Deneyime Kilitlenmek ya da Soyut Düşünebilmek
Gürcan Banger
Facebook’ta paylaş
Twitter’da paylaş
Duygu Güncesi - Ana Sayfa
Facebook’ta izle
Twitter’da izle
LinkedIn’de izle
Sistem, bileşenlerden ve bunların arasındaki ilişkilerden oluşan bir bütündür. İlişkiler (bağlantılar) nedeniyle bileşenlerden birisinde oluşan değişikliğin (olayın) etkileri, diğer bileşenlere yansır. Bu durum, her türlü sistemin doğasının bir parçasıdır.
Çoğu zaman sistemin bileşenleri ve ilişkileri öylesine karmaşıktır ki, sistemi tam olarak anlamak, açıklamak veya sonraki davranışını öngörmek kolay olmaz. Bu olgudan çıkaracağımız bazı sonuçlar var. Örneğin sistemdeki bir sorun için üretilen her çözüm, (büyük ihtimalle) yeni sorunlar yaratır. Her çözüm, sistemin çevresine ve geleceğine etki eder. Sistemin mevcut durumunu ve karşılaşılan bir sorunu anlamak ve çözmek için geçmişini bilmek gerekir.
Yukarıda hızlı biçimde özetlediğim genellemeler, bize sorunun ‘sadece kendisi’ olmadığını söylüyor. Sorun; anlama, açıklama ve çözme yolunda sistemin bütününü anlamayı gerektirir. Bir başka deyişle; bir sorun varsa ilgilenilmesi gereken, daraltılmış bakışla sadece sorunun kendisi değildir; sistemin bütününe ‘bakmak’ gerekir. Soruna ve sisteme bakarken de; sistemle ilgili geçmiş deneyimimizle yetinemeyiz. Neden?
Pek çok kişi, deneyimi birebir ‘ezber’ olarak anlar. Deneyimi ezberlemek, kendi içinde her şart altında benzer sorunun aynı çözümle halledileceği varsayımını barındırır. Hâlbuki her deneyim, genelleme ve soyutlama yoluyla bir ‘derse’ dönüşmelidir. Eğer deneyimden gerekli ‘dersi’ çıkaramıyorsak bu durum, sonuçta ‘ezber, dolayısıyla düşünme kilitlenmesine’ neden olur. Özetle deneyim özümsenmeli; ama asla ezberlenmemelidir.
Deneyimci Düşünme, Soyut Düşünme
Deneyim ezberinden kök bulan deneyimci düşünmenin en bilinen türlerinden birisi ‘konuya özgü düşünme’ türüdür. Bu düşünme tarzında, kişi önceden bilinen çözümler ve kavramlar çerçevesinde kalmaya çalışır. Karşılaştığı durumu aşmayı ya da sorunu çözmeyi önceden edindiği konuya özel deneyime benzetmeye çalışarak dener. Özel şartlara göre yararlı da olabilen bu yaklaşım, çoğunlukla küçük iyileştirmelerden daha fazlasının elde edilmesini sağlamaz.
Soyut düşünme becerisi ise öncelikle geçmiş deneyimin yarattığı psikolojik ataletten ve ‘at gözlüğünden’ kurtulmayı amaçlar. Ezberlenmiş varsayımları, ön kabulleri ve geçmişin özel şartlarını aşmaya çalışır. Soyut düşünme becerisi ile karşılaşılan sorunun yeni bir zihinsel platforma taşınması ile çözüm aranır. Soyutlaştırma sayesinde birbirinden çok farklı konular arasındaki ilişkileri görmek mümkün olur.
Soyutlaştırma Nedir?
Soyut düşünme ya da soyutlaştırma çok kolay kavramlar değil. Basit bir örnek vereyim. Toplama işlemini öğrenirken “Üç elma, beş elma daha 8 elma eder” ve devamında “Üç armut, beş armut daha sekiz armut eder” örneklerinden “Demek ki; üç, beş daha sekiz eder” (elma ve armuttan ‘kurtularak’) sonucuna ulaşıyorsanız bir soyutlama yapıyorsunuz.
Renk ve ton kavramı ile bir başka örnek vereyim. Çok sayıda küçük renkli kumaş parçasını masanın üzerine yerleştirin. Siyah-beyaz fotoğrafını çekin. Bu fotoğrafta aynı ‘grilikte’ görünen kumaş parçaları aynı renk tonundadır. Bu yaptığımız, bir renk tonunun ‘rengi oluşturan (kırmızı, yeşil, sarı gibi) boya ve tonu oluşturan siyah-beyaz oranı’ olduğu şeklindeki bir soyutlamadır. Soyutlama, özel şartlardan kurtulup genel ve soyut bir ‘ders (sonuç)’ çıkarmadır.
Elma-armut gibi konuya özel şartlarda takılıp kalma, özgür düşünmenin önündeki engellerden birisidir; düşünme ataleti yaratır. Soyut düşünme becerisi ise ilintisiz görünen nesneler, olaylar ve kavramlar arasında bağlantılar bulmayı ve geliştirmeyi sağlayarak, yaratıcılığın ve inovasyonun önünü açar.