Sanal Değer Zinciri – 2
Gürcan Banger
Facebook’ta paylaş
Twitter’da paylaş
Duygu Güncesi - Ana Sayfa
Facebook’ta izle
Twitter’da izle
LinkedIn’de izle
Eski işletme modeli, (örneğin 20’nci yüzyılın başında) üretim ve dağıtımla ilgili tüm unsurların firma içinde kalması üzerine kurulmuştu. Daha sonra işletme fonksiyonlarının pek çoğu (dış kaynak kullanılmak üzere) firma dışına çıkarıldı. Sanayinin ilk dönemlerinde işlerin çoğunun şirket bünyesinde yapılması bir büyüklük göstergesi olarak algılanıyordu. Öyle ki, pek çok şirket kendi ilgi alanlarında olmayan (inşaat işleri, tesisat döşenmesi gibi) işleri bile kendisi yapardı. İşin prestij boyutu bir yana böyle dikey yapılanmış ‘tümleşik’ bir şirketi savunurken kullanılan temel gerekçeler arasında maliyet ve kalite avantajı, çalışan sadakati, ticari sırlar veya sınai/fikri mülkiyet haklarının korunması gibi gerekçeler öne sürülürdü.
İç ve Dış
Tüm fonksiyonların işletme (şirket) içinde barındırılması, firmanın ‘iç bakışını’ yansıtır. Hâlbuki bir firma pazarda yalnız değildir. Firmayı çevreleyen ekosistemde müşteriler, rakipler, tedarikçiler ve pazarı etkileyebilecek diğer unsurlar bulunur. Yakın ve uzak çevredeki bu unsurlarda olabilecek değişimler, firmanın iç yapı ve işleyişinde değişimi zorunlu kılabilir. Özellikle pazardaki ve müşteri, rakip ve tedarik yapılarındaki değişiklikler, özellikle günümüzde firmaların esnek, çevik ve uyarlı olmalarını gerektiriyor. Hâlbuki tüm fonksiyonları ve süreçleri kendi içlerinde bulunduran firmalar için bu hem hızlı hem de düşük maliyetli olamıyor. Tedarik (değer) zincirinin parçalanarak bazı fonksiyon ve süreçlerin dış kaynak kullanma yoluyla firma dışına çıkarılmasındaki mantık tam bu noktada yer alıyor: “Anahtar (kilit) niteliği taşıyan fonksiyon ve süreçleri içeride tut; diğerlerini istenen kalitede ama daha düşük maliyetli olacak biçimde dışarıdan tedarik et!”
Tedarik (değer) zinciri konusunda ufuk açıcı çalışmalar yapan iş dünyası düşünürlerinin başında Michael Porter gelir. Süreç ve hizmet ağlarının anlaşılması üzerine yaptığı çalışmalarda değer zinciri kavramını geliştirdi. Çalışmaları sırasında rekabetçi üstülük elde etmek isteyen işletmelerin kendi değer (tedarik) zincirlerini tekrar gözden geçirmelerini ve (anahtar / kilit nitelikte olup) ‘en iyi’ yapabildikleri fonksiyon, süreç ve işlemlere odaklanmaları gereğini yazdı.
Her şey işletme içindeyken takip etmek daha kolaydır. Ama fonksiyon, süreç ve işlemleri dışarı çıkardığınızda onları maliyet, kalite, zamanında teslim ve sürdürülebilirlik gibi kriterler açısında izlemeniz ve denetlemeniz gerekir. Aksi durumda toplam kalite düzeyinde düşme, maliyetlerde artma veya teslimde gecikme yaşanabilir. Diğer yandan müşteri, tedarikçi ve yan sanayi seçeneklerinin bulunabilmesi için dış dünyanın araştırılması ve izlenmesi gerekir. Bilişim, iletişim ve İnternet teknolojilerinin gelişmesi sonucu oluşan elektronik iş (e-iş) olgusu bu alanda en ciddi yardımcı oldu. E-iş olgusunun emekleme devresini geçerek ‘yardımcı olma’ statüsünden terfi edip iş modellerini tümden değiştireceği bir geleceğe doğru ilerliyoruz.
Dönüşüm
Fiziksel değer zincirinin fiziksel olandan bilişim yapılanmalı sanal değer zincirine dönüşümünün ilk aşaması, işletme içindeki tüm fonksiyon, süreç ve işlemlerin bilgisayar ortamında izlenmesi ile başlıyor. Böylece maliyetlere, kaliteye, teslimat sürelerine, kaynakların etkili ve verimli kullanımına hâkim olunabilecektir. Ayrıca planlama ve koordinasyon başarısı da yükselecektir.
İkinci aşama, işletme içinde mevcut olan değer zincirinin (en azından bir bölümünden oluşan) bir paralel değer zincirinin firma dışında oluşturulmasıdır. Bu bağlamda şirketin, bilgisayar ortamında yer alan ve sürekli yenilenip iyileştirilen (onaylı) tedarikçi envanterini düşünebilirsiniz.
Üçüncü aşama ise müşteri boyutudur. Değer kavramı müşterinin istek, ihtiyaç ve beklentilerinin tatmini anlamına gelir. O zaman müşterinin sorun ve ihtiyaçları ile bunlardaki gelişmeler izlenmelidir. Bu amaçla bilişim önemli imkânlar sunmaktadır. Artık ürün geliştirme, pazarlama ve müşteri ilişkileri gibi giderek daha fazla bilişim ortamında yönetilen konular olmaktadır.
Özetle; bilişim, iletişim ve İnternet teknolojilerindeki gelişmeler geleneksel iş modellerini dönüştürerek yeni sanal yapılar ve modeller üretiyor. Artık yeni bir dünya var.