli ekmek kızartma makinesinin birleşiminden oluşan yeni bir mutfak aygıtını düşünebilirsiniz. İki farklı nesnenin birleştirilmesi ile yeni bir ürün geliştirilmiş olur.
Günümüzde kullanılan ürün, hizmet ya da değişik amaçlı yöntemlerin doğadan alınmış olması şaşırtıcı değildir. Bilim ve teknoloji geliştiren kişi ve kuruluşlar, doğada mevcut olan varlıkların yaşam faaliyetlerini yapay ortama uygulayarak pek çok buluşun yapılmasını sağladılar. Biyomimetik veya biyomimikri olarak isimlendirilen bilim ve disiplin dalları bu konuyla ilgileniyorlar: “Doğadan öğrenme, süreci basit anlamda doğanın yöntem, teknik ya da süreçlerini birebir taklit etmek anlamına gelmiyor. Biyomimikri ile anlatılmak istenen, doğanın çözümlerinden esinlenerek, insanlığın (belki tümüyle farklı alanlardaki) sorunlarına çözümler üretmek…”
Pek çok durumda iş dünyasında en iyi yenilik fırsatları, yer aldığınız sektör dışındaki alanlarda yakalanır. Bu nedenle girişim ve yenilik fırsatları için sadece kendi sektörünüze ve iş alanınıza kilitlenmek bir tür at gözlüğü takmak olur. Hiç kuşkusuz; her işletme kendi çekirdek işine odaklanmalıdır; fakat diğer yandan başka alanlarda yapılmış yeniliklerin ve fırsatların kendi iş alanına taşındığında yeni bir fırsat yaratıp yaratmadığını da sorgulayabilmelidir. Özetle; farklı ‘şeyleri’ birbirine eklemleyip bütünleştirerek yeni ürün, hizmet veya iş yapma biçimi geliştirme olasılığını asla göz ardı etmemek gerekir.
Ezberlerle Savaşmak
Yaratıcılığın ve yenilikçiliğin önündeki en büyük engellerden birisi varsayımlara, ön kabullere ve ezberlere bağlanıp kalmaktır. Dünya asla daha önce bu kadar hızlı değişmedi. Parametreler ve varsayımlar da bu hızlı, ivmelenen ve çeşitlenen değişimden nasibini alıyor. Bu nedenle ezberlerimizi sorgulamak, yaşamımızın her alanında güncel görevlerden birisi haline dönüştü.
Dr. Tina Seelig’in bir konuşmasında verdiği ilginç bir örneği sunmak isterim. Bir spor salonu zemininde, yakın yaşlardaki insanlardan doğum tarihlerine göre sıraya girmeleri isteniyor. Kural, bu işi konuşmadan (tabii ki yazmadan) yapacak olmalarıdır. Deneye katılan kişiler, sorunu çözmek için ellerini yukarı kaldırıp parmakları ile doğdukları ayı (ayın sıra numarasını) işaret ediyorlar. Böylece diğerleri öne ve arkaya geçerek doğru sırayı oluşturabileceklerdir. Deneyin sonunda yeterince hassas ve doğru bir sonuç elde edilemiyor. Acaba bu deneyi başarmak için tek yol, yukarıda anlatılan mıydı? Siz başka (yaratıcı, yenilikçi ve başarılı) yollar önerebilir misiniz?
İKİ
Yaratıcılığın önemli araçlarından birisi, soru sormaktır. Doğru cevapları (ya da çözümleri) bulmak için, doğru soruları sorabilmek gerekir. Burada sorunun yalnız “neden, nasıl” gibi soru sözcükleri değil, aynı zamanda soruyla ilgili çerçeve de önemlidir. Örneğin bir ‘karatahta’ üzerinde yazı yazmak üzere çözüm arıyorsanız, soruyu “Karatahtaya daha iyi yazı yazmak için ne tür bir kalem kullanılmalıdır?” şeklinde daraltabilirsiniz. Eğer “Karatahtaya daha iyi nasıl yazabilirim?” şeklinde sorarsanız soruyu genişletmiş, probleme ve çözüme çok daha geniş bir açıdan bakmış olursunuz. İlk soruda soruyu kalem türlerine kilitlerken, ikinci soruda karatahtanın yeniden tanımlanmasını da problem ve çözüm seti içine dâhil edersiniz.
Yaratıcılığın Mekânı ve Kısıtları
Çok zorlu çalışma şartları altında yaratıcı olunmasını beklemek haksızlık olur. Örneğin düzensiz bir masada çalışmak bir yandan verimliliğinizi düşürürken diğer yandan da sizi demotive edecektir. Tahta sıralardan oluşan bir sınıfta pasif eğitim görmekle kişiyi daha canlı, dinamik ve katılımcı olmaya teşvik eden bir eğitim ortamı aynı değildir. Yaratıcı endüstrilerde yer alan işletmelerde ortamın, yaratıcılık beklentilerine karşılık verecek şekilde düzenlenmesine özen gösterilir. Bu konuda dünyanın önde gelen yaratıcılık şirketleri seçkin örnekler oluşturuyorlar.
Yaratıcı insanların bir özelliği, kısıtlı zaman dilimlerinde başarılı işler çıkarmalarıdır. Bu nedenle bazı yaratıcılık işlerinde zaman kısıtları konması, zaman zaman görülen durumlar arasındadır. Hiç kuşkusuz; zaman kısıtı koyarken ölçülü davranmak önemlidir. Ama diğer yandan Northcole Parkinson’un örneğini hatırlarsak; bir saatlik iş için üç saat zaman verirseniz, o iş üç saatte biter. Bu nedenle yaratıcı endüstri yöneticileri ve liderleri, zaman kısıtını bir performans aracı olarak kullanırlar. Özetle; yaratıcı becerilerini geliştirmek isteyen kişiler için zaman kısıtı, yararlanabilecekleri ‘meydan okuyucu’ bir araçtır.
Oyunun Kuralları
Saklambaçtan bilgisayardaki strateji oyunlarına ya da futbola kadar her oyunun kuralları var. Oyunları daha cazip ve eğlenceli hale getiren unsurlar arasında, kurallar önemli bir yere sahip. Diğer yandan bu kurallarda yapılacak değişiklikler, oyuncuların davranışlarını, stratejilerini ve taktiklerini etkileyip değiştirebiliyor.
Örneğin düz tavla oyununda ‘yek (bir) kapısı’ –oyunun kuralları gereği– çok değerli değildir. Tavlanın zarsız oynanan bir türü var. Sırası gelen oyuncu, zar kullanmadan oynamak istediği sayıları (sanki oyunda iki zar varmış gibi) kendisi söylüyor. Ama her zaman zarlardan birinin değerini ‘bir (yek)’ olarak söylemek zorunda. Bir oyun sırasında her oyuncunun bir kez istediği ‘çift zarı’ oynama hakkı var. Bu zarsız oyunda diğer düz tavlaya göre en büyük fark, ‘yek (bir)’ kapısının elde tutulmasının önemidir. Düz tavlada değerli olmayan kapının zarsız tavlada önemli hale gelmesi, oyunun kurallarının değişmiş olmasından kaynaklanıyor.
Özetleyelim. Oyunun kuralları, başarıya ulaşmak açısından önemlidir. Kurallarda olabilecek değişikliklerin dikkate alınması; politika ve taktik değişikliklerinin buna göre yapılması gerekir. Diğer yandan kurallar aynı kalsa bile, her rakibe karşı oyunu aynı şekilde oynamayacağınız gerçeğini akılda tutmanız gerekir.
Bitirirken
Doğru çözümü bulmak için çok sayıda deneme yapmanız gerekebileceğini unutmayın. Dünyanın ünlü buluşçularının yaşam öykülerini okuduğunuzda, onların da çözüme ulaşmak için pek çok deneme yaptıklarını, her başarısızlıktan dersler çıkardıklarını göreceksiniz. Deneme, sınama ve yanılma insanın en etkili öğrenme araçlarından birisidir.
Son olarak; çevrenizdeki her şey, çözüme ulaşmanız için bir olanak sunar. İnsanın en önemli özelliklerinden birisi, araç kullanabilmektir. Bu nedenle söz konusu araçları çevremizde arayıp bulmayı öğrenmemiz gerekir.