Arabesk ve Değişim

PAYLAŞ: ... facebooktwittergoogle_plusredditpinterestlinkedinmailby feather
PrintFriendly and PDFYazdır

Arabesk

Arabesk ve Değişim

Gürcan Banger

Geçtiğimiz günlerde birkaçını peşpeşe verdiğim yazılarda “Doğu Despotik Toplum” kavramından söz etmiştim. Bu toplumun bir başka kavrayışını arabesk müzikte bulmak mümkün olabiliyor. Arabesk, bu ülkenin 20’nci yüzyılın ikinci yarısında başlayan dönüşümünün simgesidir. Arabeskin özelliği acılı olmasından kaynaklanmaz. Acı, Anadolu’nun daima kaderi olmuştur. Bu; zulümle, soygunla, baskıyla ve savaşlarla oluşmuş bir kaderdir. Anadolu toprakları daima acılı türkülere, ezgilere tanık olmuştur; neşeli ve yaşam sevinci dolu olanları azdır. Arabesk ise bu acıyla haykıran türkülerin mekânsal dönüşümle kente taşınmasının hikâyesidir. Anadolu’nun dünden bugüne uzanan tarihini anlamak ve açıklamak isteyen kişi, arabeskin öyküsünü doğru okuyabilmelidir.

Sosyal Göç

Toplumun görünümlerini ifade eden öyle kavramlar var ki, bunlar birer resim olmaktan daha çok resim çerçevesine benziyor. Farklı toplum ve tarih dönemlerinde farklı resimler (içerikler) taşıyabiliyor. Popüler kültür ve onun bir alt birimi olarak arabesk de bu tür kavramlar arasında. Örneğin arabesk müzik ve yaşam tarzının kalkışa geçtiği 1960 sonrasındaki on yılda arabesk, bir ayrılık ve hasret şarkısı idi. Bu dönem 1950’lerde başlayan kırdan kente sosyal göçün de başlangıcıydı. Batı ile Doğu müziği ve türkü karışımı, düşük müzikal niteliğe sahip arabesk, ayrılmak zorunda kalınan ‘memlekete’ olan özlemi ifade ettiği kadar bireyleri göçe zorlayan yoksulluk ve ‘bozuk düzene’ karşı başkaldırmayı ifade etmekteydi.

Bu döneme ait sözlü arabesk müzik örneklerini incelediğimizde, kırdan ayrılarak ulaşılan kentte yeni bir yaşam biçimi, güvenli bir ortam, yeni bir kimlik ve etiket arayışının izlerini görmek mümkün olacaktır. Ama tüm isyan içeriğine rağmen 1960-70 dönemine ait arabeskin kurgulanmamış, önceden hazırlanmamış bir kendiliğinden hali var. Bu naiflik ve kendiliğindenlik sadece arabesk severlere ait değil; devletin arabeske karşı koyduğu kısıtlar bir yana, bu dönemde arabesk karşıtlarının da “kendiliğinden” bir halleri var.

Arabesk Müzik

Sound, Endüstri ve Siyaset Olarak Arabesk

1980’li yıllarda çerçevedeki arabesk resim değişti. Bu dönemde kırdan gelenler, yavaş yavaş kentte etkili olmaya başladılar. Örneğin kırdan gelerek Ankara’nın Çankaya’sında kamu ve özel arazilere gecekondu yapanlar bu derme çatma binalar için tapu aldılar. Zamanla siyasi partilerde etkin konumlara ulaştılar; iktidara ulaşmanın yollarını öğrenip denemeye başladılar.

Arabeskin bu yeni tırmanışında 12 Eylül Darbesi sürecinin, önceki dönemlere ait kent kültürünü ve bu kültüre sahip insan kaynaklarını önemle ölçüde yok etmesinin etkileri oldu. Bu durum glasnost ve perestroika öncesi dönemde SSCB’ne ve daha sonra Rusya Federasyonu’na karşı geliştirilen Amerikancı politikaların, arabeskin doğal yaşam ortamı olan bir iklimin yeşermesinin iklimini hazırladı. Bu iklim, feodal ve kapitalist toplum biçimleri arasında sıkışmış kent kaynaklarından rant beklentisi olan bir sosyal kesimi ifade etmekteydi.

Arabesk İnsan

Bu dönemde devletin arabeske bakışı yumuşadı. İktidardaki kesimlerin değişimi ile birlikte arabesk, devletin ‘resmi’ müziği haline dönüşmeye başladı. Daha önceleri Batı etkileriyle oluşan popüler kültürün yerini daha Doğulu olan bir Doğu-Batı sentezi popüler kültür aldı. Her geçen an Doğulu olan yönünde genişlemeler gözlendi. Ve sonunda bazı kesimler, arabeskin ve popüler kültürün rant elde edilen bir sektör olduğunun farkına vardılar. Böylece bir “arabesk endüstrisi” oluştu. Bu süreçte yoksulluğun beklentileri bu yeni endüstriye akmaya başladı.

Herkesin beklentisini ve ihtiyaçlarını tatmin eden farklı müzik türleri olabilir. Değişik toplum kesimlerinin tükettiği farklı kültür formları da bulunabilir. Ama bu değişim, ulusun dilinin yozlaşmasına neden oluyorsa, ulusal eğitim - öğretim sistemi nitelikli olanı değil, yozlaşmanın yeni söylem ve kadrolarını üretiyorsa o zaman hem popüler kültürün hem de onun bir alt cümlesi olarak popüler kültürün ve arabeskin üzerinde ciddiyetle durmamız gereği bir kez daha ortaya çıkar. Anadolu’nun bugününü anlamak ve geleceğini öngörmek isteyen kişi arabeskin öyküsüne hâkim olmalıdır.

İZLE: ... facebooktwittergoogle_pluslinkedinrssyoutubeby feather

duyguguncesi hakkında

Gürcan Banger, Eskişehir Maarif Koleji ve ODTÜ mezunu. Elektrik yüksek mühendisi (opsiyonu bilgisayarlı denetim). Halen iş kültürü, yönetim, yeniden yapılanma, kümelenme, girişimcilik gibi konularda kurumsal danışman ve eğitmen olarak çalışıyor. Düzenli olarak kendi bloglarında ( http://www.duyguguncesi.net ve http://www.bizobiz.net ) yazıyor. Köşe ve dosya yazdığı gazete ve dergiler var.
Bu yazı 12 Eylül Darbesi, Değişim, Müzik, Sanat, Siyaset, Tarih, Toplum kategorisine gönderilmiş ve , , , , , , , , , , , , , , ile etiketlenmiş. Kalıcı bağlantıyı yer imlerinize ekleyin.

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Şu HTML etiketlerini ve özelliklerini kullanabilirsiniz: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <strike> <strong>