Arkadaş Deyip Geçme!
Gürcan Banger
Facebook’ta paylaş
Twitter’da paylaş
Duygu Güncesi - Ana Sayfa
Facebook’ta izle
Twitter’da izle
LinkedIn’de izle
Kesinlikle duymadıklarım, duymayı istemediklerim ya da duyup anlamayı tercih etmediklerim oldu. Çok sonraları farkına vardıklarım da var. Yaşamımın büyük dönüm noktalarında ve ciddi kırılma yerlerinde arkadaşlarımın söz ve öğütlerinin varlığını hatırlıyorum. Bana öyle önemli işaretler vermişler ki; o zamana kadar özenle kavramaya çalıştığım gerçekleri ancak onların gözleri ile görebilmişim. Arkadaşımın ne dediği önemlidir. Eğer arkadaşlığın altyapısı sağlamsa; bu dünyada cenneti de, cehennemi de arkadaş sözü ve işareti ile görmek mümkün olabiliyor.
Yaşı ne olursa olsun, arkadaşın sözleri ve öğütleri önemlidir ama en az bunlar kadar bizim tarafımızdan söylenenin duyulması, algılanması ve anlaşılması da önemli… Çoğu söz bir kulağımızdan girer, diğerinden çıkar. Eleştirilmeye tahammülsüzlük, arkadaşımızın önerilerini ciddiye almamamızı getirdiği gibi ilişkilerimizin zedelenmesi sonucuna da yol açabilir. Demek ki; arkadaşı ‘duymak’ için saygı ve empati özelliklerine ihtiyaç var.
Arkadaşsız
19’uncu yüzyılda yaşamış olan tanınmış Fransız şairi Alfred de Musset, “Dünyadaki en büyük yoksulluk, arkadaşsız kalmaktır” der. Bu cümleyi, arkadaşsızlık kadar ‘önerisizlik, denetimsizlik ve eleştiriden yoksun kalma’ olarak da anlamak gerekir. İnsanın, yaşamı karşılaştırmalarla öğrendiğini düşünürsek, kişinin kendisini düzenlemesinde ‘iyi’ arkadaşların ne kadar önemli olduğunu kolayca kavrarız.
Arkadaş akıllı bir aynadır. Ama ayna yüzeyindeki bozukluklar, görüntünün doğru algılanmamasına neden olabilir. Bu duruma Mevlana şöyle işaret eder: “Elden geldiğince kaç kötü arkadaştan / Kötü ahbap kötüdür en zehirli yılandan / Yılan zehir akıtıp insanı candan eder / Ama kötü arkadaş, can ve imandan eder.”
Hemrenk Arkadaşlık
11’inci yüzyılda yaşamış olan Türkçenin en önemli şair ve düşünürlerinden olan Yusuf Has Hacip’in Kutadgu Bilig isimli dev eserinden birkaç satır aktarmak isterim: “Kendine denk olan kimseyi ahbap edin. İnsan, ancak kendine denk olan ile hemrenk (eş renkli) olabilir.”
Beyaz atlı prens ile köylü kızının aşkı sadece masallarda oluyor. Gerçekten uzun soluklu bir arkadaşlık için tüm konularda olmasa bile, bireyler arasında belli oranda denklik ve benzerlik gerekiyor. Denklik olmadığında arkadaşlık belirgin / sabit bir konu üzerine oturuyor ve bu ortak nokta kaybolduğunda ortaklıkta sona eriyor.
Ünlü şair Yusuf Has Hacip’e bir kez daha kulak verelim: “Uçan kuş bile eşini bilir ve sürüsünü bulur. Sen insansın, içine karışacağın adamları iyi seç.” Burada arkadaşlığın ister istemez sosyal bir çevre ile ilintili olduğuna dair bir öğüt alıyoruz. Çevre ve yaşam koşullarına aykırı arkadaşlıkların uzun soluklu olma şansı daha düşük oluyor.
Sözde Arkadaşlık
Pek çok kişi, arkadaşlık fikrini sözde bırakır. “Arkadaşım” ifadesi, heyecanla (veya kayıtsızlıkla) söylenmiş bir sözcük olarak kalır çoğu zaman. Hâlbuki arkadaşlık, gerçek yerini fiili yaşamda bulur. Eğer arkadaşlık uygulamalarla doğrulanırsa, süreklilik kazanır.
Arkadaşlık için bazı ön koşullar veya gereklilikler öne sürmek, her zaman doğru değildir. Yaşanan pek çok örnek, arkadaşlık için saygının vazgeçilmez ama sevgi veya sempatinin zorunlu olmadığını işaret eder. Arkadaşlık; birbirini benimsemiş ve karşılıklı yaşam tarzlarını kabullenmiş ama tahammüllü bir yol arkadaşlığıdır. Kalanı yolda belli olur.
Çok sevdiğim bir özdeyiş var: “Eğer konuşmak, dinlemekten daha önemli olsaydı, iki ağzımız ve tek kulağımız olurdu.” Anlaşmazlıkları çözmenin ilk adımlarından birisi, arkadaşımızı dikkatle dinlemek olmalı. Onu dinlerken bir yandan da anlattıklarının hangi kabul ve ilkelerden kaynaklandığını düşünmeye çalışmalıyız. İyi dinleme olmadan, iyi çözümler bulmak mümkün değil.
Hocam,arkadaşlık konusunda her sözünüze yürekten katılıyorum.Eğer alt yapısı sağlamsa arkadaşlık hava ve su gibi önemli bir ihtiyaç.Ancak günümüz şartları giderek
gerçek arkadaşlığı da yok ediyor.Arkadaşlığımızın bitmemesi dileğiyle,selam ve sevgiler.