Gürcan Banger
Yazmak, iz bırakmaya niyetli olmaktır. İzlerinizi, yani yazdıklarınızı saklar ve daha sonra izlerseniz, düşünce ve duygu yapınızdaki değişimi, istikrarı ya da ataleti görme imkânınız olur. İnsanın kendisiyle ilgili eleştiri yapabilmesi açısından da bu izler önemlidir. Bugün aramızda olmayanları eleştirirken de aynı yaklaşımı kullanıyoruz. Eleştiri ve özeleştiri ikiz kardeştir.
Eleştiri Nedir?
Eleştiri ile karalamayı da sıkça birbirine karıştırırız. Eğer sorumluluk sahibi değilsek ve yumurta küfesi bizim sırtımızda değilse eleştirmek, en kolay ve ucuz işlerden birisidir. Hele siyaseten eleştiriler yapmanın keyfine diyecek yoktur. Genel olarak önce kişiler üzerine önyargıyla karar verir, sonra eleştirilerimizi sıralarız. Eleştir eleştirebildiğin kadar! ‘Gözünün üstünde kaşı olması’ bile ‘kabahat suçlaması’ vesilesi olur. Nedense –hem eleştiren hem de eleştirilen olarak– yapıcı eleştirilerin, kişileri değil; davranışları ve eylemleri hedef alması gereğini sıklıkla unuturuz.
Eleştiri, öncelikle bilgilenme, birikim ve deneyim işidir. Eleştirdiğimiz işi yapan kişi, hiç kuşkusuz bunu yapmak için bir donanıma ve otoriteye sahiptir. Hele ki konu, bir sosyal faaliyet ise… Olayı ilk gördüğümüz biçimiyle eleştirmek, yanıltıcı olabilir. Olaya dahil tüm faktörler üzerine bilgi sahibi olmak, araştırmak ve gerekirse uzman kişi ve kuruluşlara danışmak gerekir. Doğru olan, sağlam gerekçeler ve kanıtlar üzerine kurulmuş eleştiridir. Eğer eylemler yerine önce kişiyi eleştirmeye karar verdiyseniz, burada daha baştan yanlış yapıyorsunuz demektir.
Özellikle sosyal önemi olan konular başta olmak üzere eleştirinin zamanı ve mekânı konusunda özenli olmak gerekir. Genel kural olarak bir fikrin doğruluğunu, zaman ve mekândan bağımsız olarak düşünmemeliyiz. Eleştiri için de böyledir. Eleştirinizde haklı olabilirsiniz; bulgularınız doğru olabilir; ama doğru zamanda yapılmamış bir eleştiri işlerin tamamen karışmasına neden olabilir. Kişi, eleştiri yaparken olabilen ölçüde kendi duygularının etkisinde kalmadığı, doğru zaman ve mekânı seçtiğinizden emin olmalıdır.
Eleştirilerin sıklıkla yanlışa düştüğü noktalardan birisi, genellemeler yapmaktır. Yukarıda belirttiğim gibi; bu genellemelerden birisi, örneğin farklı siyasi görüşteki bir kişiyi, ‘sadece bizden olmadığı’ için eleştirmeye kalkmaktır. Eğer eşinize, yakınınıza veya arkadaşınıza bir eleştiri yöneltecekseniz, “Siz zaten hep böylesiniz” diye başlayan bir eleştiri, daha baştan yanlışa düşmüş demektir. Yaşamın beyazdan siyaha uzanan tonları içinde ne bir kişi ne de bir dünya görüşü baştan aşağıya yanlış olamaz. Unutmayın ki, durmuş bir saat bile günde iki kez doğru zamanı gösterir.
Eleştiri konusunda genellemeler gibi sıklıkla hata yaptığımız alanlardan bir diğeri de benzetmeler yapmak, uygunsuz örnekler vermek ya da örneğin albenisine kapılmaktır Bir başka yanlışı işaret ederek bir olayı veya bir kişiyi yargılamak her zaman doğru olmayabilir. Eleştirirken verdiğimiz örneklerin sağlamlığından emin olmak zorundayız. Çünkü eleştirilerde çoğunlukla her örneğin kendisine özgü yönleri ve özellikleri olduğu unutuluverir.
Eleştirirken verdiğimiz örneklerin sağlamlığından emin olmak zorundayız. Çünkü eleştirilerde çoğunlukla her örneğin kendisine özgü yönleri ve özellikleri olduğu unutuluverir.
Kaçınılmaz bir gerçek var. Konusu, içeriği ve biçimi ne olursa olsun eleştiri, olumlu ve yapıcı olmalıdır. Kıskançlıkla veya hasetle bunun aksine davrananlar, aynı ‘saldırılarla’ kendilerinin de karşı karşıya kalabileceklerini unutmamalılar. Rüzgâr eken fırtına biçer.