Gürcan Banger
Başarılı bir girişimcisiniz. Muhtemelen bir işletmeyi sıfırdan kurup ciddi ölçüdeki çabalarınızla piyasada olumlu bir yer edinmesini sağladınız. Öyle bir an geldi ki, iyi ya da kötü bir nedenle çalışmaya bir süre ara vermeniz gerekiyor. Uzunca bir tatile çıkacaksınız ya da işten uzak kalmanıza neden olacak biçimde rahatsızlandınız. Belki telefon kullanmanız bile mümkün değil. Böyle bir durumda işletme sizin müdahaleniz olmadan yoluna eşdeğer başarı düzeyinde devam edebilecek midir? Yoksa siz olmadan yürümeyen bir işletme mi yaratmıştınız?
Her iş sahibinin tatil yapmaya veya rahatsızlık nedeniyle dinlenmeye hakkı vardır. Burada önemli olan nokta, bir –iş sahibi ya da yönetici– çalışanın yokluğu durumunda işin ilerlemesinin ne olduğudur. Kişilere bağlı olmayan işletme, başta girişimci olmak üzere herkes açısından gerginliği azaltan, iş verimliliğini artıran ve yüksek performans için çalışanlara yenilenme imkân sağlayan bir iş yapısıdır.
Pek çok iş sahibi işlerin çokluğu nedeni ile dinlenmeye zaman ayıramadığından şikayet eder ve ‘işkolik’ bir görüntü verir. Gene aynı kişiler, kendilerinin müdahalesi olmadan işlerin yürüyebilmesini hayal eder. Ama çoğu zaman bu düşünceler, gerçekten hayal olmaktan öteye geçmez. Kişilerden bağımsız biçimde, bir sistem olarak ‘tıkır tıkır’ işleyen bir işletme yaratmak için ne yapmalı?
Bir çalışanı işe alırken öncelikle söz konusu işin (pozisyonun, rolün) tanımlanmış ve gerekli beceri ve yetkinliklerin belirlenmiş olması gerekir. İkinci olarak işe aday kişinin –bir insan kaynakları fonksiyonu yükümlülüğü olarak– belirlenen pozisyon ve role uygunluğun doğrulanması gerekir. Genelde yeni bir kişinin işletmeye dâhil olmasında ‘en iyi şartlarda’ bu iki şart yerine getirilir. (‘En iyi şartlarda’ dememdeki neden, çoğu zaman bu saydıklarımın da gerçekleşmiyor olmasındandır.)
İş tanımı ve aday kişinin işe uygunluğu zorunlu şartlar olmakla birlikte, işletmenin bir sistem olarak kişilere bağlı olmadan işleyişini sağlamayabilir. İşe alımda söz konusu aday kişinin işletmenin geleceğini oluşturmadaki durumunu da öngörmek gerekir. İnsan kaynağı açısından değerlendirildiğinde, işletmenin ‘iyi olma’ düzeyi her çalışanın işletmenin fonksiyonel işleyişine kattığı değer ile oluşur. Bu nedenle işletmeye yeni katılmalar için iş aklı ile inisiyatif kullanma ve işletme bütününe eklenme becerilerini göz önünde bulundurulan kriterler olarak belirlemek uygun olur. Özetleyelim. Birincisi; iş tanımlı olacak. İkincisi; aday kişi bu tanıma uygunluk gösterecek. Üçüncüsü; aday kişi iş aklı (iş zekası), inisiyatif kullanma ve takım oyuncusu olma becerilerine sahip olacak. İşe alınan her kişinin işletmeye yapılan bir yatırım olduğunu unutmamak gerekir. Hiç kimse başarısız bir yatırım yaparak kaynaklarını hatalı biçimde tüketmek istemez.
Girişimcinin Egosu
Girişimcinin egosu işletme ruhunu adeta ‘buzda dans’ haline getirir.
Pek çok işletmede iş sahibinin egosu, çalışanlarla olan ilişkilerde baskın özellik haline gelir. Böyle bir işletmede duvara çakılacak bir çivi konusunda bile iş sahibi müdahil olmayı ister. Hâlbuki kişilere bağlı olmak yerine bir sistem olarak işlemeyi isteyen bir kuruluşta iş sahibinin çalışanlara güvenmesi gerekir. Böylece her çalışan kendisini bir takımın oyuncusu olarak hisseder. Hiç kuşkusuz; çalışana olan güvenin karşılığı ise denetim ihtiyacını tatmin edecek olan planlı, kurumsal raporlama (bilgi verme ve onay alma) düzenidir.