Bir Zamanlar Eskişehir ve Yahudiler
Gürcan Banger
Eskişehir tarihi ile ilgili olarak zaman zaman okumalar yapmak ve bunları kısa hatırlatma notları olarak yazmakla birlikte bu bölgedeki Yahudi yerleşimi fazlaca dikkatimi çekmemişti. Bir arkadaşımın sorusu üzerine elimdeki kaynaklara göz atma ihtiyacı hissettim. Bulgularımı bir hafta sonu köşe yazısında (birkaç hafta önce) “Bir Zamanlar Eskişehir ve Yahudi Göçü” başlığı altında yazmıştım. Daha sonraki günlerde bu konu ile ilgilenen çok sayıda kişinin soruları ile karşılaştım. Doğrusu; bu konunun bu denli ilgi çektiğini düşünerek yazmamıştım.
Yukarıda söz ettiğim yazıda 1890’lı yıllarda Romanya ve Bulgaristan’dan Türkiye’ye göç edip Anadolu’nun değişik noktalarında çiftlikler (Yahudi yerleşimleri) olarak konuşlanan göçmenlerin hikâyesine kısaca değinmiştim. (Bu yazıya http://www.duyguguncesi.net adresinden erişebilirsiniz.) Daha sonra yaptığım küçük araştırmalarda Eskişehir’de ikamet etmiş Yahudi topluluğu ile fazlaca çalışma yapılmadığını gözledim. Biraz daha ayrıntılara girmeye çalışınca birkaç ilginç olaya rastladım. Aşağıda bunları kısaca paylaşmak istiyorum.
Konuyu araştırırken soybilim konusunda uzmanlığı olan LK’in yaşam öyküsü ile karşılaştım. Halen ABD’de yaşayan Bay LK, ailesinin köklerini bulmak için bir dizi araştırma yapmış. Aile büyüklerinin 1890 ya da 1900’lü yıllardan Romanya’dan ayrılarak Bursa’nın 75 km kadar yakınında olan Eskişehir’e yerleştiğini söylüyor. Daha sonra 1900’lü yılların başlarında Eskişehir’den ayrılarak Kanada’ya göç etmişler. Ailenin halen Kanada, ABD ve Fransa’da yaşayan üyeleri olduğunu söylüyor. Konuyla ilgili Internet sitesinde aradıkları arasında Braunstein, Meraru, Hechter, Finger, David, Isovitz, Siegall, Perlow, Lieberman, Kieves, Buium ve Shafron gibi aile isimlerini belirtiyor.
Braunstein ailesinden Moise Yitzhak (1802-1885), Ruhleia (1825-1885?), Rivenu (1852-1908?), Adasia (1861-1908?), Marcu (1872-1933) ve Esther (1878-1940) hakkında biraz daha fazla bilgi var. 1900’lü yıllarda Rivenu ve Adasia Türkiye’ye gitmek üzere Romanya’yı terk etmişler. Kaçış nedenleri ise yaşadıkları bölgede yükselen anti-semitik (Yahudi karşıtı) hareketler… Eskişehir’deki Yahudi çiftlik kolonisine yerleşmişler. Eskişehir olarak ifade edilen, muhtemelen önceki yazımda sözünü ettiğim Beylikahır Çiftliği… Yanlarında henüz evli olmayan sekiz çocukları varmış. Daha sonraki yıllarda aile bireyleri Kanada ve Fransa’ya gitmek üzere Eskişehir’den ayrılmışlar.
Bir başka hikâye ise Şikago’da yaşayan Bay KDR’ye ait. 2007’de ABD’de bir sinagogda yaptığı konuşmada kendi ailesinin geçmişinden söz ediyor.
Büyükannesi Mollie hiç okula gitmemiş. Ama Bay KDR, onu en önemli öğretmenlerinden birisi olarak algılıyor. Büyük anne 1894 yılında Romanya’da doğmuş. 1897 yılında büyükbaba ve çocukları, Romanya kırsalındaki anti-semitik eylemler nedeniyle göç etmeye karar vermişler. Yüzlerce Aşkenaz (Eşkenaz, Alman veya Avrupa kökenli Yahudi) aile ile birlikte Eskişehir yakınlarında kırsal bir noktaya yerleşmişler. (Bay KDR’nin sözünü ettiği yer de Beylikahır olabilir.)
Bu dönemde Yahudilerin önde gelenleri, Filistin’de bir yerleşim kurmak için Osmanlı ile pazarlık etme derdindeler. Bay KDR’nin ailesi de günün birinde o topraklara gitmek üzere Eskişehir’e gelmişler.
Büyükanne, çiftlikteki yaşamın çok zor olduğundan söz edermiş. Onun anlattığına göre başlarda toprağı kazıp üstünü sazlarla örttükleri barınaklarda yaşamışlar. İlk geldiklerinde kışın yaklaştığı bir zamanda komşu köylerden insanlar gelip Yahudilere o bölgede kışın sert geçtiğini ve sağlam yapılar kurmazlarsa soğuktan donup ölebileceklerini söylemişler.
Göçmen Yahudiler ise paraları olmadığını, bu nedenle sağlam konutlar yapmalarının da mümkün olamayacağını söylemişler. Müslüman köylüler ise çevrede çok miktarda yaban domuzu bulunduğunu, kendilerinin bunları avlayabileceğini ama dokunmalarının ve yemelerinin dince yasak olduğunu anlatmışlar. Köylüler, eğer kendilerinin vurdukları yaban domuzlarını Yahudiler yüzüp domuz kıllarını biriktirerek İstanbul’da fırça / tarak yapılmak üzere satarlarsa parayı bölüşebileceklerini söylemişler. Böylece iki kesim arasında adil bir işbirliği başlamış. Bay KDR’in anlattığına göre büyükanne, kendisine sıklıkla “İsraillilerle Arapların” birlikte başarmayı öğrenmeleri gerektiğinden söz edermiş.
Bir araştırma meraklısı olarak Eskişehir tarihinin ayrıntılarını gördükçe; bu kentin sağlam ve yeterli bir tarihinin yazılmamış olmasını üzüntü ile karşılıyorum. Sanırım; bu konuda Valilik veya üniversitelerimizden birisinin koordinasyonun bir çalışma takımı oluşturularak “Eskişehir Ansiklopedisi” türünde bir eseri hazırlamanın zamanı geldi. Belki de geçiyor. Biraz daha gecikirsek; yazılısı olmayan tarihin sözel olanını da tümüyle yitirmiş olacağız.