Medya, Siyaset ve Ahlâk
Gürcan Banger
Bazı medya mensuplarının, adeta bir siyasal partinin ‘basın ve halkla ilişkiler görevlisi’ gibi çalıştığına zaman zaman değiniyorum. Bu kişiler, kendi kişisel görüşlerine yakın olan siyasal partinin haber ve duyurularını yapmayı, muhtemelen gazetecilik mesleği ile karıştırıyor olmalılar. Herkes kendi dünya görüşüne ve bakış açısına sahip olabilir; ama medyada görev yapıyor olmak yaşama çoğulcu, hoşgörülü, demokrat ve adil bakmayı gerektirir. Bağnazlık, yandaşlık veya tarafgirlik, sadece medya ahlâkını anlamamakla eşdeğer değildir; aynı zamanda o kişinin siyaseti de yeterince bilmediğini açıkça ifade eder.
Siyasetin Unsurları
Siyaset alanı; siyasetçiler, bürokratlar, çıkar ve baskı grupları ile seçmenlerden oluşur. Bu yaklaşımda siyasetçinin hedefi, oy miktarını çoğaltmaktır. Teknik deyimle siyasetçinin amacının “oy maksimizasyonu” olduğunu söyleyebiliriz. Siyasetçi aldığı oyların karşılığında, söz verdiği hizmetleri bürokratlar aracılığı ile yerine getirir. Bu hizmetlerin yerine getirilebilmesi için bürokratlar, daha büyük bütçelere sahip olmak isterler. Bu nedenle bürokratların amacının “bütçe maksimizasyonu” olduğu söylenir.
Siyasal resmin beklenti yanını oluşturan faktörlerden birisi, çıkar ve baskı gruplarıdır. Bu kesimler, özellikle merkezi ve yerel devlette birikmiş olan rantın peşindedirler. Bu nedenle çıkar ve baskı gruplarının amacı “rant maksimizasyonu” olarak ifade edilir. Son olarak; yurttaşlar, siyasetçilerden talepte bulundukları hizmetlerin yerine getirilmesini, siyasetçilerin kendilerine verdikleri sözleri gerçekleştirmelerini beklerler. Seçmenin bu yaklaşımı ise “fayda maksimizasyonu” olarak isimlendirilir.
Medya
İşinin niteliği gereği, basın yukarıda sözü edilen dört faktörle de iletişim içindedir. Bu dört faktörün arasındaki ilişkiler basının önemli haber malzemeleri arasında yer alır. Bu ilişkileri medyada yorumlayarak değerlendiren yazarlar arasında bazı kategoriler vardır. Birinci tür, basın camiasında –daha acımasız tanımlamalar da yapılır; ama en masum şekliyle– ‘teşekkürcü yazar’ diye bilinir. Kimi zaman meslekten olmayabilen bu yazarlardaki temel yaklaşım, biteviye siyasetçilere ve bürokratlara teşekkür ederek, onları överek ‘makama’ sevimli görünmeye çalışmaktır. (Bazı siyasetçilerin takma isimlerle kendi ‘işleri ve konuları’ üzerine gazetelerde yazdıklarını biliyoruz ki, bu da kendine ‘teşekkür’ etmenin yeni bir ‘narsist’ tarzı olsa gerek! Siz tanırsınız onları.)
İkinci tür, genelde meslekten olan; ama yılların yorgunluğunu yaşayan yazar türüdür. Bunların yazılarından eleştiri mi yaptıkları, yoksa övgü mü düzdükleri pek anlaşılamaz. Genelde suya sabuna dokunmadan ‘ortanın ortasından suya sabuna dokunmadan sessizce yürümeyi’ tercih ederler. Üçüncü tür ise fanatik ve tarafgir olanlardır. Bunlar dümeni kilitlenmiş gemi gibi daima aynı yöne giderler. Olaylar karşısındaki yorumları, genelde ‘form dilekçe’ halindedir. Bir gelişmenin ardından ne yazıp söyleyecekleri önceden bilinir.
Sayısını çeşitlemelerle yükseltebileceğimiz medya yazarı türleri arasına son bir tane daha ekleyebiliriz. Dördüncü yazar türü, siyasetçi ve bürokrattan beklentileri olmayan, düşündüğünü korkusuzca; ama toplumsal sorumluluk duygusuyla ifade edebilen yazar sınıfıdır. Bu yazar türünü siyasetçiler, bürokratlar ve çıkar grupları sevmez; çünkü bu grupların en ciddi denetmenleri ve eleştirmenleri bu sınıfta yer alan yazarlardır. Diğer yandan sağduyulu ve demokrat yurttaşların en çok beğenip, sevdiği yazar sınıfı da budur.
Görsel olsun, yazılı olsun basında yer alan bir yazarın görevi aklın ve hak olanın yanında olmaktır; değil maddi beklentilere, zaman ve mekâna göre bir selama dahi ‘eyvallah’ etmemektir. Basın, kamu ve devlet ahlakının önemli savunucularındandır. Bu fonksiyonu, kendi varlık nedeninden alır. Kendi yerini belirlerken siyasetçiler, bürokratlar ve çıkar grupları ile karşılıklı yer tutuşmalarını dikkate almadan görev yapar. İşin özü şudur: Medya, iş ve meslek ahlâkının fazlasıyla önemsenmesi gereken bir alandır.