Yandaş Yorumlar ve Sosyal Hareketlerin Psikolojisi

PAYLAŞ: ... facebooktwittergoogle_plusredditpinterestlinkedinmailby feather
PrintFriendly and PDFYazdır

Yandaş Yorumlar ve Sosyal Hareketlerin Psikolojisi

Gürcan Banger

Uzun süren AKP iktidarının en belirgin sonuçlarından birisi; bir yandaş medya, nev’i şahsına münhasır uzmanlar ile bilgi ve deneyim kaynağı sorgulanabilecek stratejistler üretmesi oldu. Pek çok medya kanalında bu uzman ve stratejistlerin dünya ve Türkiye üzerine yorumlarını –izleyip izlememek kumanda aletiyle ‘zap’ konusu olsa da– izlemeye adeta ‘mahkum ediliyoruz’. Eğer Başbakan ve diğer siyasal üst düzey kadrolar bunların yaptığı yorum ve öngörülerle yola çıkıyorlarsa işleri hayli zor olmalı. Kuzeyden güneye farklı ülkelerin medyasında siyasal iktidar hakkındaki yorumlara bakınca bu tespitin pek de yanlış olmadığı kanaati pekişiyor. Hatta Gezi Parkı olayları sürecinde pek çok ülkenin çevrelerinde siyasal iktidarımızın entelektüel birikim ve deneyimleri konusundaki önyargılar pekişmiş gibi duruyor.

Gezi Parkı Süreci

Sosyal hareketlerin psikolojisi konusunda okuduğum ilginç kitaplardan birisi Eric Hoffer’ın farklı isimlerle (örneğin “Kesin İnançlılar” gibi) Türkçeye çevrilen “The True Believer” isimli eseridir. Siyasal bakışı ne olursa olsun Hoffer, Amerikan toplumunda ilginç gözlemleri ile dikkat çeken bir düşünür ve yazar olmuştur. Diğer yandan sosyal hareketleri yorumlamak için sadece literatür bilgisi yetmez. Teorik bilginin pratik deneyim ve gözlemle eklemlenmesi gerekir böyle bir durumda sosyal hareketleri ve toplumun psikolojisini anlamak mümkün olur.

Gezi Parkı süreci öncesinde herhangi bir uzmana sorsanız, böyle bir kalkışmanın mümkün olacağı lehine yorum yapmazdı. Entelektüel kesimin neredeyse tamamına yakın kesimi toplumu ciddi ölçüde mujik (içine kapalı, pasif ve tepkisiz) olarak kabul etmekteydi. Fakat yaşanan olaylar toplumun içinde –özellikle genç kesimde– birikmiş bir enerjinin varlığını ortaya koydu. Demek ki tekil örneklere bakarak ya da eski dönemlerdeki paradigmalar kullanarak yeni çağı ‘kategorize etmek’ doğru olmayabiliyor. Bir kez daha bunun kanıtlandığını gördük.

Gezi Parkı süreci konusunda siyasal ve sosyal hareketler deneyimimi yokluyorum. Kendime “Bu ne kadar sürer?”, “Sonuçta ne olur?” gibi sorular sorup cevaplamaya çalışıyorum. İlk olarak gerçekten toplumun içinde bir enerji olduğunu ve bunun toplumu farklı kimlikler altında ‘kategorize ederek’ memnuniyetsizlik yaratan siyasal iktidar kanadına yöneldiğini gördük.

Şimdi kendime sorduğum soru ise “Bu olup bitenden siyasal iktidar kanadında kim ne kadar dersler çıkardı?” şeklinde… Öyle anlaşılıyor ki; Başbakan’ın yaklaşımı, kayıplar aldığını düşündüğü bir sürece yeni ve tepkisel ‘mücadele araçlarıyla’ girmek yönündedir. Gezi Parkı sürecine verilen tepkilerden, siyasal iktidar unsurlarının bu konuda farklı algılar geliştirdiğini gözlüyoruz. İktidar partisinin üst düzey kadroları açısından ele aldığımızda tepkisel davranmada Başbakan ilk sırada yer alıyor. Kendi adıma Başbakan’ın yaklaşımını, sorunu çözmekten daha çok –karşısındakini kim olarak tanımlıyorsa– rakibi ‘yeni yöntem, yol ve araçlarla’ yenmeye çalışmak olarak okuyorum.

Ne Olur?

Direnişçiler açısından baktığımda; her durumda siyasal iktidarın olan bitenden alacağı dersler olacaktır. “Ben yaptım oldu” ya da “Ne dersem odur” yaklaşımından bir parça uzaklaşabilirler. Gezi Parkı meselesi –ne demekse– ‘daha makul’ şekilde çözülebilir. Ama mevcut durumu değerlendirdiğimde; konjonktürün bir siyasal iktidar değişikliği beklemek için yeterince olgun olmadığı kanaatine varıyorum. Sürecin yönetiminde etkili olanların bunu dikkate alması gerekir.

Konuya bir de olaylar silsilesinin iktidar partisine oy verenler açısından bakmak lazım. Tüm olup biten, iktidar partisinin imajını nasıl etkilemektedir? Yandaşlığını pekiştirenler kadar devletin ve güvenlik güçlerinin tepki modelinden rahatsız olanlar var mıdır? Bunlar ne düzeydedir? Gezi Parkı süreci ne denli bir demokratik sivil itaatsizlik olarak algılanıyor? Siyasal iktidar partisi demokratik özellikleri olan bir taban mıdır? Yoksa ‘memleketin karmaşaya sürüklendiği’ algısı mı var? Sosyal araştırmalar için çok uygun bir zemin var. Muhtemelen bu araştırmalarla toplumumuzun şu anki gerçek verilerine ulaşabiliriz.

İZLE: ... facebooktwittergoogle_pluslinkedinrssyoutubeby feather

duyguguncesi hakkında

Gürcan Banger, Eskişehir Maarif Koleji ve ODTÜ mezunu. Elektrik yüksek mühendisi (opsiyonu bilgisayarlı denetim). Halen iş kültürü, yönetim, yeniden yapılanma, kümelenme, girişimcilik gibi konularda kurumsal danışman ve eğitmen olarak çalışıyor. Düzenli olarak kendi bloglarında ( http://www.duyguguncesi.net ve http://www.bizobiz.net ) yazıyor. Köşe ve dosya yazdığı gazete ve dergiler var.
Bu yazı Çevre, Değişim, Doğa, Siyaset kategorisine gönderilmiş ve , , , , , , , , , , , , , , ile etiketlenmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Şu HTML etiketlerini ve özelliklerini kullanabilirsiniz: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <strike> <strong>