Gürcan Banger
Bilimsel araştırmanın nicel ve nitel olmak üzere iki temel türü var. Nicel araştırma sayı, kg, metre, saat vb. gibi konuya uygun birimler cinsinden ölçme yaklaşımı üzerine kurgulanmış. Nicel gözlem, ölçmeye dayanarak yapılan ve sonucu sayısal olarak belirtilen nesnel bilimsel veri toplama işidir. Ölçme sonucunda elde edilen verilerle modeller kurulabilir; karşılaştırmalar ve oranlamalar yapabilir; tablolar düzenlenebilir ve sayısal tabanlı grafikler çizilebilir. Nicel sonuçlar, daha önce belirlenmiş ve kabul edilmiş standartlara dayandığından kişilere göre değişmez.
Nitel araştırma ise sayısal ölçme yaklaşımını kullanmaz. ‘Güzel, sıcak, büyük’ vb. gibi tespitlerini duyu organlarına dayandırır. Duyu temelli olduğu için ‘bulgular’ kişilere göre değişebilir.
Bir araştırma açısından nitel ve nicel yaklaşım birbirini dışlamaz. Kimi zaman biri, bazı durumlarda ikisi birden kullanılabilir. Bu konudaki seçim; araştırılan konunun özellikleri, araştırmanın yaklaşımı ve araştırmacının tercihleri ile yapılır. Bazı durumlarda ise içinde yer alınan bilim veya disiplin dalı araştırma yaklaşımının belirlenmesinde etkili olur. Örneğin mutluluk gibi bir konuyu psikoloji, felsefe, biyoloji, antropoloji ya da sanat birbirinden farklı yaklaşımlarla ele alabilirler.
Mutluluk gibi çok tartışılmış bir kavram konusunda TDK Sözlüğü’nden yardım istediğimizde şöyle bir tanımlama ile karşılaşıyoruz: “Bütün özlemlere eksiksiz ve sürekli olarak ulaşılmaktan duyulan kıvanç durumu, mut, ongunluk, kut, saadet, bahtiyarlık, saadetlilik”. Bir başka tanıma baktığımda, mutluluğun zihinsel duygusal olarak iyi olma durumu olarak tanımladığını görüyorum. Bu durumun dışavurumu olarak olumlu veya hoş duyguların memnuniyetten coşkulu neşeye kadar değişebilen çeşitliliği gösteriliyor.
Kişilerin mutluluğundan söz ederken “mutlu”, “daha mutlu” veya “çok mutlu” gibi nitel betimlemeler kullanıyoruz. Ama bu tespitler yukarıda da söz edildiği gibi kişiye göre değişebilen nitelemelerdir. Bir referansa veya standarda dayalı olmadığından, kişinin iki farklı zamandaki mutluluk düzeylerini veya iki farklı kişinin mutluluk karşılaştırmasını yapmak mümkün olmaz. Sadece az ya da çok gibi belirsiz nitelemeler yapabiliriz.
Diğer yandan mutluluğu bir ‘durum’ olarak tanımlıyorsak, bu durumu ölçülebilirlik temelinde belirleyen değişkenler ve / veya ortaya koyan göstergeler olmalıdır. Sistem Teorisi’nden kaynaklandığı biçimiyle bu değişkenler ve göstergeler bir durumla bir başkasını karşılaştırmamızı sağlar. Öyleyse; hangi nicel değişken veya göstergeleri kullanarak mutluluğu ölçebiliriz? Hangi bilim veya disiplin dalında bu amaca yönelik yöntem, teknik veya araçlar geliştirilmiş? (Ama “Ölçmeli miyiz?” şeklinde bir soru da eklemeliyiz.)
Psikoloji ve Felsefe
Mutluluk tartışmasının bağlamını Antik Çağlarda felsefe belirledi. Daha sonra psikolojinin felsefeden ayrılması ile birlikte mutluluğu tartışan iki ayrı ana alan oluştu. 20’inci yüzyılla birlikte psikolojinin yaklaşımlarından yararlanan –iktisat, pazarlama, iletişim gibi– başka disiplinler de mutluluk gündeminin içinde yer aldılar.
… hangi nicel değişken veya göstergeleri kullanarak mutluluğu ölçebiliriz?
Felsefe ise mutluluk kavramına insan, yaşam ve gelişim üçlemesi ile daha farklı bakıyor. Mutluluk, anlık hazların toplamından daha büyük bir ‘şey’ olmalı. Psikoloji bize neyin kendimizi ‘iyi’ hissetmemizi sağladığına dair ipuçları verirken, felsefe sürdürülebilir bir mutlu yaşamı tartışmaya ve betimlemeye gayret ediyor. Bilimsel gelişmelerle birlikte yaşamın pek çok alanını terk eden felsefe, mutluluk konusunda her zaman bizimle birlikte olacak. Olmalı.